Bir siyasi partinin halkın sorunlarını çözebilmesi için kadrolarının halkın sorunlarını bilmesi lazım. Halkın sorunlarını bilebilmek için de sorunları çözmeye talip olan parti yöneticilerinin çoğunluğunun halkın içinden gelmesi şart. Çünkü hastanelerde muayene kuyruğuna girmeyenler, toplu taşım araçlarında balık istifi seyahat etmeyenler, devlet dairesine gittiğinde "bugün git yarın gel"in ıstırabını yaşamamış olanlar, okul aile birliğine para veremediği için çocuğunu istediği devlet okuluna kayıt ettirememenin acısını çekmeyenler, halkın sorunlarını içselleştiremez ve çözemez.
Gelelim CHP'nin yeni yönetim kadrolarının halkın sorunlarını nasıl çözebileceğine... Cumartesi günü yapılan CHP kurultayında Parti Meclisi'ne seçilenlere baktığımızda, paşa çocukları, torunları, eski bürokratlar, eski bakan damatları ağırlıkta. Böyle bir yönetici kadronun halkın sorunlarını bilip, çözebilmesi çok zor.
Hatta mümkün değil.
CHP'nin tepe yönetimine seçilen kadronun büyük kısmı Ankara orduevine akşamüstü çay içmeye gelenlerden oluşuyor sanki. İşte bu nedenle olsa gerek, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında ülkenin "çözülmezse olmaz" bir sorunu olan Kürt sorununu ağzına almadı ve Genelkurmay'ın önceki gün yaptığı dil konusundaki muhtıra türü siyasi müdahalesine değinemedi.
CHP Kurultayı'nda Kılıçdaroğlu'nun para konusundaki sözleri ise tuhaftı... "Benim adım Kemal Kılıçdaroğlu, ben para bulurum dedimse, bulurum" diyerek finans mühendisliğine yeni bir yaklaşım getirdi. Bu finans mühendisliğinin yeniliği neymiş sorusu aklınıza gelebilir.
Buna, "otoriter finans mühendisliği" denilebilir. Finans konusunda tecrübeli olanlar bu tür finans mühendislerini tanırlar.
Böyle finans mühendisleri göreve geldiklerinden altı ay sonra o kuruluş batar. Kılıçdaroğlu daha önce bu finans mühendisliğini SSK'da yapmıştı. SSK'ya genel müdür olduktan sonra, daha önce açık vermeyen SSK bütçesi, hızla açık vermeye başladı. Ortaya çıkan açık mecburen kamu bütçesinden karşılandı.
SSK'nın kendi kaynaklarından karşılayamayıp kamu bütçesinden aldığı para her yıl yüzde 300 artış gösterdi. Kadınlarda 38, erkeklerde 42'ye indirilen emeklilik yaşının getirdiği finansman açığını, "benim adım Kemal Kılıçdaroğlu ben bulurum dersem, bulurum" diyerek, bula bula genel bütçeden yardım almakta buldu ve görev yaptığı 1992-
1999 arasında toplam 5.4 katrilyon lirayı haksız yere Hazine kaynaklarından alarak, kamu maliyesinin batmasının en önemli nedenlerin birini oluşturdu.
Kılıçdaroğlu şimdi gene aynı anlayışla yola çıkıyor, anlayacağınız Hazine'nin ve Türkiye'nin işi zor.