Gazetem harika bir iş yapmış dün.. Son sayfanın editörü Ulaş Yıldız ve tasarımcısı Zeynep Göllü'yü alınlarından öperim.. İşte "Gazetecilik" dediğim bu.. Fark yaratmak bu!.
Arka kapağımızın manşeti "Donarak ölüme 100 milyon dolarlık dava" idi.. Yanında da 11 yaşında bir çocuğun resmi..
Haberi hemen okudum..
Amerika'yı bir kar ve kış fırtınası kasıp kavuruyor. Soğuktan donma, tıp dilinde hipotermi yüzünden ölümler hızla artarken, hastaneye başvuran donma vakalarının sayısı rekor düzeylere ulaşıyor. Bunları zaten, Amerika'nın haber kanalları başta pek çok televizyonundan izlediğim için biliyordum.
Haberde resmini gördüğümüz çocuk Pineda, evindeki yatağında donarak ölü bulunmuş ve ailesi Teksas Elektrik Şirketi'ne 100 milyon dolarlık, yani bizim paramızla 700 milyon liralık tazminat davası açmış..
Çocuk, ailesiyle birlikte bir "konteyner ev"de yaşıyor.. Konteyneri bilirsiniz..
Boğaz'dan geçen yük gemilerinde görmüşsünüzdür.
Ya da limanlarda yığılıdır. Katı yükleri taşımak için yapılmış, ahşap, metal devasa kutular..
Bu kutular Amerika'da bir işe daha yarar.. Evsizlere ev olur.. Böyle bir kutuyu bir şekilde edinirler. Kırsalda ayrılmış bir alana koyarlar. Kapı, pencere açarlar.. Olur ev.. Yerel yönetimler de elektrik ve su bağlar.. Olur bir konteyner mahallesi.. Sayfadaki resme bakın.. İşte aynen o..
Pineda ve ailesi böyle bir evde yaşıyormuş..
Kar fırtınası tüm ülkede hayatı allak bullak ederken, Teksas'ta da sık sık elektrik kesintileri olmuş. O kar fırtınası içinde, sistemi düzeltmek de kolay değil.. Yollar kapalı bir defa..
Her ne ise.. Pineda'nın elektrikle ısınan konteynerinde o gece elektrikler kesilmiş ve çocuk sabah yatağında ölü bulunmuş..
Donmuş..
..Ve aile Teksas Elektrik Şirketi'ne "ağır ihmal" suçlamasıyla tam 100 milyon dolarlık tazminat davası açmış..
Haberimiz bu..
Şimdi bu haber neden önemli, içinde neler gizli, Amerika'yı iyi bilen biri olarak hemen söyleyeyim..
Bir ahşap kutu içinde yaşayacak kadar fakir bir aile, 11 yaşındaki bir çocuk için hem de 100 milyon dolarlık bir davayı nasıl açar?.
Açmaz.. O açmamıştır zaten.
Amerika'da filmlerden bilirsiniz, büyük avukatlık şirketleri var. Bu şirketler her gün gazeteleri tararlar. Daha doğrusu "para"yı koklar, sonra gider muhtemel ihmalden zarar görenlerin kapısını çalar ve bir sözleşme uzatırlar..
"Sen sadece imza at, gerisini bize bırak, kısa zamanda dolar milyoneri olacaksın" derler..
Aile de basar imzayı tabii..
Dava açılır.. Şirket 100 milyon tazminat + korkunç avukatlık ve mahkeme ücretlerini ödemeye yanaşamaz.
Anlaşma teklif eder.
Pazarlıkta uyuşulur. Artık kaç milyona anlaşılmışsa, aslan payını o avukatlık şirketi alır. Esas davacının avcuna da birkaç milyoncuk (!) sıkıştırılır.
Amerika'da avukatlar üzerine milyonlarca fıkra, yüzlerce fıkra kitabı var.
Hemen her ünlü avukatın da özel uçağı, teknesi..
Anladınız mı?.
Bir şey daha..
Amerikan yasalarında bizdeki "Tazminat, alanı zengin etmez" gibi aptal bir kısıtlama yok.. Tazminat davaları 3 otuz para için açılabilir, ancak. Bu yüzden bizde kimseler açmaz..
