Geçen hafta Yunanistan'ın mali krizden kurtarılması çabalarıyla ilgili yaşanan tuhaf süreci anlatmıştım. Fransa devlet başkanı ve Almanya başbakanının, Yunanistan'ı kurtarma adı altında aslında kendi silah sanayilerini kurtardıklarını, Yunanistan'a verdikleri borç paralarla onu kendilerinden silah almaya zorladıklarını yazmıştım. Bunun üzerine konuya duyarlık gösteren pek çok elektronik posta geldi. Bu elektronik postalardan birini aktarıyorum. Okuyucumuz şöyle diyor:
"Bendeniz emekli astsubayım, Yunanistan'a baskı yapılarak silah satılması benim de hafızamda bazı hatıraların uyanmasına vesile oldu. 1990'lardan 2000'li yıllara uzanan bir hikâye... Silahın özellikleri ile fonksiyonlarını anlatayım.
Silah Fransız malı, güdümlü tanksavar silahı. Menzili sıkı durun 600 metre bu silahın bizde olan akrabalarının adları MİLAN olanın menzili 2000 metre, TOW ve TOW2'lerin ise menzilleri 3000 ve 3750 metre. Prensipleri aynı, elektro optik güdümlü, dürbünü hedefe nişanlayıp bu şekilde tutmaya devam ettiğinizde dürbünle bitişik imal edilmiş ışın kaynağını hedefe gönderiyorsunuz. Attığınız roketin başlığı da bu yansıyan ışığa hassas olduğundan hedefe giden mermi onu tahrip etmiş oluyor. Problem bize sattıkları silahın menzilinin böyle bir iş için kısa mesafe olmasıdır. Çünkü tank arazi şartlarında saatte 50 kilometre hız yapabilir, hareket halinde dahi hedefleri vurabilir. Mesafesi çok kısa, işgal ettiği alan fazla, atış anında toz çıkaracak, o zaman bu kadar pahalı olan sistem neden alınır. Sadece silah satış meselesi yok, bir de böyle pahalıya satma sorunu var. Bu mevzuda birileri askeri mahkemelerde yargılandı, ama sonucunu bilmiyorum. Teknisyen arkadaşlara bu silahın alınmasına nasıl fırsat verilir gibi sorular sorduğumda, o yıllarda 'bu silah alımı Fransa'nın Ermeni meselesindeki tavrına rüşvet olarak' diye cevaplamıştı. Madem silah alınacak o zaman bizim işimize yarayanın alınması gerekmez mi?
Silah veya başka askeri malzemelerin tedarikinin istisnalara fırsat vermeyecek şekilde yerli üretim olması aranmalı. Bu konu da aldanmamak için gazetecilerin, siyasetçilerin askerlik, silah ve tedarikleri konularında kendilerini geliştirmeleri memleket hayrına olur. Ayrıca TSK ve diğer kamu kurumlarının elindeki bütün lojman, yaz ve kış kampları derhal devletin elinden çıkarılmalı.
Sebep gayet basit efendim, adamlar askeri cezaevini bile Kalender Orduevi'ne çevirdi
Kara Kuvvetleri'nde muharip olmayan yani savaş unsuru olmayan ama sivillerin bilmediği, tümenler, kolordular, ordular kaldırılmalı, tugaylar doğrudan Kara Kuvvetleri'ne bağlanarak gereksiz personel istihdamına son verilmeli. Tehditler tekrar gözden geçirilmeli sulak arazi olan Trakya'da bu kadar zırhlı birlik varken, gerçek savaş durumunda Meriç nehri üzerindeki baraj kapakları açıldığında tankları ne yapacağız? Silah ihtiyaç ve tedariklerini coğrafyaya göre yeniden düşünmeliyiz. H.K."
Emekli astsubayın anlattığına göre, öyle silahlar bize satılmış ki, ava giderken avlanacak türden silahlarla donatılmışız. Silah satıcıları öyle fütursuz ki, ülkelere ekonomik ve politik konularda baskı yapıp zorla silah satıyorlar.
Artık her şey bu kadar apaçık ortadayken, Yunanistan ve Türkiye ortak bir kararla silahlanmayı bırakmalı. Yunanistan milli gelirinin her yıl yaklaşık yüzde 5'ini silaha ayırıyor. Bu durum bizi de silahlanmaya zorluyor. Peki ortada gerçek bir sorun var mı? Yok. İki ülkenin insanlarının birbirleriyle sorunu yok. Ama silah üreticisi ve satıcısı ülkelerin tabii ki pazar ve rekabet sorunları var. Yunanistan ve Türkiye'nin artık bu gereksiz askeri harcamalara bir an önce son vermeleri ve bu paraları silah yerine kendi insanlarına depreme dayanıklı okullar, hastaneler köprüler, yollar, konutlar yaparak harcamaları gerekiyor. İnsanları öldürmek yerine iyi yaşatmak daha iyi bir fikir değil mi?