Amerikan kaynaklı dünya mali krizinin nedenleri henüz kesin olarak açıklanamadı. Kriz çıkalı iki yıl oldu, "acaba yeterli önlem alınsaydı krizi önlemek mümkün olur muydu" sorusunun cevabı hâlâ araştırılıyor. Hafta sonunda IMF, İstatistik Dairesi Başkanı Adelheit Burgi-Schmeltz'in kriz üzerine yaptığı çalışmayı duyurdu.
Schmeltz'e göre ekonomik krizin önlenememesinin nedeni, uzun vadede geri dönüşü olacak yatırımların, kısa vadeli finansmanla yapılması oldu. Daha doğrusu, ödemelerde yaşanan vade uyuşmazlığı krizin çıkmasına neden oldu.
Belki hatırlanacaktır, 1997'de çıkan Asya krizi de vade uyuşmazlığına bağlanmıştı. Kısa vadeli sermaye girişi olarak bilinen "sıcak para"yla yapılan gayrimenkul yatırımları, bir süre sonra sıcak para o ülkelerden çıkmak isteyince geri ödenememişti ve kriz patlak vermişti. Schmeltz, yaşanan son krizde de vade uyuşmazlığının önemli olduğunu belirtiyor ve yapılan finansal işlemlerin detaylı bir bilgisinin bulunmadığını ileri sürüyor.
Hakkında sağlıklı bilgi bulunmayan konular da şöyle sıralanıyor: Bir, bankaların kendi aralarında yaptıkları borçlanma tutarları. İki, borçla satın alınan menkul kıymetlerin miktarı. Üç, menkul kıymetlerin geri satın alma yani repo işlemleri. Dört, türev ürünlerin tutarları. İşte bu konularda elde bilgi ya yok ya da çok eksik. Finansal işlemlerle ilgili bu bilgi yetersizliği nedeniyle, kriz öncesi erken uyarı sistemi çalışmıyor. Dolayısıyla krizi önlemek için düzenleyici kurullar önlem alamıyor.
Gelelim IMF'nin hâlâ uygulamakta olduğu kriz öncesi erken uyarı sistemine... IMF'nin mevcut sisteminde, yukarıda saydığımız bu dört finansal işlem de yer almıyor. Dolayısıyla IMF'nin sistemi krizin geleceğini önceden haber veremiyor.
IMF'nin uyguladığı kriz erken uyarı sisteminde, ülkelerin dış borç yükleri, merkez bankalarının açtığı kredi tutarları, geniş tanımlı para arzındaki genişleme, ülkelerin ithal ettiği mal fiyatları ve ihraç ettiği mal fiyatlarındaki gelişmeler yer alıyor. Daha doğrusu IMF, bir krizin sadece dış ticaret hadleri, ülke faiz hadleri ve dünya faiz hadlerinde yaşanan farklılıklardan, para arzındaki genişlemeden ve döviz kurlarının aşırı değerlenmesinden ötürü çıkabileceğini varsayıyor. 2008'deki gibi bir kriz çıktığında da, kullandığı kriz sinyal sisteminin kriterleri yetersiz olduğu için, tabii krizin tam olarak neden çıktığını açıklayamıyor.
Peki kriz sinyal sistemi nasıl güçlendirilecek? Bunun için yeni mali verilere ihtiyaç var. Finans işlemlerinin tümünün kayda girmesi gerekiyor. Yalnız bu mali verileri sağlamak, piyasalardaki serbestiyi ortadan kaldırabilir. Çünkü gelişmiş ülkelerde tezgâh üstü dediğimiz kayıtsız işlemler çok sık yapılıyor.
Mesela, bir bankadan döviz opsiyonu alan kişi bu opsiyonu istediğine satabiliyor. Her opsiyon alanın kendi opsiyonunu bir diğerine sattığı ihtimali dikkate alındığında bir kayıtsızlar zinciri oluşuyor. Bu yüzden böyle mali veriyi oluşturup analiz etmek oldukça zor görünüyor.
Her işlemi kayıt altına almak özgürlük alanına müdahaleyi getirebileceğinden, ortaya, "özgürlükler kısıtlanmadan kişilerin mali işlemleri nasıl kayda alınacak?" sorusu çıkıyor. Ayrıca, "Her ülkenin vatandaşlarına ait mali bilgileri küresel tek bir merkezde toplamak kime nasıl bir kontrol gücü verecek? Bu gücü kimler nasıl kullanacak?" gibi çok temel soruların cevaplarının da verilmesi gerekiyor. "Yoksa istatistik tutacağım, krizi önceden bileceğim" derken demokrasi elden gidebilir. Bu kez de ciddi bir demokrasi krizi yaşanabilir.