Açsa da, kimseler uzlaşma teklif etmez. Dava yıllar sürer.. Bu yüzden bu ülkede tazminat davası pek olmaz.. Bu yüzden bu ülkede bireysel ve kurumsal suçlar kolayca ve pervasızca işlenir..
Örnek vereyim..
Diyelim oğlunuz ya da kızınız Pazar sabahı yasak saatlerde Bebek'te arkadaşlarıyla dolaşmaya çıktı. Aralarında maskesiz olan da çoktu.. (Pazartesi gazetelere baktım.. Gene bol bol Bebek'te hem sokağa çıkma yasağını hem de maske takma kuralını hiçe sayanların resimleriyle dolu sayfalar..
Üstelik polis de orda.. Cezayı kesiyor. Ama o üç otuz para cezadan korkan yok.. Onlar zengin çocuğu ve cezayı da babalar ödüyor nasılsa.. Kaç defa yazdım, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya..
"Bu cezaları korkutucu boyutlara çıkarmazsanız, Kovid'in yayılması önlenmez. Ölümler artar.
Yumuşama beklenirken, daha da sertleşmeler olur" dedim. İşte Sağlık Bakanı açıkladı. Kovid'e yakalanma sayıları gene artma eğilimine girmiş..
Neden acaba, Sayın Soylu?) Şimdi maskesiz arkadaşlarıyla yasak saatlerde Bebek'te dolaşan evladınız Kovid'e yakalanıp ölse ne yaparsınız?.
"Sessiz bir cenaze töreni.."
Hepsi o..
Peki o çocuk, diyelim Los Angeles'ta pazarları sokağa çıkma yasağı olsa ve oğlunuz John, maskesiz dolaşan arkadaşları ile Santa Monika sahillerinde, o ünlü Venice Beach'te dolaşırken virüs kapıp ölse, babası ne yapar?.
Yasakları uygulamakta aciz kaldıkları ve John'un ölümüne sebep oldukları için Yerel Yönetim aleyhine 100 milyon dolarlık tazminat davası açar. Bir hafta sonra da en az 40 milyon dolara anlaşırlar. 30 milyon doları avukatlık şirketi alır, 10 milyon doları da John'un babası..
Şimdi bunun böyle olacağını bütün Amerika bilirken, hangi özel veya tüzel şirket uygulayamayacağı kararlar alır ya da alınan kararlara yüzde 100 uyumu sağlamak için çırpınmaz?.
Niye Amerika'da kurallara, hatta Nevada Çölü'nün ortasında bile uyulurken, bizde gazete fotoğrafçılarının her hafta sonu fink attığı Bebek'te uyulmaz?.
Bu sorunun yanıtını Sağlık Bakanı Koca ve İçişleri Bakanı Soylu, bir arada otursunlar da versinler bakalım..
Ben gazeteci kimliğimle her gün, her saat sokağa çıkma iznim varken kullanmıyor, sadece vicdanımın sesini dinliyorum. O ses bana, "Oğlum Hıncal, her türlü işini evinde görme imkânın var. Sokağa çıkman sadece keyfin için.. O zaman çıkma" diyor. Dinliyor, çıkmıyor ve bu yazıyı yazma hakkını köküne kadar elimde tutuyorum..
Bir "Ben"le mi düzelecek bu işler?.
Kovid dünyaya Vuhan'daki bir, tek bir kişiden başlayarak yayıldı. O zaman sonunu getirmek de "Bir ben" diyen sorumluların işi olacak..
Ya sorumsuzlar?.
İşte onları önlemek de İçişleri Bakanı'nın işi.. Sokağa çıkanın, parti yapanın ödünü patlatacak ağır cezalar şart..
Yani, ağır para cezası bir.. Yanında "Zorunlu hapis" yani görüldüğü yerde yakala- nıp doğru zorunlu hapse mesela 10 gün için götürmek..
..Ve de Kovid'den ölenlerin ailelerinin Pineda'nın ailesi gibi 1 milyar liralık tazminat davaları açabilmelerine izin verecek Kanun Kuvvetinde Kararname'yi hemen çıkarmak!.
Bakın o zaman sokaklarda hem yasak saatlerde hem de maskesiz dolaşan tek kişi görebilir misiniz?.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
BİTCOİN VE MALİYE BAKANI'MIZ!.
