"Van'a gelmek, bir hazine sandığının kapağını açmak gibi. Tarih arayana tarih, kültür arayana kültür sunuyor. Gastronomi meraklısına lezzet, doğaya hasret kalana ise taze nefes veriyor. Hoşap Kalesi, Meher Kapı, Peribacaları, Muradiye Şelalesi gibi harikalar saymakla bitmez. Van, birlikte yaşama kültürünün engin tecrübesine sahiptir. Şehri çevreleyen kaleler, camiler, havralar ve kiliseler bunun göstergesidir.
Bugün de, çevre dostlarıyla Van Gölü için buradayız. Bizi bir araya getiren şey, tabiata olan sevdamızdır." Bunları söyleyen First Lady'miz Emine Erdoğan.. Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkede Cumhurbaşkanı'nın eşi olmasına rağmen, görünmekten hoşlanmayan, durmadan toplum yararına çalışmalara öncülük, liderlik etmesine, kentbölge ayrımı yapmadan, her zaman her yere koşmasına rağmen, bunun kişisel reklama dönüşmesine izin vermeyen First Lady..
Sözleri okudunuz.. Şimdi bir an durun ve sayfanın tepesindeki tablo gibi fotoğrafa bakın..
Burası işte tarih ve doğa cenneti Van Gölü..
Binlerce yıllık tarihin izleri ile çevrelenmiş Van Gölü, dünyada benzeri olmayan sodalı ve tuzlu sularıyla, özel balıkların yaşam ve fotoğrafta görüyorsunuz, dünya güzeli göçmen kuşlar, pembe flamingoların göç yollarında konakları..
Çağlar boyu şarkı ve türkülere konu olan kuşlar bunlar..
Benim 1 numaralı türküm, hasreti onların kanatlarına bindirir..
"Allı turnam, bizim ele varırsan
Allı turnam, bizim ele varırsan
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle
ülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey"
İşte Van Gölü etrafındaki sayısız yüzlerce yıllık bir kale kalıntısı önünde eyleşiyor allı turnalar..
Her sene gelirlerdi. Öyle ki Van, onların geldikleri mevsimde "Flamingo Festivali" yapmaya başladı. Bizim ülkemizde konaklayan flamingoları, hem de en ender olan pembe flamingoları, kendi coğrafyasından değil, Amerikan dizisi Flamingo Yolu sayesinde Florida'dan öğrenen halkıma duyurmak için..
9 yıl yapabildiler. Sonra bir yıl flamingolar gelmedi.. Gelişler düzensiz olmaya başladı ve festivalden vazgeçildi..
İskoçya hayali bir Loch Ness (Nes Gölü) canavarı ile her yıl binlerce turist çekerken, biz dünya güzeli ve gerçek flamingoları değerlendirmek bir yana, kaçırdık..
Neden?.
İşte Emine Hanım bu sebeple Van'a gitti.
"Van Büyükşehir Belediyesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edremit Belediyesi ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı" kapsamında "Van Gölü Sempozyumu" düzenlenmişti. Emine Hanım davet edildiği bu sempozyuma koşa koşa gitti ve açılış konuşması yaptı salı günü.. Girişte okuduklarınız, konuşmanın açılış cümleleri..
Ben nerede okudum?.
Dünkü Sabah'ın birinci sayfasının en altına sıkıştırılmış tek sütun haberde..
Bir First Lady, hem de nasıl kutsal bir amaçla bu ülkenin, çoğu insanların adım atmaya korktukları en doğusuna gidiyor ve orada "Türkiye'nin safir kolyesi gibi" dediği Van Gölü havzasının önemini anlatıyor ve bekleyen büyük tehlikeyi, iklim değişikliğinin göle ve yaşamları bu göle bağlı dünyada ender pek çok hayvan çeşidine yapacağı çok kötü etkiye dikkati çekiyor ve biz onu "tek sütun" haber yapıyoruz.
Teşekkür ederim, o sayfayı yapanlara.. Çünkü Caner'i bekledim, öbür gazetelere bakmak için. Teker teker elden geçirdim.. Onlarda bizim tek sütun bile yok..
