Ekonominin Orta Vadeli Programı (2012-1014) dün açıklandı. Programa göre, Türkiye bu yıl yüzde 7.5, önümüzdeki yıl yüzde 4 büyüyecek. Gelecek yıl milli gelir 1 trilyon 426 milyar lira, dolar karşılığı ise 822 milyar dolar olacak. Böylece ortalama kur bir lira 73 kuruş olarak tahmin ediliyor.
Programın temel amacı, büyümeyi sürdürürken cari işlemler açığını azaltarak, makro ekonomik ve finansal istikrarı korumak olarak belirtildi. Diğer bir deyişle cari açık riski ekonomide kırılganlık yaratıyor ve yüksek büyüme hızını engelliyor. Dolayısıyla orta vadeli program cari açığı risk olmaktan çıkarmaya yöneliyor.
Peki bu cari açık problemini başımıza kim açtı? Türkiye'nin başına cari açık problemini, Kasım 2010'a dek ısrarla yüksek faiz- düşük kur politikası izleyen Merkez Bankası yöneticileri açtılar. Enflasyonu durdurmanın en kolay yolunun kurları düşük tutmaktan geçtiğini bildikleri için yıllarca yüksek faiz-düşük kur politikasıyla ithalatı cazip hale getirdiler. En kolay yolu seçmenin karşılığında da ülke içinde üretim azaldı, işsizlik bir türlü yüzde 10'un altına gerileyemedi. İhracata yönelik yatırımlar kazançlı olmaktan çıktı. Neyse ki yeni Merkez Bankası yönetimi bu hatalı politikayı değiştirerek ihracatı cazip hale getirmenin yolunu açtı.
Gelelim cari açıkla ilgili bir başka konuya... Dün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan cari açığın nedenini tasarruf oranının düşüklüğüne bağladı. Türkiye'de tasarruf oranının yüzde 12'ye gerilediğini belirtti. Bunun nedeninin, tasarrufların bir kısmının yurtdışında tutulması olduğu düşünülebilir. Ayrıca Japonya'da cari işlemler fazlasının 161 milyar dolara ulaştığı ve Japonya'da tasarruf oranının bu yıl eksi 1 olacağı göz önüne alınırsa, cari açığın tek başına tasarruf oranıyla açıklanamayacağını söyleyebiliriz. Hatta Almanya'da da tasarruf oranı Türkiye'de olduğu gibi yüzde 12 ama cari işlemler fazlası 189 milyar dolar tutuyor. Dolayısıyla teknolojik gelişmenin cari açığın kapanmasında önemli rol oynadığı artık bilinen bir gerçek.
Peki Türkiye ekonomisinde istikrarı sağlayacak olan temel değişken ne? Ekonomide istikrarı sağlayacak temel değişkenin mali disiplin olduğunu hemen belirtmekte fayda var. Çünkü son dokuz yılda Türkiye ekonomisini iç ve dış şoklara karşı dayanıklı kılan faktörün bütçe açığının ve borç yükünün azalması olduğunu gördük. Bu yıl bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1.7, gelecek yıl ise yüzde 1.5 olacak. Kamu borç yükünün milli gelire oranının ise bu yıl yüzde 39.8, gelecek yıl yüzde 37 olacağı tahmin ediliyor. Bütçe açığı ve borç yükü azalırken 2012 bütçesinde de eğitim harcamalarının savunma harcamalarının üzerine çıkması Türkiye'de son dokuz yılda yapılan değişimi bize gösteriyor.
Mesela önceki gün Financial Times gazetesinde, "Erdoğan'ın hatalarına göz yummayın" başlıklı yazısında, Gideon Rachman, Başbakan Erdoğan'ın uzun süre iktidarda kaldığını belirterek adeta gitmesini isteyen bir düşünceyi dile getiriyor. Oysa izlenen mali disiplini dikkate aldığı takdirde Rachman'ın, Erdoğan'ın niye iktidarını sürdürdüğünü anlaması kolaylaşırdı. Çünkü geçmişte yaşanan mali disiplinsizliğin nelere mal olduğunu Türkiye gördüğü için insanlar Erdoğan'a dört elle sarılıyor. İşte bu nedenle mali disiplin sürdüğü takdirde Türkiye ekonomisi cari açık yüksek olsa da iç ve dış şoklara karşı dayanıklılığını koruyacak. Hemen unutmadan belirtelim, bu yıl Nobel iktisat ödülü beklentilere verildi. Dolayısıyla OVP'de açıklanan mali hedefler istikrarın çapası olarak görülebilir ve Türkiye ekonomisiyle ilgili iyimser beklentiler sürdürülebilir.