"Her şey çok güzel olacak" ne güzel slogandı. Bu sloganı kullanan da, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'ndan tanıdığım, yaptıklarını gözlerimle gördüğüm, tanıştığım, çok sevdiğim ve arkadaş olduğum Ekrem İmamoğlu idi.
Binali Yıldırım'ı da yakından tanıyordum. Bu yüzden "Hangisi kazanırsa kazansın, İstanbul kazanacak" diye yazdım.
İmamoğlu kazandı ve her şey çok güzel değil, çok.. çok.. Hayır, her şeyin çok ne olduğunu yazmaya terbiyem izin vermez..
İstanbul'u, cumhurbaşkanlığı için basamak olarak kullanma duyusunu çok çabuk ele veren İmamoğlu, etrafına topladığı yeni gurupla, bu yeni hedefe yürürken, eski dostlarını sildi.
İstanbul için her şeyi geçtik. "Tek güzel şey" yapmadı..
"Yaptığın bir güzel şeyi söyle, köşemde yazayım" dedim. Ona bile cevap vermedi. Veremedi çünkü.
Yaptıkları mı?. Berbat..
İşte Beşiktaş meydanı örnek..
Dünyanın en büyük metropollerinden biri, ama meydansız şehir İstanbul'da bir Beşiktaş Meydanı vardı. Ortasında anıtı ile bir yeşillik.. İmamoğlu o meydanı otobüs deposu yaptı iyi mi?. Çirkinlik bir yana.. Havaya yayılan zehirli egzoz gazları bir yana..
O otobüs deposu yüzünden, Dolmabahçe'den gelip Ortaköy'e giden ve Barbaros Bulvarı'na dönen kavşak da yok edilip trafik içinden çıkılmaz, devamlı kilitlenen bir hale getirildi. Yardımcılarım Caner ve Nihat'a, "Mecbur kalmadıkça, Beşiktaş kavşağından geçmeyeceğiz" dedim..
TEM ve E-5'teki dünya güzeli dikey bahçeleri nasıl piç ettiğini daha önce yazdım..
Bir şey, ilaç için bir tek şey söyle İmamoğlu..
"Geldim de, şunu şöyle düzelttim" de, lütfen..
İlk zamanlarında dostluğumuz devam ediyordu.. Daha etrafını saran yalakaların oyuncağı olmamıştın. Kuzguncuk'ta bir çift lafla düzeltilebilecek bir sorunu görmen ve çözmen için seni kahve içmeye davet etmiştim. Yanında bilmem ne müdürüymüş, bir burnu büyükle geldin.
Size durumu anlattım.. Senden evvel davrandı o ukala.. "Başkanım Kuzguncuk'un tüm trafiğini ele alıyoruz.
Bu da o arada çözülür" dedi.
Sene geçti aradan İmamoğlu, sene geçti.
Kuzguncuk trafiği değişti, ukalanın dediği gibi. Ama aynen Beşiktaş Meydanı gibi değişti. Şimdi Kuzguncuk eskisinden beter. Durmadan kilitleniyor. Korna sesinden kaldırım kafelerinde oturulamıyor.
Bu arada güya el koyduğunuz sorun da aynen devam ediyor. Ukala adamınız sorunu çözmedi, beter sorunlar yarattı Kuzguncuk'ta..
"Her şey çok güzel olacak" diyene İstanbul halkı şimdi nasıl yalvarıyor, biliyor musun, İmamoğlu..
"Gölge etme başka ihsan istemez!."
"Böyle bir deha Beylikdüzü'nde ziyan oluyor. İstanbul'a layık" diyen ben ne diyorum peki?.
"Allah Türkiye'yi İmamoğlu'ndan korusun!."
Hayatımda beni senin kadar yanıltan başka insan çıkmadı, İmamoğlu!.
***
ALSANCAK VE ALTAY!..
Taa 1960 yılından beri tatillerimin çoğunu İzmir'de geçiririm. Yani yazın o benim için dayanılmaz sıcağı olmasa, ağbimi takip eder İzmir'e yerleşirdim öylesi..
