İzninizle önce, dünkü yazımla başlayayım. Beşinci paragrafın "Peki Batılı gazeteciler..." diye başlayan ilk cümlesi, ben yazıyı gazeteye gönderdikten sonra ne olduysa, nasıl olduysa, "Peki satılık gazeteciler..." olarak yayımlandı. "Batılı" kelimesinin "satılık" gibi bir kelimeyle! değiştirilmiş olmasından ötürü üzgünüm, okuyuculardan özür dilerim.
Gelelim dün derecelendirme şirketi Moody's'in Türkiye hakkında yaptığı, tuhaf tespitlerin sonuncusuna... Moody's dün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin en acil sorununun, iç talebin daraltılması ve ekonominin bu yolla dış şoklara dayanıklılığının artırılması olduğunu bildirdi. Moody's, dış dengesizliklerin daraltılması ve döviz rezervlerinin artırılması gerektiğine dikkat çekerken "büyük cari işlemler açığı, artan enflasyonist baskılar ve güçlü kredi büyümesi" gibi kırılganlıkların artmaya devam etmesi durumunda, bunun kredi notu üzerinde aşağı yönlü baskıya neden olabileceğini belirtti.
Peki Türkiye ekonomisinde dengesizlikler acaba Moody's in iddia ettiği gibi artıyor mu? Hayır artmıyor. Aksine Türkiye daha tutarlı bir ekonomi politikası izliyor. Cari açığın asıl nedeni olan "yüksek faiz- düşük kur" politikasını terk ederek bir risk faktörü olan cari açığın azalması için gerekli önlemleri sekiz aydır alıyor. Hatta sıcak para girişini önlemek için mevduatın uzun vadeye yönelmesini sağlıyor.
Ayrıca, kamu maliyesi seçim dönemi olmasına rağmen sıkı bir mali disiplinle yönetildi. Bütçe, 2010'un ilk altı ayında 15.4 milyar lira açık verirken bu yılın ilk altı ayında 2.9 milyar lira fazla verdi. Borç stoku seviyesinin azalmasını sağlayan faiz dışı fazla ise geçen yılın ilk altı ayında 12.1 milyar lira tutarken bu yılın aynı döneminde yüzde 108 artarak 25.2 milyar lira oldu. Ama nafile, Moody's bütün bu gerçekleri görmezden geliyor. Daha doğrusu, Türkiye'nin bu ekonomik başarısına fena halde kızıyor.
Gelelim Moody's derecelendirme şirketinin öfkesinin nedenine... Bu yılın ilk altı ayında Hazine Müsteşarlığı, geçen yıla göre 5.1 milyar lira daha az faiz ödedi. Bu 5.1 milyar lira ne anlama geliyor biliyor musunuz? Tanesi 2.5 milyon liradan 2.040 okulun yapım maliyetini karşılıyor bu para. Kısaca bu kadar okulu, bu yıl faiz lobisinin cebine aktarmadık.
İşte Türkiye'nin geçen yıla göre daha az faiz ödemesi, kolay yoldan büyük paralar kazanmaya alışmış faiz lobisini ve onun destekçisi olan derecelendirme kuruluşlarını çok sinirlendirdi. Yıllarca Türkiye'nin kaynaklarını kendi kasalarına aktarmaya alışmış bu lobinin şimdi bütün sıkıntısı kazançlarının azalması. Bir de, ihracata rekabet gücü kazandırmak için Türk parası Merkez Bankası kontrolünde değer kaybedince, faiz lobisinin zararı daha da çoğaldı. Şimdi bütün istekleri, Türkiye ekonomisi hakkında olumsuz beklenti yaratıp zararlarını kara dönüştürmek.
İşte Moody's isimli derecelendirme kuruluşunun dün yaptığı açıklama, faiz lobisinin talebi üzerine yapılmış olan, Türkiye ekonomisiyle ilgili beklentileri olumsuza çevirme açıklamasıdır. Borcunu ödeyemeyen, batmış Portekiz, İrlanda, G.Kıbrıs gibi ülkelerin notu Türkiye'nin üzerinde tutulurken, Türkiye gibi kamu maliyesi sağlam, enflasyonu beklentiler doğrultusunda seyreden, büyüyen bir ekonomiyi, gerçek dışı riskler yaratarak sürekli "krizle geldi, geliyor" diye tehdit etmek bir usulsüzlüğün belirtisidir.
Hemen unutmadan belirtelim... Moody's, S&P ve Fitch gibi derecelendirme şirketleri, ABD'nin notunu hâlâ en yüksek seviye olan üç A'da tutarken, Çin'in yeni kurduğu derecelendirme şirketi Dagong, dün, borçlarının ödenmesinde risk olduğunu belirterek ABD'nin notunu indirdi. Çin, "ideolojik karar veriyorlar" gerekçesiyle bu üç derecelendirme kuruluşuna karşı Dagong'u kurmuştu.
Anlayacağınız, Türkiye de harekete geçmeli ve ideolojik nedenlerle not veren derecelendirme kuruluşlarına karşı Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve İslam Konferansı'na üyelerinin işbirliğiyle yeni bir derecelendirme şirketi kurmalı. Aksi takdirde, kriz lobisi ekonomik beklentileri bozarak haksız kazanç elde etmeyi sürekli deneyecek. Bu insafsız oyunu artık durdurmak gerekiyor.