2002 yılında, korkusu yüzünden avucumuza konan Dünya Şampiyonluğu fırsatını kaçırıp üçüncülüğe razı olan ve bizim her zaman aşağılık kompleksli medyam tarafından göklere çıkarılan Şenol Güneş, farkında mı bilmiyorum ama bu defa da Avrupa Şampiyonu olma fırsatı kondu başına.. Elinde birinci sınıf bir kadro var, bir. İkincisi.. Rakiplerin futbolu meydanda.. Hiç ama hiçbiri, hele bu yıl adının yarısı kadar futbol oynayamadı..
O zaman..
O zaman..
***
Dün Öcal Ağbimin, kâğıtta değil, nedense ısrarla ve inatla dijitalde yayınlanan cuma yazısını okudum.
"Bu yazıyı Moldova maçının başlamasından 12 saat önce yazıyorum" diye başlıyor ve diyor ki "Moldova maçına çıkacak as kadro, İtalya karşısına 'Kazanmak için mi, kaybetmemek için mi çıkacağımızın' işaretlerini verecek." Ben bu yazıyı Moldova maçından 14 saat sonra yazıyorum ve işte cevabım..
"İtalya'yı geç, Moldova maçını bile kaybetmemek için oynadık. FIFA klasmanında 177'nci sıradaki ikinci kümeden yeni gelen Altay'ın bile perişan edeceği Moldova'ya karşı, 84'üncü dakikada santrfor Burak'ı çıkarıp bek Mert Müldür'ü almanın anlamını bana söyleyebilir mi, bu ülkenin "Şenol da Şenol" diye kıyamet koparanları.
Moldova iki hücum yaptı diye korktu. Ön liberoya stoper alması (Kaan) yetmedi, bir de bunu yaptı, uçuk dudaklarıyla sahaya bakarken.
Sahaya tek kanat adamı olmayan bir 11 süren Şenol Hoca, İtalya maçı hakkında ne düşündüğünü daha o an anlatmıştı..
Anlayanlara.. Anlamak isteyenlere..
"Ben yenilmemek istiyorum" diye bağırıyordu.
Şimdi diyecekler ki "Çift santrfor vardı.. Burak ve Kenan Karaman.." Peki kanat akını olmayınca bu iki adama top nasıl gelecek? Zaten kapanan rakip savunma o kalabalık içinde ortadan nasıl delinecek?.
Delinmedi zaten. Kaleyi tutan ilk şutumuzu 57'nci dakikada atabildik. O ana kadar o beşinci sınıf rakibin iki net gollük vuruşunu kalecimiz Mert harika kurtarırken..
Peki o beşinci sınıf takım nasıl girdi o pozisyonlara?. Nasıl bizden fazla korner attı maç boyu?. Burak ve Kenan da o kornerlerde top çıkarırken göründüler ve oynama sebeplerini anlattılar.
Peki Moldova nasıl bizden iyi oynadı?.
Çünkü İtalyan hocaları Roberto Bordin bu beşinci sınıf adamlara "Futbol oynamayı öğretmişti.." Şenol Hocam, vaktin olursa Moldova maçının kasetini izle.. Kapan da izle.. O Altay'la dahi mukayese etmeyeceğim takım, o minnacık yetenekli adamlarla, hızlı hücum yapmayı öğrenmişti.
Kalecileri topu tuttu ya da bekleri kesti mi, üç pasta bizim kale önüne geliyor ve şut atıyorlardı. O kadar hızlı oynuyorlardı.
Peki biz?.
Maçın ikinci yarısının ortasında topu taca atmamız dahil, her şeyimizi olumlu yorumlamak için sanki emir almış TRT spikeri farkında olmadan itiraf etti..
"Tek top yapmayı düşündü" dedi, bizim bir futbolcu için.. İkinci yarının ortasında tek top yapmayı düşündük, ama onu da yapamadık.. Topa bas, etrafında dön, yanındakine ver.. O sana geri versin.. On yan pas, sonra kaleciye geri..
Dünyanın en çok aralarında pas yapan stoperler bizimkiler.. Adam 3 pasta gol pozisyonuna giriyor. Biz 11 pasta hâlâ santra civarındayız..
Neden?.
"Yenilmeme futbolu" oynuyoruz da ondan..