O devasa, ama tatsız tuzsuz Halkapınar Stadı'na hiç ısınamamıştım. Alsancak Stadı'ydı benim yerim.. Sıcacık bir yuva gibiydi.. İzmir'in en eski kulüplerinden Altay'ın yuvasıydı adeta.. Ben hep öyle hissettim..
Göztepe'nin stadı açılınca (Ki bence adı Adnan Süvari Stadı olmalıydı) İzmir'de hemen "Alsancak ne oluyor?" diye sordum..
6 Kasım'da açılacakmış. Adı henüz belli değilmiş..
Biraz karıştırdım, soruşturdum..
6 Kasım özel seçilmiş sanki.. Altay, deplasmanda.. Göztepe içerde..
Yani İzmir'in iki süper lig kulübünden Altay yok..
Göztepe'nin de zaten stadı var..
Yani.. Kulağıma bir yığın şey fısıldadılar.. Yazmıyor ve bekliyorum. Spor Bakanı'mıza sorumla bekliyorum.. "Altay'ın dışarıda olduğu gün özellikle mi seçildi, adı onunla anılan stadı açmak için?." Ve stadın adı ne olacak?.
Göztepe Stadı'na "Gürsel Aksel" adını verdiler..
Bu ülkede iki tane, biri Adana, biri İstanbul, iki Fatih Terim Stadı var.
Bu ülkede Şenol Güneş Stadı var..
Peki bu ülkenin yaşayan en büyük iki hocasından biri, doğumundan bugüne İzmirli, futbola Altay'da başlayan, orda "Büyük Mustafa" olan, bugün hâlâ İzmir'de Altay'ın başında görev yapan, en ünlü İzmirli spor adamı Mustafa Denizli'nin adının bu stada verilmesi gerekmez mi?.
Belli, geçin adını vermeyi, orada olması bile istenmiyor ki, onun da Altay'la birlikte İzmir dışında olduğu gün seçilmiş, açılış için..
Sayın Cumhurbaşkanım..
O stadı da büyük olasılıkla siz açacaksınız.
Futbola ne kadar meraklı olduğunuzu, profesyonel hayatınıza futbolcu olarak başladığınızı herkes biliyor, bu ülkede..
Olaya lütfen el koyun.. Altay'a ve Mustafa Denizli'ye bir oyun mu tertipleniyor, adamlarınız araştırsın ve kurdele kesilirken, "Büyük Mustafa"nın yanınızda onun da elinde makasla durmasının ve Altay'ın sahada olmasının sağlanması için talimat verin lütfen..
***
GİDENLER... GİDENLER...
İzmir'de ağbimden öğrendim.. Tahir'i kaybetmişiz. Tahir Zengingönül.. Ankara'da yıllarca ayni gazetede çalıştık. Yıllarca Basıntepe'de komşu oturduk. Önce ağbimin üst katındaydı daireleri... Ağbim İzmir'e taşınınca, Kemal geldi alt katlarına.. Tahir'in çocukları ile Kemal'inkiler beraber büyüdüler sayılır. Kardeş gibiydiler çünkü.. Harika gazeteci, dünya iyisi bir insandı Tahir..
Döndüm geldim İstanbul'a, Lale'yi duydum bu defa.. Çok sevgili arkadaşım Ayşe Azizoğlu'nun kız kardeşi Lale.. Azizoğlu ailesinin oğlu gibiydim Ankara yıllarında.. Anneleri beni çok sever, ne yemekler hazırlardı..
Bu arada.. Galatasaray'ın UEFA Şampiyonluğu'na taşındığı yıl, eylülden başlayarak, mayısa dek her deplasmana, hemen hemen ayni gurupla gitmiş, bir uçak dolusu insan aile gibi olmuştuk. En yakınlarım da Elmas Ailesi olmuştu. Bugünkü Başkan Burak'ın babası Sezgin Elmas, tüm ailesini getirirdi o deplasmanlara.. Burak'ın teyzesi de aralarındaydı.. Bir "Vefat" ilanında adına rastladım.