Hele ki, sosyal medyaya yaranmak için kadına uzun uzun bakanı bile "taciz suçlusu" ilan edecek kadar hem sayfaları, hem köşeleri ile "kadıncı" Hürriyet, Ahmet Hakan'ın Hürriyet'i başta, bir tanesi bile koymamış "Van Golü havzası gidiyor.
Doğa ve hayvanlar gidiyor.. Sahip olalım" diye atılan çığlığı.. Bu çığlığı atan da, hem de ne biçim pozitif ayrımcılık uyguladıkları kadın dünyasından üstelik... Emine Erdoğan.. Tek sütuna bile layık görülmemiş bir kadın!.
Neden acaba?.
Neden acaba, Emine Erdoğan sayfaları, söyleşileri yapılmaz bu ülke medyasında..
"Sıfır atık" proje ve uygulaması az şey miydi?. Anlatabildik mi ülkemize..
Kadına atılan bir tokadın hesabını, iki sene sonra dava bitince "Bir de indirim uyguladı yargıç" manşetleri ile haber yapanlar, bu kadar kutsal bir ülke ve doğa görevine dikkati çekmek için ta Van'a giden ve orada çok önemli bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı eşine pozitif ayrımcılıktan vazgeçtik, neden "tarafsız ve objektif" davranamazlar?.
"Gazeteci olmadıkları için mi?." Bildiniz. Aynen öyle..
Günümüzde gazetecilik, siyasi görüşünüze göre tek gözle yapılıyor bir, sosyal medya uşaklığı ile yapılıyor iki..
Emine Hanım'ı manşet yaparlarsa sosyal medyada linç trolleri aportta bekliyor, biliyorlar.. O zaman "Bana ne?. Başkası yazsın.." Başkası, genelde hep ben oluyorum ve işte yazıyorum. Çünkü sosyal medyayı okumam. Ne dediklerini bilmem. Bu yüzden bilinçaltıma bile yer etmezler, umurumda olmazlar.
Bakın sonrasında ne dedi, First Lady'miz..
"Kökleri milattan önceye uzanan Van'a gelmek, bir hazine sandığının kapağını açmak gibi. Van Gölü, NASA'nın dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarıyla ilgili bir yarışmasında birinci oldu. Dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölü. Kapalı bir havza olmasıyla da dünyada eşsiz bir konuma sahip. Muhteşem bir ekosistemi var. Ülkemizin gerdanında safir bir kolye gibi parlıyor. 2019'da Van Gölü'nü Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı hazırlandı. Gölün dip temizliği yapılacak. Atık su yönetimi sağlanacak. Entegre katı atık yönetimi oluşturulacak.
Bu eylem planıyla Van Gölü inşallah layıkıyla korunacak.
Yeryüzü tuvaline çizilmiş güzellikler yavaş yavaş siliniyor. Kuruyan göller, ırmaklar, dereler, insanlığın kaldırdığı en hüzünlü cenazelerdir.
Ekosistem çökünce, yurtsuz kalan balıklar, kuşlar, bitkiler ve nice canlılar yok oluyor. Su kaynakları tükenince, geriye çaresiz insanlar kalıyor. İklim değişikliği ile mücadele, çok hızlı ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konu. Bu nedenle, yürüttüğümüz 'Sıfır Atık' ve 'Sıfır Atık Mavi' projeleri, Türkiye'de iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli adımlar. Su kaynaklarımızı ve tabiatı korumak için, seferberlik duygusuyla çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Bu bir tercih değil, zorunluluk. Van Gölü için de aynı saikle çalışmalıyız.
Küresel olarak, her 10 insandan 3'ünün güvenilir suya erişimi yok. Kirli su yüzünden ölenlerin sayısı, her türlü şiddet kaynaklı ölümden daha fazla. Kirli suların sebep olduğu hastalıklar yüzünden, her dakikada 1 çocuk, hayatını kaybediyor. Dünya nüfusunun yüzde 25'i, su kriziyle karşı karşıya.
