Eskiler "Dağ fare doğurdu" derler.. Ama bu defa ortada dağı geçtik, tepecik, tümsek bile yok..
Türk futbolunun iki lüzumsuz, işe yaramaz, sadece göstermelik kurumu, Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği, 3 saat süren bir "Zirve" toplantısı yapmış..
Yapmışlar da ne olmuş.. Aradan iki gün geçmiş olacak siz bu satırları okurken, o zirveden çıkmış bir karar duydunuz mu?. Hayır.. Hiç ama hiçbir şey duymadınız.. Çünkü ortada "Zirve" değil "Zırva" var..
Hele Süper Lig'de bitmeye haftalar kala, yukarda şampiyonluk ve Avrupa, aşağıda kümede kalma için nasıl müthiş bir savaş verilirken böyle bir toplantıda, kalan haftaların sağlıklı oynanması, en azından artık gözler önünde açıkça işlenen "sahtekârlık suçları"na karşı, Merkez Hakem Komitesi ve hakemlerin uyarılması kararı çıkmalı değil miydi?.
Rezillik dağları, tepeleri aştı.. Tek puanın, hatta tek golün önemli olduğu puan cetvelinde, hakeme yutturan kazanıyor.
Hakeme yutturan yukarda da, aşağıda da başarılı olacak.. Çünkü "En sahtekâr şampiyon olacak", "En sportmen küme düşecek" ligi oynanıyor ülkemizde..
Her maçta gözler önünde tonla "yutturma cinayeti" işleniyor. Hakemler özellikle eyyamcılar, o maçta destek oldukları takım lehine kullanıyorlar, bu yutturma pozisyonlarını.
Alenen.. Resmen..
Federasyon Başkanı Nihat Özdemir, Birlik Başkanı Ahmet Nur Çebi dostum, benimle rastgele bir maç izlemeye gelirler mi?.
Kendi gördükleri, ama tepelerinde oldukları kurum adına göz yumdukları bu rezaletleri birlikte izleyebilirler mi, benimle..
Ateş bacayı değil, Koca Süper Lig Sitesini sarmış.. 3 saat toplanıyor, çay, kahve içiyor, hiçbir, ama hiçbir önemli konuya parmak basmadan dağılıyorsunuz..
Ayıptır beyler!. Ayıptır..
Bizimkiler manşet yapmışlar, başta Hürriyet ötekiler ciddiye bile almazken..
"4 Maddede Zirve" demişler.
Madde 1. Tüm Profesyonel Liglerde yer alan herkes aşılanacakmış. Karar bu toplantıdan çıkmamış ha.. Sağlık Bakanı Koca, bu kararın alındığını Nihat Özdemir'e bildirmiş, o da anında medyaya değil, bu toplantıda açıklamış.
Madde 2. Naklen yayın ihalesi görüşülmüş..
Ne diye.. Kahve sohbeti. Bilinen ve hep yapılanlar aynen devam.. Bein'in özellikle son zamanlarda naklen yayınları nasıl şişirme yaptığı, ucuza mal etmek için, en deneyimli spikerler başta herkesi kovup işi nerdeyse stajyerlere bıraktığı, kimsenin fikrini merak etmediği tipleri saatlerce ekran başında yorumcu diye tuttuğu, anlatımlarda ayrı para ödememek için yorumcu kullanmaktan da vazgeçtiğinden söz eden olmuş mu acaba?.
90 dakikalık maçın nerdeyse yarısının tekrarla geçirildiğinden, hatta gol pozisyonlarının kaçırıldığından şikâyet eden olmuş mudur, sizce..
Madde 3. Federasyon Kurulları'nın Kulüpler Birliği tarafından seçilmesi diye göstermelik teklif de görüşülmüş..
Komedi.. Mümkün olmadığını herkes biliyor.
Madde 4. Kulüpler Birliği ile Federasyon arasında üç mektuplaşma yaşanmış. Onu da konuşmuşlar.. Bu mektuplaşmalar on para etmez konular olmalı gibi, manşet haberinde bile içerikleri hakkında kelime bilgi yok..
