Geçen haftanın en güzel özelliğiydi, futbolda gençlere fırsat tanınması.. Daha güzeli de, futbolcusu olsun, hakemi olsun, bu gençlerin bu fırsatı çok iyi kullanması oldu.
Bu gençler, kara gözlerinin hatırına sahaya sürülmediler..
Genç hakemler, ustalardan daha yürekli, gördüğünü cesaretle çalanlar olarak sahadaydılar.
Alkış..
Ama futbolcular için söylüyorum.. Özellikle 8+3 kuralı konmasa ve sıkışık maç takvimleri yüzünden biraz da, bu kadar sakatlık ve ceza olmasa, hemen tüm takımlar sözleşmiş gibi, gençleri sahaya sürerler miydi?.
Mesela Ferdi örneğine rağmen, Fenerbahçe'nin Arda ve Çağtay gibi geleceğin (Tabii devamlı oynarlarsa) iki yıldızını sahaya süreceği aklınıza gelir miydi?.
Kimler kesiyordu gençlerin yolunu?.
Bu ülkeye on para etmez yabancı çöpleri büyük paralarla ve kimbilir nasıl anlaşmalarla ülkemize pazarlayan ve Türkiye'mizi çöplüğe çeviren menecerler..
İki örnek vereyim..
Mesela Fatih Terim, Galatasaray'a kaç yabancıyı kaça getirdi?. Ya da Ali Koç Fener'e..
O süprüntülere verilen paralar, o sayısız on para etmez için harcanacağına, Hagi, Popescu, Tafferel gibi üç büyük ustaya pay edilse, 2000 yılındaki başarı tekrarlanmaz mıydı!.
O paralar çöpe dağıtılacağına, en fazla 3, bilemedin 6 yıldıza harcansa, bu ülkeye kimler gelir, millet onları izlemek için nasıl statları ve ekran önlerini doldururdu bir düşünün?.
Türklerin yolunu kesen, altyapıları nerdeyse sıfırlayan bu serbest yabancı izninin gerekçesi, Türk takımlarının Avrupa liglerinde başarı kazanması olarak yutturuldu millete..
Ne oldu?. Yıllardır hangi başarıyı elde ettik, Avrupa'da!. Bu sene Konferans Ligi'nde bile takımımız yok.. Avrupa'nın 3. Ligi'nden söz ediyorum..
8+3 artık Türk gençlerine dönülmesi için yeterli değil.. Türkiye Futbol Federasyonu, 6+5'e dönülme tarih ve kararını açıklamalı ve kulüp yönetenlerin akıllarını başlarına devşirmeleri sürecini başlatmalıdır.
O zaman Çağtay'lar, Arda'lar, Ferdi'ler, Kerem'ler, Halil'ler, Rıdvan'lar, Güven'ler bugünkü gibi mecburen değil, bilerek, yetiştirilerek, seçilerek önce kulüp, sonra Milli Takım'a gelirler..
Milli Takım dedim de..
Yabancı transferi serbest bırakılmadan, Türkiye FIFA Listesi'nde kaçıncı sıradaydı, bugün kaçıncı sırada?.
UEFA Listesi'nde kaçıncı sıradaydık, bugün kaçıncıyız?.
Mucize olmazsa, Şampiyonlar Ligi'ne gidecek takım sayımız bire inecek, o da seçme turu oynayarak..
Sebep?.
Ruhsuz, sadece bol para verildiği için ülkemize gelen lejyoner, laf ola yürür gibi güya mücadele ediyorlar işte, görüyoruz. Oysa bizim çocuklar, ölesiye koşuyor, ayaklarını, hatta kafalarını tekmeye uzatacak kadar candan, yürekten oynuyorlar..
Türk futbolunu yabancı lejyonerler değil, Türk çocukları ve onların arasına konmuş çöpler değil, az ama öz, tekrar ayni örneği veriyorum, Hagi Popescu ve Taffarel benzeri gerçek yıldızlar kurtaracak.
6+5 yürekli kararını alacak Federasyon var mı ülkemizde peki?.
İşte ondan şüpheliyim!.
Hadi Nihat Başkan!.
Gençlere kapıları aç.. Tüm kulüplere açtır!.