İnsanlar gidiyor, anıları yaşıyor.. Anıları yaşadıkça da, onlar da yaşıyorlar işte..
Başınız sağ olsun, Elmas'lar.. Zengingönül'ler, Azizoğlu'lar!.
***
BİR MUHTEŞEM FİLM Kİ...
En sevdiğim oyunculardandır, Sir Anthony Hopkins.. 30 yaşlarındayken İngiltere'de bir tiyatroda oynarken, bir yerde kulağına bir müzik takılmış. Oteline döndüğünde bakmış, lobide bir piyano.. Tam 3 gün milleti delirtmiş. O piyanoda o müziği çıkarmaya uğraşmış.. Çıkarmış da sonunda.. Bizet'nin İnci Avcıları Operası'ndan bir arya.. Je crois entendre encore!.
"Hayat boyu içinde bu müzik olan bir filmde oynamak istedim" dermiş..
Florian Zeller aslında oyun yazarı..
2012 yılında Fransa'da "Le Pere/ Baba" adıyla ünlü olan oyununu senaryolaştırma kararı vermiş ve yazmaya başlamış. 2017'de tamamlamış ve Anthony Hopkins'e göndermiş.
Çünkü 2012'den beri kafasında olan film için tek başrol oyuncusu varmış.
Sir Anthony.. Öyle varmış ki, senaryoda başoyuncunun adını Anthony koymuş.
Filmde onun doğum günü kutlanıyor.
Filmdeki Anthony, kutlayanlara "31 Aralık 1937'de doğdum" diyor.. Sir Anthony Hopkins'in doğum günü de 31 Aralık 1937..
Tam iki yıl sonra Sir Anthony, Bayan Zeller'e "Peki" diyor.. Çekim 2019'da başlıyor.
"Baba" 2020'de vizyona giriyor..
Filmde İnci Avcıları'nın Sir Anthony'nin o çok sevdiği aryası da var.
Bayan Zeller, "Anthony Hopkins ile bir film çekmek benim en büyük hayalimdi. 'Evet' diyerek o hayalimi gerçekleştirince, ben de bu müziği filme koyup onun hayalini gerçekleştirdim" dedi.
Ne güzel değil mi?.
Film de güzel.. Güzel ötesi, harika..
Bir tiyatro oyunu uyarlaması olduğu için baştan sona söze dayalı. Ama Bayan Zeller, Anthony Hopkins'in oyun gücünü bildiği için sözleri yüzde 50 azaltmış senaryoda.. Çıkardığı lafları, Hopkins'in jestleri ve mimikleriyle ifade etmesine bırakmış..
Hopkins'in bu filmle 83 yaşında Oscar alarak, "Oscar alan en yaşlı oyuncu" unvanını ele geçirmesinde başrolü bu sözsüz ifadeli sahneler oynamış, bence..
Filmde kızını oynayan OIivia Colman da Oscar adayı olmuş. Daha önce zaten bir Oscar'ı var.. O da olağanüstü oynuyor..
Zaten bu iki muhteşem oyuncu karşılıklı döktürmese, genelde ayni dekor içinde ve büyük bölümü baba-kız bu ikili arasında geçen filmin, böyle nefes kesici izlenmesi zor..
Yabancı kritiklere baktım... 17 büyük gazete ve sinema dergisi, filme 100 üzerinden 100 vermiş..
Benden 100+..
Konu mu?. Giderek ilerleyen demans hastası bir baba ve kızı arasındaki ilişkiler..
Bu filmi görün.. Sinemalarda bulamazsanız bile, internette Le Pere/The Father/Baba diye arayın, bulun ve izleyin..
***
TEBESSÜM
Komedyen olacağımı söylediğimde herkes gülmüştü. Şimdi kimse gülmüyor!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Allah'ın yardımı sabırla beraberdir. Hz. Muhammed