Şenol Hocamın kafasında, hiç değişmez "yenilme korkusu" var da ondan.
Sahaya çıkan 11 bu korku ile seçiliyor..
Oynanan futbol bu korku ile belirleniyor..
Değişiklikler bu korku ile yapılıyor..
Şenol Hocam!.
"Korkunun ecele faydası yok" demiş eskiler.. Bin yaşına geldin. Öğren artık.
Tamam kalecisin. "Gol yeme korkusu" beynine kazınmış.. Ama kendini tedavi et artık.. Milli Takım hocasısın yıllardır.. Üstelik "Beni sevmez" diye eleştirilerime bahane bulan seni, seçtiğin kadro ve ilk iki maçımızda gençlere yer verdiğin için tek alkışlayan ben olmuştum.
O gençler içinde ışıl ışıl parlayanlar vardı.
İtalya denemesi olarak oynadığın Moldova maçında, oyuna girer girmez hareket getiren ve parlayan Halil'e (Kenan'ın yerine) ve onunla gözü kapalı oynamaya alışmış Kerem Aktürkoğlu'na (Kanatlara koyduğun iki orta saha adamından biri yerine) yer verebilseydin, seni omuzlarımda taşırdım.. O zaman "İtalya'yı yenmeyi ciddi ciddi düşünüyor" derdim. Ama sen A'dan Z'ye "yenilmeme" futbolu oynayıp, bugüne dek yaptıklarının hepsinin şov olduğunu gösterdin. Kenarda Ayyıldız ve Kırmızı Beyaz'dan işaret taşımayan, Trabzon forması renkleri içindeki anlamsız, ruhsuz kılığın ve her an korkunu yüzüne yansıtan duruşunla ne takıma, ne bana zerre umut vermedin..
Ama bizim Sabah Spor'u coşturdun gene de.. Moldova maçını anlatan manşete bak, 10 santimlik harflerle..
"Bekle bizi İtalya!.." Hocam fazla vaktin yok, ama bir mucize gerçekleştir..
At şu korkunu üzerinden..
At ve sahaya "futbol oynayacak" bir 11 sür ve "Futbol oynat!." Unutma.. Ne olur unutma!.
"Korkunun ecele faydası yok!.. Yok hocam.. Yok!. Yok!. Yok..
..Ve de elinde Avrupa Şampiyonu olacak bir kadro var!.
***
HAK YEMEZ SEDA(!)... YA BİR DE YESEYDİ?..
Seda Sayan adlı kadının, peşindeki paparazzileri kullanarak Demet Akalın'a saldırması ve de "Ben kimsenin ekmek parası ile oynamadım" demesi üzerine bir yazı kaleme almış ve bu kadının Park Şamdan işletmecisi Mehmet Tuna'nın nasıl ölümüne ve onlarca Şamdan emekçisinin nasıl işsiz kalmasına sebep olduğunu anlatmış, "Hale Soygazi gibi en hanım hanımcık yıldızımıza, TV'deki canlı programına reyting yapsın diye, para ile adam ve yalancı şahitler tutup haftalarca nasıl iftiralar attığını" yazmıştım.
Gık diyemedi tabii.. Ama, Mehmet Tuna'nın yakın meslektaşı Ersoy Çetin ve eşi Şehnaz Tuna'dan "kutlama ve teşekkür" mesajları ve mailleri aldım.
Sevgili Şehnaz'ın satırlarını sizlere de aynen iletiyorum ki, bu "hak yemez ve namus timsali" kadını iyi tanıyın!
*
Çok değerli Hıncal Ağabey..
Satırlarımı hayat arkadaşım ve çocuklarımın babası Mehmet'in bu dünyayı terk edişinin dördüncü yıldönümüne iki hafta kala yazmış olduğunuz yazıya dair minnet duygularımı dile getirmek amacıyla kaleme aldım.
Dört yıl önce yaşadığımız acı gerçeği yılıp usanmadan her denk geldiğinde tüm doğru detayları ile halka duyurmanızın ve bu şahsın gerçek yüzünü ortaya dökmenizin ben ve çocuklarım için değeri paha biçilmezdir.