Bir karar al, tüm günahlarını unuttur..
***
YAZIK OLDU KAMİLA VALİEVA'YA, HEM DE ÇOK YAZIK...
Rusya Şampiyonası'nda verdiği idrar örneğinde yasaklı maddeye rastlanan 15 yaşındaki patencinin, Beijing'de geçirdiği zor günlerin ardından, kadınlar bölümünde sergileyeceği performans merakla bekleniyordu.
Takım yarışlarındaki performansının aksine kadınlar kısa programda, hata yapmaya açık, ürkek bir görüntü vermesine rağmen, 82.16 puanla ilk sırada yer aldı.
Rekabetin çok daha yüksek olduğu, teknik açıdan çok daha riskli serbest programda ise dörtlü denemelerinin ikisinde düştü, bir üçlünün inişinde ise denge kaybı yaşadı.
Onun için çok düşük sayılacak 141.93 puanla beşinci sıraya yerleşti.
Toplamda 224.09 puan elde etti ve favori olarak geldiği Olimpiyatlara, dördüncü sırada, gözyaşları içinde veda etti.
Eteri Tutberidze'nin kulübünde birlikte antrenman yaptığı iki Rus patenciden serbest programı ikinci sırada tamamlayan Anna Shcherbakova toplamda ulaştığı 255.95 puanla olimpiyat şampiyonu oldu.
Alexandra Trusova ise beş kez dörtlü atlayış yaptığı serbest programı ilk sırada bitirmesine rağmen, kısa programdan dördüncü sırada geldiği için gümüş madalyada kaldı. Japon Kaori Sakamoto 233.13 puanla bronz madalyanın sahibi oldu.
Kamila Valieva, ilk kez 13 yaşında Dünya Gençler Şampiyonu olduğunda dikkatleri çekmişti. Serbest programda iki kere yaptığı dörtlü toeloop atlayışla Tallinn'deki şampiyonanın yıldızı olmuştu.
Kariyeri boyunca geriye dörtlü salchow ve toeloop atlayışların yanı sıra öne üçbuçuk dönüşlü akseli kusursuzca yapabilen, hakemlerden tüm zamanların en yüksek puanlarını alabilen, olağanüstü başarılı bulunan Kamila Valieva'yı artık çok daha zor günler bekliyor.
Spor Tahkim Mahkemesi'nin, Beijing'de yarışmaya devam etmesine, telafi edilemeyecek sonuçlar doğurabileceği düşüncesiyle izin verdiği Valieva'nın dosyası; Olimpiyatların ardından, hem onu hem de antrenörleri ve idarecileri kapsayacak şekilde ele alınacak.
Devlet destekli, sistematik doping nedeniyle önce dört, ardından da iki yıl ceza alan; sportif organizasyonlarda ülkelerinin adını, bayrağını ve milli marşını kullanamayan Rusların, 15 yaşındaki patencinin idrarında bulunan yasaklı maddeyi nasıl açıklayacakları merak konusu.
Ev sahibi oldukları 2014 Sochi Kış Oyunları'nda daha çok madalya kazanmak için Rus sporculara ait test şişelerini, laboratuvarın elektrik prizinde açtıkları delikten dışarı çıkarttıkları, şişe kapaklarını özel bir aletle kırmadan açtıkları, oyunlar sırasında alınmış örneği önceden hazırlanmış idrarla değiştirdikleri ve yasaklı madde kullanan sporcularının sorun yaşamadan madalya kazanmalarını sağladıkları artık herkesin bildiği bir sır.
Dahası, Rusya Dopingle Mücadele Ajansı'nın eski direktörü Grigory Yurtchenkov'un The New York Times gazetesinde yayımlanan röportajındaki itiraflara ve McLaren Raporu'ndaki bulgulara göre Moskova'daki laboratuvarın, yasaklı madde kullanımını tespit etmek yerine gizleme görevini üstlendiği ortaya çıkmışken, inandırıcı olmaları hiç kolay olmayacak.
Sonuçta, başarıya giden yolun çok çalışmaktan geçtiğine inanan; teknik üstünlüğü ve zarafetinin yanı sıra gücü ve esnekliğiyle de göz dolduran Kamila Valieva'nın 13 yaşında başlayan spor kariyeri 15'inde bitmiş olacak.