Bu boş, bu palavra, bu şov değeri bile olmayan toplantıya Galatasaray'ın katılmayışını, Spor Müdürümüz Murat Özbostan eleştirmiş, alkışlayacağı yerde..
"Bu kadar önemli kararların alınacağı bu süreçte" diyor..
Hangi önemli Murat Müdürüm?.
Bir tane söyle, o "Zırva Toplantısı"nda görüşülmüş ve karara bağlanmış olsun..
Önemsiz olsun, ona da razıyım. Ama yok.. Olsa manşetin o olurdu. "4 Maddede Zırva" yerine..
Belli, züğürt tüccarın eski defterleri karıştırması örneği, Koç'un icat ettiği şu "Yıldız Savaşı" bile gündem olmamış değil mi?.
Galatasaray'ın niye katılmadığını adın gibi bilmen gerek, Sabah'ın spor müdürü olarak..
Gerek Özdemir Federasyonu, gerekse Kulüpler Birliği, Ali Koç'un adeta emrinde..
Galatasaray'ın Başkanı, yönetmeni Ali Koç olan Fener yapımı filmin figüranı olamaz!. Bravo Mustafa Cengiz!.
***
DERS ALIN EFENDİLER!..
Çarşamba akşamı Şampiyon Kulüpler Kupası Yarı Final turu birinci ayağında Manchester City-Borussia Dortmund maçı vardı.
Bomba, bilinçli ya da tesadüf tam da o hafta başında patladı.
City Teknik Direktörü (İngilizler Menecer derler. Çünkü takımla ilgili her kararı o verir. Alınacak ve satılacaklar dahil, tüm görüşmeleri de o yapar) Pep Guardiola'nın Dortmund'un dünyaca ünlü Norveçli, Şampiyonlar Ligi'nin şu ana kadarki gol kralı Haaland ile görüştüğü iddiası ortaya atıldı. Norveçli seneye City'de oynayacaktı. Tabii gazeteciler hemen Pep'in peşine düştüler.. "Başka kulüplerdeki oyuncular hakkında konuşmadığımı biliyorsunuz. Bu sorunuza cevap vermem, hem Borussia, hem Haaland için kaba davranış olur. Bu kesinlikle benim işim değil" dedi, Pep..
Sorular uzayınca şunları ekledi..
İşte "Ders" dediğim o sözler..
"Kendi oyuncularıma odaklanmam gereken iki çok zorlu ayım var. Böylesi iki ay içinde başka bir kulübün oyuncusu hakkında konuşmam, bizimkilere saygısızlık olur.
Oysa benim futbolcularım bu saygıyı hak ediyorlar."
..Ve şimdi dikkat, asıl!..
"Eğer futbolcu olsaydım ve menecerim bir başka oyuncu hakkında konuşsaydı, ona 'Ne halt ediyorsun' derdim.. Bu yüzden işte asla başka bir kulüpten bir oyuncu hakkında konuşmam!"
***
BRAVO TRT 2!.. NE FİLMLER BUNLAR...
TRT 1'e maçlar ve Benim Adım Melek dışında baktığım yok.. TRT Müzik'te baştan savmacılık, o bitmez tükenmez, beş defa, on defa tekrarlar, "Arkamızda büyük dağlar var" diyen yutturmacılara inanıp, programları onlara yıllardır peşkeş çeken yöneticiler var.. Adını sanını bilmediğimiz solist ve gurupların, çatılardan yollara, hatta Balkan yollarına, yetmedi İspanya'ya, İngiltere'ye benim vergilerimle gidip sefa sürmeleri var.. Var oğlu var.. Tabii "Arkamda dağlar var" diyenler kayılırınca, TRT Müzik içinde kendi kayırmalarını da ekrana dizenler olacak.. Anlayın ötesini..
Alaturkayı başka yerde bulamadığım için okuma saatlerinde açıyorum TRT Müzik'i.. Ama o da yok nerdeyse..
Her ama her programda ağırlık türküler.. Benim gibi türkü bağımlısı, Modern Folk Üçlüsü'nün kırk yıllık menecerini bile türküden usandırdılar, anlayın..