Evet, bu kişi tıpkı yazdığınız gibi:
Mehmet'in 2 Şubat 2017'de üç kere durup pil sayesinde geri çalışabilen yorgun kalbi ve o esnada kustuğu için meydana gelen aspirasyon zatürresinden dolayı hastaneye yatışımızın ertesi günü avukatı Altın Mimir'e onlarca mesaj atmama ve adeta yalvarmama rağmen, Mehmet için "O zaten sürekli hastaneye yatıyor" şeklinde cevaplarla adeta bizleri yalancı durumuna düşürüp Mehmet'in 42 senelik mekânına veda etmesine bile izin vermeyip 3 Şubat 2017 günü gerçekten de duvarda asılı kepçeye kadar her şeyi haczettirmiştir.
Evet, bu kişi tıpkı yazdığınız gibi:
Ekmeksiz kalacak onlarca personelin bizim haberimiz olmadan kendisine yazdıkları ve "En azından yaza kadar kapattırmayın" yalvarışı olan bir sayfacık mektubuna vicdan duymak bir yana "Ne cüretle bana yazabildiler" sözlerini sarf ederek adeta ateş püskürmüş, şanına yakışır bir şekilde kıyameti kopartmıştır.
Ah Hıncal Ağabey, daha yazacak ve söylenecek öyle çok şey var ki...
Kaleminize, kalbinize, gerçek gazeteci kimliğinize sonsuz sağlık olsun.
Her seferinde yüreğimize su serpiyorsunuz.
Sağ olun.. Var olun!
Şehnaz Tuna
***
HUKUK HERKESE LAZIM!..
Özellikle taraflardan biri kadın olan davalarda, sosyal medyaya yaranmak için hukukun temel ilkelerini, en önemlisi de o hukukun bir gün bize de lazım olabileceğini düşünmüyoruz.
Ezgi Mola nam ünlü hanım, cinsel taciz iddiası ile dava edilen ve yargıç tarafından "tutuksuz yargılanmasına" karar verilen bir sanık ve yargıcı için sosyal medya hesabından "Tecavüzcü şerefsizi dışarı salan vicdanınızda boğulun" paylaşımı yapmış..
..Ve de bu ünlü hanım hakkında hem sanığa, hem yargıca hakaretten dava açılmış. 2 yıl 4 aya kadar hapis istemi ile..
Bakın Ezgi Hanım ve onun gibiler..
İnsan haklarının en kutsalı ve her Ceza Yasası'nın temel hükmüdür. "Suçluluğu kanıtlanana kadar her insan masumdur!." Adı niye "Sanık" Ezgi.. "Sanmaktan gelir de ondan" olmasın sakın..
..Ve bakın Ezgi Hanım ve onun gibiler..
Ceza yargıcı vicdanı değil, elindeki yasalarla karar verir.
Ceza Hukuku'nun bir diğer temeli "Kanunsuz suç ve ceza olmaz.." Yani ceza yargıcı kafasından suç icat edemez.
Kanunda yazılan dışında da karar alamaz..
Hani o sosyal medya uşağı gazete ve yazarların "Bir de indirim yaptı" diye saldırdıkları kararların hepsi, kanun çerçevesinde yapılması zorunlu işlemler tamamlandıktan sonra alınır.
Bunlardan birini eksik bırakırsa yargıç, kararı Yargıtay'dan, olmadı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden döner..
Çünkü cezada, usul hükümleri de esas kadar önemli ve uyulması zorunludur.
Biraz hukuk yalayın ne olur?. Yalayamıyor musunuz?. O zaman hele de ceza konusunda yazı yazmayın, kelime etmeyin..
Sosyal medya alkışı uğruna Ezgi nam hatunun durumuna düşmeyin!.
Hele hele yarın size de lazım olacak hukuku uygulayan yargıç ve savcıları asla etki altına almaya kalkışmayın!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
" Yaşam felsefemi sordular. Sonsuza dek yaşayacakmış gibi düşün, yarın ölecekmiş gibi yaşa." Charles Bukowski
***
TEBESSÜM
Küçük Temel, gelen misafire koştu ve "Amca siz berbersiniz değil mi" diye sordu.. "Hayır" dedi misafir, "Neden sordun?."
"Babam pencereden geldiğinizi görünce, 'Hemen tıraşa başlar' dedi de!."