Tabiatı ihmal etmek, zincirleme sorunlar getiriyor. İnsan, hayatta kalabilmek için tabiata muhtaçtır. Tabiatı gözlemlediği, ruhunu doğadan aldığı ilhamlara açık tutuğu sürece iyilik üretebilir. Tüm dünya olarak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekiyor."
Bu sözleri okuyan, anlayan, ülkemizi ve dünyayı bekleyen tehlikenin farkına varan tek köşe yazarımız var mı?.
Vardır da.. Sosyal medya lincinden korkmadan yazabilen var mı?.
Göreceğiz, var mı, yok mu?. Hiç değilse kadın yazarlar çıkar mı dersiniz?.
Teşekkürler Emine Hanım!.
..............
Bu sempozyumla ilgili geniş bilgi veren yazıyı gene köşemde okuyacaksınız. Gönüllü Van yazarımız Nuray Haytabaşı'nın kaleminden.
***
KİM BU HANDE!..
First Lady Emine Erdoğan'ın, Türkiye'nin en doğusuna gidişine ve orada yaptığı çok önemli konuşmaya tek sütun yer ayırmayan gazeteler, ne zamandır beni isyana getirdiler..
"Yahu Allah rızası için Hande Erçel'siz bir gazete" diye haykırmak istiyorum.
"Kim bu Hande Erçel?" diyorsanız, vallahi de, tallahi de bilmiyorum.
Her gün, hemen her gazetede yer alan dekolte resimlerinin altlarından anladığım kadarı ile bir dizi ünlüsünün sevgilisi imiş..
Bir ünlünün dekolte poz veren sevgilisi olmak, her gün gazetede yer kapmak için yeterli yani..
First Lady olarak ta Van'a gidip, Van Gölü havzasının ve oranın doğasının yok olduğuna dikkati çekmek önemsiz..
First Lady danışmanlarına tavsiyem..
Bir daha bir yere giderseniz yanınıza bu Hande Hanım'ı da alın. Bakın nasıl her gazetede, hem de birinci sayfadan, gazete başlığının da üzerinde, yani sürmanşette yer alacak haberleriniz..
***
BÜYÜK ALTAY VE KİM?..
1980'li yıllarda, Altaylı iki Mustafa'dan adı "Büyük Mustafa" olanı Galatasaray'a transfer olurken, takımı "Büyük Altay" da küme düşmüş ve İzmir'de yaşayan Öcal Ağabeyim, bizim o zamanlar 130 binlerde satan Erkekçe Dergimize "Büyük Altay'ı kim düşürdü" başlıklı bir yazı yazmıştı.
İma ettiği kişinin, takım kaptanı Büyük Mustafa olduğu açıktı.
Büyük Mustafa, playoff öncesi beş kuruş almadan Altay'ı yönetmeye gönüllü talip oldu ve Süper Lig'e çıkardı..
Ben de yazdım..
"Büyük Altay'ı kim çıkardı yazısı da gelecek mi?" diye..
Öcal Ağabeyim, Türkiye'de "Büyük Mustafa" başlıklı bir yazı yazdı dün ve dedi ki..
"Aradan nerdeyse 40 yıl geçti, işte şimdi bu defa 'Büyük Altay'ı kim çıkardı' yazısını yazıyorum, evet. Mustafa Denizli çıkardı. Büyük Mustafa!."
Sevgili Ağabeyim..
Altay'ın sponsoru Folkart, yani ortak dostumuz, spora ve kültüre nasıl destek olduğunu iyi bildiğimiz Mesut Sancak..
İzmir'de bir toplantı yapıp bu iki "M"yi, yani Mesut ile Mustafa'yı buluşturmaya ne dersin?.
Altay yeniden Büyük, İzmir hele de Alsancak, Mesut olur, bakarsın!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Politikacılar, halkın çıkarlarından farklı çıkarlara sahip olan insanlar topluluğudur. Abraham Lincoln
***
TEBESSÜM
"Hayatta olup olmadığım kimsenin umurunda değil diyenlerdenseniz, birkaç ödemenizi geciktirmeyi deneyin."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz