Türkiye İstatistik Kurumu, dün, ocak ayı sanayi üretim verilerini açıkladı. Son verilere göre, sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18.9 arttı. Oysa beklentiler sanayi üretiminin yüzde 14.8 olarak daha düşük oranda artacağı yönündeydi.
Ekonomi yönetiminin büyümeyi kısıtlayıcı önlemler almasına rağmen sanayi üretiminin tahmin edilenin üzerinde artması, ekonominin hızla büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Hatta mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretiminin bir ay öncesine göre yüzde 0.5 yükselmesi, ekonomide canlanmanın hız kesmediğinin delilini oluşturuyor.
Peki sanayi üretiminin beklentilerin üzerinde artmasının ne tür sonuçları olabilir?
Bu durumda Merkez Bankası, kredi hacminin genişlemesini durdurmak için banka mevduat munzam karşılıklarını bir miktar daha artırabilir. Merkez, Kasım 2010'dan beri bankalardan munzam karşılıklar yoluyla 46 milyar lira çekti. Demek ki bir miktar daha çekebilecek. Böyle bir karar herhalde bankaların canını biraz yakacak. Çünkü kredi veremeyen bankanın kârı azalacağı için mutlaka itirazlar olacak.
Gelelim sanayi üretiminin artış nedenlerine...
Merkez Bankası Aylık İktisadi Yönelim Anketi'ne göre, "üretiminizi hangi faktörler kısıtlamaktadır?" sorusuna verilen "2010'un ilk üç ayına göre 2011'in ilk üç ayında kısıtlayan faktör yoktur" cevabı, yüzde 18.7'den yüzde 34.7'ye çıkıyor. Talep yetersizliği de geçen yıl yüzde 53 seviyesindeyken yüzde 42.4'e geriliyor. Bu tablodan, sanayi üretiminin niçin yükseldiği ortaya çıkıyor. Çünkü ekonomiyle ilgili beklentiler olumlu.
Bir de unutmadan hemen hatırlatalım. Tüketici güven endeksi de geçen yılın ocak ayında 79 seviyesindeyken Ocak 2011'de 91'e yükseldi. Anlayacağınız, ekonomi yönetimi büyümeyi en fazla yüzde 5'te tutmak isterken büyüme dizginlenemiyor.
Peki ekonomi hızla büyürken, Türkiye'nin kredi notu niye yatırım yapılamaz seviyede tutuluyor?
Derecelendirme kuruluşları, cari açık artıyor düşüncesiyle kredi notunun düşük tutulduğunu söylüyor. Bu hiç de ikna edici değil. Çünkü cari açık, kamu kesimi finansman açığından kaynaklanmıyor. Özel sektörün ithalatından ve kendi kendisine borçlanmasından kaynaklanıyor. Bu şu demek oluyor... Devlet borçlarının ödenmesinde bir sorun yok.
Türkiye'nin kredi notunu yükseltmemenin nedeni, pekala, dün Başbakan Erdoğan'ın parti grubu toplantısında ileri sürdüğü "psikolojik harekât" olabilir. Çünkü İngiliz Gazetesi The Daily Telegraf'ta yayınlanan yalan haber, psikolojik harekâta iyi bir örnek teşkil ediyordu. AK Parti'nin genel seçimler için İran'dan 25 milyon dolar aldığı iddiasının asılsız olduğu ortaya çıktı ve İngiliz gazetesi The Daily Telegraf Başbakan Erdoğan'dan özür diledi.
Türkiye'nin kredi derecesi notunu kasten düşük tutanlar, bir müddet sonra daha başka dezenformasyon faaliyetlerinden ötürü de Türkiye'den özür dilemek zorunda kalabilir. Çünkü Türkiye ekonomisinin rakamları ve gerçek durumu dikkate alınmıyor ve Türkiye'ye kredi notuyla ilgili göz göre göre haksızlık yapılıyor. Bu saptırmalar sonucunda da rantiyelere yüksek faiz ödettiriliyor.