Onun için de mi emir geliyor, ağalar.. "Türkü çalın" mı diyor televizyona bakacak vakti dahi olmayan insanlar?.
Neyse..
Müziğin padişahını da TRT 2 sunuyor bize, Allah'tan.. Ama asıl filmler..
Çarşamba akşamı, gerçek bir yaşam öyküsünden çekilmiş muhteşem bir film izledim gene TRT 2'de..
"İçimdeki Deniz/ The Sea Inside.." Çok genç yaşında boynundan aşağısı felç olan bir İspanyol denizcisinin 30 yıl süren "Onurlu Ölüm/Ötanazi Hakkı" savaşını anlatıyor. Başrolünde kelime anlamıyla bir "Baş" var.. Ünlü ve ününü hak etmiş İspanyol oyuncusu Javier Bardem, 2 saat 6 dakika boyunca sadece başı ile oynuyor ve filme 2005 En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazandırıyor. Filmin başta Oscar ve Altın Küre, bir yığın ödül kazanmışlığı ve adaylığı da cabası..
Sadece güzellik değil, yaşam üzerine ne müthiş dersler de var alınacak..
Tam 30 yıl "Ölme Hakkı" için savaşan adamın yüzünde hep tebessüm var.
Şöyle açıklıyor..
"Kaçamıyorsan ve her şeyin için hep başkalarına bağımlıysan, gülümseyerek ağlarsın, biliyor musun?." .
.Ve de..
"Korku çok güçlü bir silahtır.
Sana karar verme gücünü vermez." TRT 2 tekrarlar mı bilmem. Çünkü, mart filmleri müthişti. Nisan da öyle..
Bu filmi tekrar ederlerse kaçırmayın..
Ya da o dijital kanallar var ya.. Girin Google'a.. "The Sea Inside" yazın, arayın. Birinde bulursunuz mutlak..
***
AMİRAL BATTI!..
Gençlik yıllarımızda çok oynardık bu oyunu.. Başlığı görünce ne tahmin ettiniz, farkındayım. Ama o değil. Ben daha düne kadar bu ülke medyasının amiral gemisi olarak bilinen Hürriyet'ten söz edeceğim..
Çarşamba günü masaya yaydım Hürriyet'i.. 14 ve 15'inci sayfalar yan yana..
14'te Bulgar seçimleriyle ilgili bir haber var.
"Türk parti, 30 milletvekili çıkarabildi" başlığı altında yazılanlar..
"Üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) oyların yüzde 10.7'sini alarak seçimin 5'incisi oldu. Oyları düşen HÖH, meclise 30 milletvekili sokabilecek." Hemen sağa kaydırın gözlerinizi.. Bu defa resimli koca haber..
"Türklerin HÖH Partisi, Bulgaristan'da yine 4'üncü" diye başlık var. Haber şöyle..
"HÖH oyların yüzde 10.34'ünü alarak yine ülkenin dördüncü büyük siyasi gücü oldu. Vekil sayısını ise 26'dan 30'a çıkardı." Ayni gazete.. Yan yana iki sayfada, ayni olayın birbirini yalanlayan 2 yazısı..
Genel Yayın Müdürü Ahmet Hakan'ın kendi köşesindeki "dengeleme" politikasına alıştık da, haberlerde olur mu bu Müdür Bey!.
Sakın ha, itiraz etme.. Eskiler "Sinek ufak" demişler..
Ayrıca.. Bu yazı bildiri falan da değil ha, Ahmet.. Altında sadece benim imzam var.
***
TEBESSÜM
Aday, kürsüde "Ben kimseden beş kuruş rüşvet almadım, almam da" diye bağırırken ceketinin boş ceplerini de ters çevirip dışarı çıkardı..
"Sizlere yemin ederim sevgili vatandaşlarım, bu ceplere tek kuruş haram para girmedi.."
Arkadan biri bağırdı.. "Anlaşılan elbisenizi terziden yeni aldınız da giyip geldiniz!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Mizahın gizli kaynağı neşe değil, hüzündür. Cennette mizah yoktur. Mark Twain