Ben okuyorum, Kastelli'den başlayıp Çiftlik Bank'a, alavere dalavereden çok çekmiş milletimin Maliye Bakanı okumuyor mu?.
Bitcoin diye, sanal âlemde, bir bilgisayar programcısının (Şimdi dolar milyarderi) yarattığı Bitcoin rekorlar kırıyor.. Nasıl mı?.
Dünyanın en zenginlerinden Elon Musk, hani Mars'a seyahat düzenleyen ve arsa satan işadamı, şirketi Tesla'dan yılda 720 milyon dolar kazanırken, Bitcoin'den 3 haftada 970 milyon dolar kazandı.
Dolar milyarderi, 3 haftada 970 milyon dolar kazandıysa, birileri bu parayı 3 haftada kaybetti değil mi, açık seçik.. Peki kim onlar bir düşünün..
Bitcoin hakkında konuşanlardan bazıları..
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde.. "Merkezi olmayan yatırımlar şüphelendiriyor." ABD Hazine Bakanı Janet Yellen..
"Bitcoin konusunda kaygılarım fazla." Dünyaca ünlü yatırımcı Jim Rogers..
"Paranız bir anda sıfırlanabilir." Uzman ekonomist Nouriel Roubini..
"Dolandırıcılık içeren sözde varlık." ..Ve çağrımıza rağmen hâlâ konuşmayan..
Hazine ve Maliye Bakanımız Lütfi Elvan!.
Bu ülkede, bilgisayarın hangi sitesine girerseniz girin, orada mutlak Bitcoin ile nasıl kısa zamanda zengin olunacağını anlatan haberler ve altında övgü yorumları var. Hemen altında da..
"Tıklayın ve hemen başlayın" diye sizi "Tık" diye anında Bitcoinci yapacak bir işaret!..
Her bilgisayarın her sitesi bu bitlerin akınına uğramışken, çocuklar bile iki tıkla "Bit"e ulaşırken, dünyayı sallayan bu kayıt dışı, devletler tarafından denetimi imkânsız, herkesin kendisine özel, başka hiç kimsenin bilmediği şifresi ile el değiştiren, bu yüzden kara para aklamak isteyenler tarafından kullanılan Bitcoin için, bir ülkenin sorumlu bakanı nasıl susar?.
"Bana ne" deme hakkınız var mı, Sayın Elvan?.
***
ZEKİ, ALPAY VE ÖZDEMİR?.
İkisi de çok sevdiğim arkadaşım, hayran olduğum, saatlerce dinlediğim sanatçılar..
Özdemir Erdoğan ve Alpay!.
Durup dururken Zeki Müren'e, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük ses sanatçısı ve şovmenlerinden birine de değil, birincisine saldırdılar.. Yıllar yıllar sonra.. Üstelik adam ölmüş ve yanıt verme imkânını kaybetmişken "Sanat Güneşi" adına güya çakıyorlar da, Egemen Bostancı'nın bizzat benim yanımda bulup taktığı "Süper Star" lafını kabulleniyorlar?.
Ajda hayatta diye mi?. Ne olur, ne olmaz diye mi?.
Burada Zeki Müren'i anlatmaya veya savunmaya niyetim yok.. Çünkü yüzde yüz hak edilmiş "Sanat Güneşi" sıfatıyla Müren'in bunlara ihtiyacı yok.. Şarkıları hâlâ dillerde.. Klipleri hâlâ ekranlarda..
Peki Alpay ve Özdemir neden durup dururken ortaya fırladılar?.
Üstelik ikisi de hâlâ ayakta ve hâlâ şov yapacak durumdayken..
Söyleyeyim..
Son yıllarda adlarını anan var mıydı?.
Güneşe saldırdılar.. Bir haftadan beri manşetlerde ve köşe yazılarındalar..
Başka lafa gerek var mı?.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Doğa, insanı iki egemen efendinin yönetimine vermiştir.. Haz ve acı. Ne yapacağımızı belirlemek kadar, ne yapmamız gerektiğine işaret etmek de sadece onlara özgüdür." Jeremy Bentham
TEBESSÜM
- Erkekler neden deli dana virüsüne yakalanmazlar?
- Çünkü onlar domuzdur.