Bunca gazetemiz var.. Burnumuzun dibindeki İsrail'e, Filistin'e, Gazze'ye bir tek muhabir yollayan oldu mu?. TV'lerde yapılmış canlı yayınlar, röportajlar izledik mi?.
Oysa "Yahudi yanlısı" diye ilan ettiğimiz The New York Times, Atlantik'in ötesinden bir ekip yolladı, acılı Filistinliler için.
David M. Halbfinger ve Adam Rasgon, İsrail yerleşimcilerine yer açmak için evleri yıkılan ve son olayların başlamasına sebep olan 6 ailenin peşine düştüler. Buldular ve yazdılar.. Resimleriyle birlikte. Ben de size bu geçmişteki Yaşar Kemal ve Fikret Otyam'ın Doğu Anadolu röportajlarını andıran yazıyı aynen sunmaya karar verdim.
"Aynen" deyince.. Uzun.. Bir güne sığmaz. İkiye böldüm ve hafta sonuna ayırdım. İşte bugün ilki..
***
Muhammed Sanduka, evini, şimdi 15 yaşında olan ikinci oğlu doğmadan Tapınak Dağı'nın gölgesine inşa etmişti.
İsrailli yetkililer, bu evi ortadan kaldırmanın turistlerin Eski Kudus'ü daha iyi seyretmeleri için şart olduğuna karar verince, "15 yıllık evi, Sanduka ile birlikte" yıktılar.
Bir tezgâh montajcısı olan 42 yaşındaki Sanduka, bir İsrailli müfettiş eve gelip karısını iki seçenekle karşı karşıya bıraktığında, işinde çalışıyordu..
"Evi yıkın, yoksa hükümet sadece yıkmakla kalmaz, yıkım masrafları için kocanıza 10 bin dolarlık fatura gönderir" demişti, müfettiş, eşine.
İsrail işgali altında yaşayan Filistinliler için hayat böyle.. Her an ön kapının çalınmasından korkarlar.
Altı Filistinli ailenin Doğu Kudüs'teki evlerinden uzaklaştırılması, İsrail ile Gazze arasındaki son savaşı ateşleyen bir dizi protesto başlattı.
Ancak Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yaşayan, İsrail'in 1967 savaşında yakaladığı ve onlarca yıldır başarısızlıkla sonuçlanan barış görüşmeleriyle kontrol ettiği yaklaşık üç milyon Filistinli için bu son olay istisnai bir durumdu.. Çünkü bu defa olaylar uluslararası dikkat çekti.
Yöredeki Filistinliler, genelde, İsrail baskısının korkularına ve hakaretlerine belirsiz bir şekilde katlanıyorlardı.
Dünyanın dikkat etmediği, sözde sessiz dönemlerde, hayatın her kesiminden Filistinliler, rutin olarak onları çileden çıkaran imkânsızlıkları, küçük aşağılanmaları, acı veren seçimlere zorlayan bürokratik kontrolleri, askeri yönetim altındaki hayatın kırılganlığı ve zulmünü yarım asırdır yaşıyorlardı.
Bu sessizliğin altında basınç birikir tabii..
Doğu Kudüs'teki son tahliye ve yıkım anlaşmazlığı, işgal provokasyonlarının biriktirdiği bu basınca bir kibrit çaktı işte.
Hamas'a roket fırlatmak için bahane oldu. Bireysel saldırılara da yol açtı. Ama kavga bittiğinde provokasyonlar durmayacak, hep olduğu gibi.
Uçtaki ev
Hiçbir ev sahibi, "Kanun Uygulama Müfettişi"nin ziyaretini hoş karşılamaz. Ancak, Filistinlilerin inşaat ruhsatı almanın neredeyse imkânsız olduğunu düşündüğü ve çoğu evin ruhsatsız inşa edildiği Doğu Kudüs'te durum tamamen farklıdır..
Ceza genellikle yıkımdır.
