Avrupa Merkez Bankası (AMB) dün yaptığı toplantıda politika faizini değiştirmedi. Oysa 5 Temmuz 2012'de politika faizlerini birden yüzde 0.75'e geriletmişti. Daha önce de bankalara bir trilyon euroyu üç yıl vadeli yüzde bir faizle vermişti.
Ancak bütün bu parasal önlemlere rağmen bu hafta açıklanan rakamlara göre Euro Bölgesi'nde gene de sanayi üretimi düştü ve hatta son üç yılın en düşük seviyesine geriledi. İşsizlik ise yüzde 11.2 seviyesine yükseldi.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi dün yaptığı açıklamada, Avrupa para bölgesinde 2012'nin ilk üç ayında ekonominin yüzde 0.3 küçüldüğünü, bu yılın ikinci çeyreğinin de pek olumlu geçmediğini belirtti.
Dünkü AMB toplantısında ele alınan bir diğer önemli konu da şu oldu. AMB'nin sıfır olan mevduat faizlerini negatife indirip AMB'de tutulan paranın bankalarca firma ve hane halkına yöneltilmesi düşünülüyordu. Başkan Draghi, bu önerinin yönetimce kabul edilmediğini söyledi. Avrupa finansal istikrar fonundan para almak için de ülkelerin kendilerinin fona başvurmaları gerektiğini belirtti.
Draghi, bir soru üzerine, standart dışı uygulama olan ülkelerden doğrudan tahvil alımı alternatifini ise "Komite inceliyor. Önümüzdeki günlerde bunları belirleyeceğiz, ama açık piyasa işlemleri yoluyla tahvil alınabilir" dedi.
Peki Avrupa Merkez Bankası'ndan neler bekleniyor?
İspanya, Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İtalya gibi kamu maliyesi sorunu yaşayan ülkelere daha ucuz faizle borçlanmalarını sağlayacak bir ortamın hazırlanması isteniyor. Böylece düşük faizle borçlanan bu ülkelerin kısa sürede kendilerini toparlayacağı düşünülüyor. Fakat Almanya bu çözüme karşı çıkıyor. Merkez bankasının ülke kurtarmak türünden bir görevi olmadığını ileri sürüyor. Merkez bankalarının tek görevinin fiyat istikrarı olduğunu vurguluyor.
Gelelim sorunun tespitine... Avrupa para birliğinde yaşanan sorun, aynı para birimini farklı verimlilik seviyesindeki ülkelerin kullanmasından kaynaklanıyor. Bu sorunu çözmek için ülkeler arası verimlilik farklarının giderilmesi gerekiyor.
İşte bu sorunu çözmek için, Avrupa ülkeleri arasında verimliliği düşük olan İspanya, Yunanistan, Portekiz, İrlanda, hatta İtalya'nın para birliğinden çıkarılması öneriliyor. Fakat bu öneri AB sürecinin siyasi bütünleşme aşaması olan beşinci aşamayı ortadan kaldıracak ve birliğin amacına ulaşmasını önleyecek, belki de dağılmasına neden olacak bir öneri oluyor. Dolayısıyla böyle bir dağılmayı önlemek için yeni bir çözüm önerisi gündeme getirildi.
AB'nin yaşaması için getirilen bu yeni önerinin sahibi Münih Bundeswehr Üniversitesi'nden Hans Werner Sinn ve Friedrich Sell. Onlar, sorunlu ülkelerin para birliğinde kalarak, geçici olarak kendi ulusal para birimlerine dönmelerine izin verilmesini öneriyor. "Böylece sorunlu ülke kendi para birimi üzerinden devalüasyon yapıp, yeni bir ücret ve fiyat dengesi kurduktan sonra yeni realistik pariteye göre yine Avrupa para birliğine dönebilmeli" diyorlar.
Buna ilk örnek olarak da Willy Brandt'ın 1969'da Alman Markı'nı kısa süreli serbest dalgalanmaya bırakmasını gösteriyorlar.
Bu öneri yerine getirildiği takdirde euro sisteminin çalışacağını ve yeni ülkelerin Euro Bölgesi'ne kolayca katılacağını belirtiyorlar. Bu yeni önerinin diğerlerinden farkı, ülkelerin geçici olarak kendi para birimlerine dönüp, kısa bir süre milli paralarını dalgalandırıp, gerçek değeri üzerinden euroya tekrar girmelerini sağlıyor olması.
Anlayacağınız çözüm önerileri çok. Fakat Avrupa'da, hızlı karar verecek bir politik merkez yok. Dolayısıyla öneriler havada uçuşuyor, piyasalar ise oynaklığını sürdürüyor.