Türkiye ekonomisinin son dokuz yılda gösterdiği performansı bazıları bir türlü kabul edemiyor. Her başarıya dudak büküyorlar.
Mesela, dolar bazında fert başına gelirin son dokuz yılda üç kat arttığı söylendiğinde, "ama Türk parası bazında yüzde 60 büyüme oldu" deyip konuyu saptırıyorlar.
Oysa piyasa fiyatlarıyla ABD doları olarak milli gelir ölçüsünün tüm ülkelerde aynı esaslara göre hesaplandığını pekala biliyorlar.
Hatta milli geliri piyasa fiyatlarıyla dolar bazında ölçünce düşük çıktığını düşünen Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy hemen harekete geçti ve Columbia Üniversitesi'nden Joseph Stiglitz, Harvard Üniversitesi'nden Amartya Sen ve koordinatör profesör Jean-Paul Fitoussi'ye milli gelirin doğru hesaplanması için bir rapor hazırlattı. (*) Bu üç akademisyen, raporlarının 21. sayfasında şöyle bir değerlendirme yapıyorlar. "Eğer devlet sağlık hizmetlerini düşük bedelle ya da parasız veriyorsa, çocuğa ve anneye bedelsiz sağlık hizmeti sunuyorsa, bu hizmetin fiyatlaması milli gelire doğru yansımaz. Çünkü bu hizmetin faydasını nasıl fiyatlayacaksınız?" diyerek iktisat teorisinin klasik sorusunu dile getiriyorlar. Çünkü ücretsiz ya da düşük fiyattan verilen sağlık hizmetinin milli gelire doğru yansıması mümkün olmuyor. Bunun yarattığı toplumsal fayda ve pozitif dışsallıklar hesaplanamıyor.
Yine üç akademisyen, diğer bir soruyu meyve suyu ve DVD oynatıcı fiyatlarında dile getiriyorlar. Bu iki ürünün, milli gelir hesabında, piyasa fiyatlarıyla ele alındığında doğruyu yansıtmadığını, çünkü iktisat teorisinde bu iki ürünün faydasının tüketenin sağladığı faydaya göre nispi fiyatlanması gereğini ileri sürüyorlar.
Dolayısıyla piyasa fiyatlarıyla milli gelir hesabının, iktisat teorisi açısından toplumsal fayda ve maliyeti dikkate almadığı için yanlış olduğunu ileri sürüyorlar.
Peki her şeyi küçümseyen bizdeki kararlı memnuniyetsizler ne yapıyorlar? Konuyu bu yönüyle ele alabilecek yeterlilikleri olmadığı için, dolar bazında Türk parasının değerlendiğini ve bu nedenle milli gelirin arttığını ileri sürüyorlar. Ve bunu gidip Financial Times'ın yazarına söylüyorlar.
O da bütün dünyada milli gelirin aynı şekilde hesaplandığını sorgulamaksızın, hemen bir yazı döşeniyor ve Türk parasının değerlendiği için milli gelirin çoğaldığını belirtiyor.
Oysa tüketici fiyatlarına göre reel kur endeksi gelişmekte ülkeler bazında şu anda aşırı değerli (overvalue) değil. Aksine değer kaybetti (undervalue) ve 100'ün altına 89'a geriledi. Ve dolar bazında milli gelir bu değer kayına rağmen artıyor. Geçen yılın ilk dokuz ayında 530 milyar dolar olan milli gelir, 2011'in ilk dokuz ayında Türk parasında aynı dönemde yüzde 30 değer kaybına rağmen 589 milyar dolar oldu. Dolayısıyla "milli gelir söylendiği gibi artmadı" diyenler doğruyu söylemiyorlar.
Sadece sağlık hizmetlerini dikkate alıp milli geliri değerlendirsek biliyor musunuz ne çıkar ortaya? Türkiye'de sağlık hizmetlerinin yüzde 85'ini devlet yüzde 15'ini özel sektör veriyor. Devletin verdiği sağlık hizmetlerini devletin muhasebe fiyatlarıyla değil de, pozitif dışsallıklar bir yana, sadece bizim özel sektör fiyatlarıyla milli gelir hesabına katsak, inanın Türkiye'de son dokuz yılda milli gelir belki fert başına üç değil beş kat artmış olarak çıkabilir. Bir de buna eğitim ve aile yardımlarını eklersek belki daha anlamlı ve yüksek bir refah artışı gündeme gelebilir. Çünkü eğitim ve sağlık harcamalarının artışı gelir dağılımını da düzeltiyor.
Bütün bunları, Türkiye'nin büyümesinden ve başarılarından hoşlanmayan memnuniyetsizlere yine memnun olmayacakları bir haber vermek için anlattık. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Avrupa'da batan şirketleri satın almak için mali ve hukuki araştırma yapacaklara 200 bin dolar kredi vereceklerini açıkladı. Anlayacağınız "Anadolu kedisi" diye küçümsemeye çalıştıkları Türkiye, Avrupa'da şirket avına çıktı. Bu arada Türkiye'nin yurtdışında toplam doğrudan yatırımlarının 25 milyar doları bulduğunu da belirtelim.
Bakan Çağlayan'a göre müteahhitlerimiz her yıl küresel düzeyde 20 milyar dolar tutarında iş alıyorlar ama bu paradan Türkiye'ye yılda sadece 600 milyon dolar geliyor.
Çağlayan, kur farklarının vergilendirilmesini kaldırarak müteahhitlerin yurtdışında tuttukları paraları Türkiye'ye getirip yatırım yapmalarını sağlayacaklarını da belirtti. "Kaplan değil kedi" diye küçümsedikleri Anadolu doğru yolda yürüyor.
(*) Report by the Commission on the Measurement of Economic Performance and Social Progress 2009