Bay Sanduka, Tapınak Dağı'nı Zeytin Dağı'ndan ayıran vadide, Eski Kent'in doğu surlarının hemen aşağısında büyüdü.
19 yaşında evlendi ve babasının evindeki eski bir müştemilata taşındı, sonra onu genişletmeye başladı. Yeni taş duvarlar, taban alanını üçe katladı. Fayans döşedi, alçıpan astı ve rahat bir mutfak kurdu. Yaklaşık 150 bin dolar harcadı.
Altı çocuğu oldu. Ramazan piknikçileri, evlerinin olduğu yeşil vadiye getirdi. Çocuklar, soğuk su veya sıcak çorba ikram ederek gelenlere ev sahipliği yaptılar. Karısı, maklube (tavuk ve pilav) ve mansaf (yoğurt soslu kuzu eti) ziyafetleri hazırladı. Oğullarıyla birlikte İslam'ın en kutsal yerlerinden biri olan El Aksa'ya kadar yürüdüler.
2016 yılında, şehir çalışanları Bay Sanduka'nın kapısının üzerine bir adres işareti koydular. Bu işaret onlara, evlerinin yasal olduğu hissini verdi.
Ancak İsrail politikası sürekli sağa doğru sürükleniyordu. Eyalet Parkları Otoritesi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerindeki Yahudi kontrolünü genişletmek isteyen İsrailli yerleşimcilerin etkisi altına girdi. Otorite, Eski Şehir'i çevreleyen park için eski bir plana atıfta bulunarak, ruhsatsız evleri birbiri ardına temizlemeye başladı.
Şimdi sıra Bay Sanduka'ya gelmişti.
Ellerindeki eski plana göre, Sandukaların evinin bir köşesi, gelecekteki bir tur otobüsleri park yerine tecavüz ediyordu.
Park Otoritesi'nin yetkilisi Zeev Hacohen, Bay Sanduka'nın mahallesini dümdüz etmenin Eski Kudüs şehrinin görünüşünü "İncil" günlerindeki haline geri getirmek için gerekli olduğunu söyledi.
Bay Sanduka bir avukat tuttu ve dua etti. Ama birkaç ay önce birisi kapısını tekrar çaldığında işteydi.
Karısı ona ağlayarak "Bu defa gelen polis memuruydu" dedi.
Gece baskını
Kapının çalınması her zaman sadece bir vuruş değildir.
50 yaşındaki Bedir Ebu Alia, gece 2 civarında, Batı Şeria'da bir sırttaki köy olan El Muğrayyir'deki komşusunun evine giren askerlerin sesiyle uyandı.
Kendi kapısını çaldıklarında tanıdık bir ritüel gerçekleşti: Çocuklar yataktan kaldırıldı. Herkes dışarıda toplandı. Askerler kimliklerini istedi ve aldılar. Hiçbir şey açıklamadılar ve evlerini aradılar. İki saat sonra komşunun oğlunu gözünü bağlayıp yanlarına aldılar.
Dört gün önce, bir İsrailli keskin nişancı, taş atan Filistinliler arasında koşan ve göz yaşartıcı gaz kapsülleri fırlatan bir genci vurup öldürdüğünde yapılan protesto gösterisinde yer almıştı, komşunun oğlu..
El Muğrayyir, cuma günü protestolarını sürdüren birkaç köyden biriydi. İsrailli yerleşimciler, bazı köylülerin tarım arazilerine erişimini kestikten sonra başlamıştı protesto gösterileri.. Çocuğun ölümü yeni bir çığlık, yeni bir gösteri oldu.
Ordu, Filistinlilerin evlerine daha güvenli olduğu için geceleri baskın yaptığını ve militanları kontrol altında tutmayı amaçladığını, rutin baskınlarda silah aradığını açıklıyordu.
Ancak baskınlar, militanlara da ilham veriyordu.