Artistik patinajın efsane patencisi Alman Katarina Witt'in "Harika Çocuk" olarak tanımladığı Valieva'yı yetiştiren; şampiyon yaptığı sporcular nedeniyle alkışlandığı kadar, heba ettiği yetenekler yüzünden eleştirilen Rus antrenör Eteri Tutberidze ise büyük olasılıkla yoluna devam edecek.
***
NOTLAR... NOTLAR...
Engin Ardıç gene harika bir yazı yazmış.. "Geççek" demişti Tarkan ve kıyamet kopmuştu ya.. Hâlâ da kopuyor ya..
Onun üzerine en güzel yazıyı yazmış. "Geçmeyecek" başlığı ile.. İnternete girin. "Geçmeyecek Engin Ardıç" yazın ve okuyun.. Mutlaka okuyun.
*
Yavuz Donat sağ olsun, Kilis'e gitmiş.. Doğduğum yere.. Doğduğum, dedem Müftü Muharrem Efendi'nin evini bulmuş.. Alaeddin Ağabeyimizin (Yavaşça) yıllar önce "Müze olmak üzere" Kilis'e armağan ettiği harika konağa yıllarca el süremediler. Sonra, son Kültür Bakanı Ersoy ve Yardımcısı Demircan kararlı davrandılar da açılmış. Yavuz gidip onu da gezmiş, görüntülemiş. Ne yazık ki Alaeddin Ağabey'e yetişmedi onca yılın ihmali yüzünden.*
Vural Gökçaylı.. Bu ülke gerçekten bir moda merkeziydi ben İstanbul'a geldiğimde.. Harika Moda günleri, harika özel defileler yapılırdı. Tanışıp yakın dost olduğum Vural Gökçaylı en ünlü kadın terzisiydi. Ondan giyinmek, havalarda gezme sebebiydi, kadınlar için...*
2014'ten beri komada yaşam sürdüren Kenan Işık kardeşimden bir haber vardı dün, bizim Günaydın'da.. Bunca yıldır yatmasına rağmen ne yaralar çıkmış, ne kilo kaybetmiş. Her gün de tıraş ediyorlarmış.. Okurken yıllar önceyi hatırladım. Dr. Alp Reel, bir röntgen çekerken, elektrik arızası sonucu komaya girmiş ve tam 24 yıl bitkisel hayatta kalmıştı.. O zamanın genç muhabiri, dostum Mustafa Özkan, doktoru seneler boyu izleyen ve yazan tek gazeteciydi. Ona "Alp Reel Uzmanı" derdik. Aslında mesleğin şimdi unutulan, vazgeçilmez kuralı "Haber takibi" uzmanıydı. Alp Doktor hayata dönmedi ama, Özkan mesleğini başarı ile sürdürüp gazete patronluğuna ve işadamlığına geçti. Şimdi yılda bir, o zamanki Ankara dostları bizleri, Yeniköy'deki yalısında ağırlıyor.
Yani sadece haber değil, dost, arkadaş takibi uzmanı Mustafa!.
***
TEBESSÜM
Geçen hafta sonu birinci cemre, havaya düştü.. Çocukken Bandırma'da cemreler düşmeye başladı mı, bayram yapardık. Cemre havaların ısınmaya başlaması demekti. Önce havaya, sonra suya, en son toprağa düşerdi, birer hafta ara ile..
Ve cemre o zamanın biz çocukları için, evde bugünküler gibi ekran eğlencesi şansı olmayanlar için, "Sokağa çıkmak ve mahalle çocukları ile oynamak" demekti. O cemre nasıl sevilmez, nasıl beklenmez!. Hafta sonu 1. cemre düşerken, Serpil'den hoş bir not geldi.. Günümüze uygulamışlar cemreyi.. Teşekkürler Bacı..
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Sevdiklerimiz bizi asla gerçekten terk etmezler. Dünyada ölümün el süremediği şeyler de vardır. Jack Thorne (Öyle haklı ki, Thorne.. Kemalim hep yanımda..)