Bay Ebu Alia, oğlunu karanlıkta dışarıda gördüğünü anlatırken, "Askerlerden korktu, ağladı ve ben oğlumu korumak için hiçbir şey yapamadım" dedi.
"İntikam almak, kendini savunmak istiyorsun" diye devam etti. "Ama kendimizi savunacak hiçbir şeyimiz yok."
"Bir M-16 alıp her yerleşimciyi öldüremeyiz. Elimizdeki tek şey o taşlar. Onların mermisi bizi anında öldürebilir. Küçük bir taş pek işe yaramaz. Ama en azından bir mesaj gönderiyoruz."
Yerleşimciler de mesajlar gönderiyor, tabii.. El Muğrayyir'de yüzlerce zeytin ağacını kestiler. Oysa o ağaçlar hayati gelir kaynakları ve toprakla bağları.. Bir camiyi yaktılar, arabalarını tahrip ettiler. 2019'da biri, bir köylüyü sırtından ölümcül bir şekilde vurmakla suçlandı. Dava hâlâ karar aşamasına gelmedi.
Bölünmüş bir aile
Majeda al-Rajaby'ye göre işgalin acısı asla geçmez. Doğrudan ailesinin içinden geçer.
45 yaşındaki iki kez boşanmış öğretmen Bayan al-Rajaby, İsrail'in Filistinlilere nereden geldiklerine bağlı olarak farklı davranışları yüzünden beş çocuğundan ayrılıyor.
Bayan Rajaby, El Halil'de Batı Şeria'da büyüdü. Ancak eski kocalarının ikisi de Kudüs sakinleriydi ve bir İsrail vatandaşının gidebileceği her yere seyahat etmelerine izin veriliyordu. Çocuklar da Kudüs sakinlerinin mavi kimliklerini almaya hak kazandılar. Annelerininki Batı Şeria yeşili kaldı.
Her iki kocası da, Kudüs şehri sınırları içinde, ancak İsrail'in güvenlik bariyerinin hemen dışında, kanunsuz bir gecekondu olan Şuafat mülteci kampında yaşıyordu. Batı Şerialıların orada yaşamasına izin verilmiyor, ancak kural uygulanmıyor.
Yeniden evlenmeyi düşünmüştü ama kocalarının "Onu hep aşağılık hissettirdiğini" söyledi.
İkinci boşanmanın ardından, beş çocuğunun tümünü mavi kimlikleriyle büyütmek için yeşil kimliğiyle tek başına kaldı. Yeşil/Mavi kimlik ayrımı hayati tehlike oluşturabilirdi oysa..
Bir kızı yanlışlıkla temizlik kimyasallarını soluduğunda, Bayan al-Rajaby, onu Kudüs'teki en yakın hastaneye götürmeye çalıştı. Askerler onu içeri almayı reddettiler. Şuafat'ta bir öğretmen olarak Kudüs'e girme izni vardı, ancak yalnızca akşam 7'ye kadar. Oysa saat 8'di.
Çocukları şimdi daha büyük, ancak ayrım aynı derecede keskin bir şekilde hissediliyor. Bayan al- Rajaby, çocuklarının kendisinde olmayan avantajlardan yararlanabilmeleri için neşeli anlardan ve geçiş törenlerinden dışlanmasına izin veriyor.
Çocuklar, Yafa veya Hayfa'ya giderken ya da Kudüs'ten El-Halil'e kestirme yollardan geçerken, Bayan Rajaby, güvenlik bariyerinin Filistin tarafında geride kalıyor. Kestirme, ona yasak bir yol. Batı Yakalı Yahudiler onunla "Hoşça kal" diye sallayarak alay ediyorlar.
Bir kızı şimdi 21 yaşında nişanlı ve nişanlısının annesiyle İsrail'e doğru gezmeye gidiyor. Bayan al-Rajaby, "Onlarla birlikte olmalıyım" diyor ama mümkün değil.
Geçen yaz Bayan al-Rajaby, Batı Şeria'da, Kudüs şehir sınırlarının hemen dışında, Şuafat'tan daha güvenli bir mahalleye taşındı. Bu, eğer İsrail birincil ikametgâhlarının annelerinin evi olduğuna karar verirse, çocuklarının mavi kimliklerini kaybedebilecekleri anlamına geliyor.
Şuafat için "Benim orada yaşama iznim yok. Kızlarımın da burada yaşamasına izin verilmiyor" dedi.
Bayan al-Rajaby, olduğu gibi kısıtlanmış.. Çocukları için İsrail'de dolaşma özgürlüğünden daha fazlasını istiyor.
2006 yılında 7 yaşındaki kızı Rana, bir yemek kazasında yandı. İtalya Padua'daki bir hastanede tedavi için parayı bir İtalyan hayır kurumu ödedi.. Anne ve çocuk üç ay kaldılar.
Bu deneyim Bayan al-Rajaby'nin gözlerini açtı. Yeşil parkları, güzel giysili çocukları, araba kullanan kadınları gördü.
"Kurtuluş anıydı" dedi. "Düşünmeye başladım: "Neden buna sahipler? Neden biz yapamıyoruz?"
Bugün, tüm çocuklarını dünyayı görmeye çağırıyor ve göç edebileceklerini umuyor.
"Neden?" diye sordu bize.. "Biri neden merhameti olmayan insanların merhameti altında yaşamaya devam etsin?"
***
BRAVO ŞENOL HOCAM!..
Hazırlık maçlarının sonuçlarına bakılmaz.. Neye bakılır?. Hocanın denediklerine.. Şenol Hocam'ı bu açıdan baktığım Azerbaycan maçı sonunda yürekten alkışladım.
İlki.. Kendi takımlarında, kendi hocalarının bile oynatmadığı gençlere Milli Takım'da yer verdiği için..
Bu tutum o gençler için umut, heyecan ve heves olacak. Kendi hocalarının adeta yok saydığı gençler Milli Takım Hocası sayesinde "ileriye" bakacaklar.
Bu yeterdi alkışıma tek başına..
Hocam bir şey daha yaptı.
Ayni maç içinde, bir işaretle farklı taktiklere dönmeyi denedi ve onda da başarılı oldu.
Maça 3-5-2 gibi bir hücum taktiği ile başladı. "Tık" diye 4'lü savunmaya döndü.. Sonra gene "Tık" ve 3-5-2!.
Bu geçişler öyle güzel oldu ki!.
Şenol Hocam'da eleştireceğim tek şey vücut dili.. O vücut dili içerdeki oyuncuya, hele sıkıştığı anda kenara bakana hiç de umut vermiyor. Devamlı üzgün, devamlı adeta çökmüş ve bitmiş bir görünüş. Hocamın ezeli görünüşü bu.
Bu vücut dili değişmeli Hocam.. Gerekirse profesyonel yardım al ve kenarda aslanlar gibi görkemli, kendinden emin ve bakana güven verir şekilde dur ki, o gençler senden ışık, senden elektrik, senden "ateş" alsınlar!.
***
TEBESSÜM
Adam, iş seyahatinden daha erken dönmüştü..
Anahtarı ile kapıyı açıp içeriye girdi ama karısı ortalıkta yoktu. Gayri ihtiyari yatak odasına girince, karısını en yakın arkadaşı ile birlikte yatakta görmesin mi?
Onlar korku ile bakışırken, bizimki başını iki yana sallayarak yataktaki arkadaşına seslendi:
"Ulan Allah'ın salağı!.. Hadi ben mecburen yapıyorum bu işi.. Peki ya sen?."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Arabanın en kötü tekerleği, en fazla ses çıkarır!
Benjamin Franklin
(Amerikalı Devlet ve Bilim Adamı)