"TRT Müzik'in aylık harcaması 1 milyon 500 bin liraya çıkınca TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, hemen olaya el koydu.
Geride bıraktığımız hafta TRT İstanbul Televizyonu ve TRT Müzik yetkilileriyle toplantı yapan Genel Müdür Şahin, kurum dışına yaptırılan programların çoğunu kaldırttı.
İbrahim Şahin, TRT Müzik'in iç yapımlarında da tasarrufa gidilerek aylık harcamaların minimuma indirilmesi talimatını verip Ankara'ya döndü...
TRT'nin, "Klip kanalı değil, müzik kanalı" iddiasıyla açtığı TRT Müzik, böylece bir yılı bile doldurmadan, daha ilk aylarında yayınını 'tekrar'lar ve kliplerle doldurmaya mecbur oldu."
Hayır, hayır, isim hatası yok. Bu yazı yazıldığında 2010 yılıydı, çünkü. Yani TRT Müzik 1 yaşını bile doldurmamıştı ve TRT Genel Müdürü o zaman bugünkü İbrahim Eren değil, o zamanki İbrahim Şahin'di.
Benim bugün sizlere yazmayı planladığım "Bu ne?. Tekrar, tekrar, tekrar.. En ucuz programcılık bile yok" konulu eleştirimi, Ali Eyüpoğlu kardeşim, tam 10 yıl önce yazmış, iyi mi?
Nerdeyse kelimesi kelimesine yazmış..
TRT Müzik ile ilgili en büyük eleştirim "Nedir bu?. Hepsi klip, hepsi arşiv.. Nerdeyse bedava maliyetli programlarda bile 'Tekrar' olur mu, ey TRT Müzik" olacaktı.
Cevabı tahmin ediyordum.. Yıllar yılı TRT muhabirliği yaptım. İçlerinde çalıştım.
Haber kaynaklarım var. "Efendim bütçe..
TRT Müzik bütçesi o kadar küçük ki, bunu bile zor yapıyoruz" diyeceklerdi..
Bu yüzden dün akşam oturdum "TRT Müzik Bütçesi" yazdım, arama motoruna, neymiş bakalım bu bütçe, diye..
Karşıma iki yazı çıktı. Birisi işte yukarda okuduğunuz.. Daha kurulduğu yılda bütçe vermemiş TRT Genel Müdürlüğü, yeni açtığı kanala..
Hangi TRT Genel Müdürlüğü.. Hani, kimsenin nerdeyse diziler dışında açmaz olduğu TRT 1'e milyarlar ayırırken, TRT
Müzik'e 3 kuruşu çok gören Kamu Yönetimi..
Hani şu satırları yazarken bilgisayarımı çalıştıran, alt kattaki çalışma odamı aydınlatan lambayı yakan elektrikten bile hisse alan TRT Kurumu.. Benim paramla maaş alan adamlar, bana hizmetten kaçıyorlar..
"Yahu bu parasını her elektrik faturasına yükleyip aldığımız millet, ne ister, ne bekler" diye zerre düşünmeden, dünya güzeli bir kanalı, yüzde 90'ı tekrarlarla dolu bir yapay zekâ uygulamasına çevirip "İsteyen izler, istemeyen izlemez, bana ne" kafası ile yönetiyorlar da, 10 yıldır kimsenin sesi çıkmıyor..
TRT'nin bağlı olduğu Cumhurbaşkanı Yardımcılığı makamı dahil..
Hadi normal günleri geçtik.. Ailenin nerdeyse hepsinin evde olduğu karantina günlerinde, mesela akşamları, mesela hafta sonu sabahları, aileyi ekran başına toplayacak "Müzik ve Eğlence" programları yapamaz mı, TRT Müzik?.
Kaça patlar yahu?.
En iyi ben bilirim. 1990'lı yılların sonu, 2 binlerin başında, TRT 2'de başlayıp, yüksek reytingleriyle, üç haftada TRT 1'e nakleden Tele-Pazar adlı 3.5 saat süren canlı, Kültür, Sanat, Spor ve Eğlence Programını ben, Hıncal Uluç, yaptım, yardım eden Ünal Özüak kardeşimle.
Kurum dışı yapardık programı.. TRT'ye haftalık faturamız da 3 bin liraydı, her ama her şey dahil..
Ne miydi o zaman 3 bin lira..
Zamanın TRT Genel Müdürü'nün, birilerinin peşimize taktığı Devlet Denetleme Kurumu müfettişlerine söylediği gibi, "Leblebi, çekirdek parası." TRT, Spor Loto mu ne karın ağrısı bir piyangonun haftalık çekimini canlı yapardı. 10 dakika falan süren o çekimin sunucusu 5 bin lira alırdı.
Anlayın 3.5 saatlik canlı yayının maliyetini..
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın en değer verdiği sosyal topluluk "Aile!." Bunu herkes biliyor ve Başkan haklı.. Aile her şeyin başı.. Hazır karantina varken, hazır aile evdeyken, onları ayni ekran başına toplayıp, çocuğu, genci, anası, babası, ninesi, dedesiyle herkesin kendisi için bir şeyler bulacağı bir "Müzik ve Eğlence" programı yapmak, bir "Aile Ruhu, Aile Bilinci" yaratmak, o kadar mı zor?. Yahu işte "Arşivden" adlı programda her gece 19.00'da, onun bile bininci tekrarını izlediğimiz, siyah beyaz, yani teknik ve mali imkânsızlıklar döneminde bile neler neler yaparmış TRT, izleyip de yüzleri kızarmıyor mu, bugünkü olanaklar içindeki TRT Genel Müdürü ve TRT Müzik Genel Sanat Yönetmeninin.. Ki ikisinin de maaşını, bu yazıyı yazarken bile, "Ben" ödüyorum.
Parayı veren cumhur.. "Aile esastır" diyen Cumhurbaşkanı?.
Peki siz kimsiniz beyler, ne cumhura aldırırsınız, ne Başkan'ı dinler, anlar, hissedersiniz?.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
TRT Müzik'in bugünkü rezil, perişan, her şeyden öce "Ayıp" halini yazacaktım.
***
SİZ DE OKSİJEN ALIN!.
Aynen öyle sevgili okurlar..
Yoğun bakımdaki hastalara verilir ya oksijen.. SABAH'ı bizlere kazandıran Zafer Mutlu'nun uzun bir sessizlikten sonra medyaya haftalık bir gazete, Oksijen ile dönüşü, okur için bol oksijen oldu adeta..
Oksijen'in benim için en güzel yanı, siyasetten uzak oluşu.. Yavuz Donat, yurdun dört bir yanını dolaşıyor. Manisa'dan, Erzurum'dan, Trabzon'dan, Antep'ten yazıyor. Halkın her yöre halkının ortak olduğu bir cümle var..
"Siyaset ve seçimler kimsenin umurunda değil. Herkes Kovid'i ve ekonomiyi konuşuyor."
Oksijen de halkı esas almış.
Üçüncü sayının manşetinde de Kovid var.. Ya ikinci haber.. "Ofisten kaçış!." Evden çalışıyoruz ya.. Büyük şirketler ve holdingler pandemi sonrası da kısmen evden çalışma düzenine devam etme planları yapıyor.. Bu ne demek biliyor musunuz?. Her gazete için günlerce sürecek manşet olayı.. Evden çalışanlar memnun ama, evde artan elektrik, ısınma, su faturaları ne olacak?.
"Salgında çocukların ekran süreleri zirve yaptı, korkmalı mıyız?" manşeti üçüncü sayfada. Her anne ve babanın aklında yok mu bu soru?.
Yani Kovid ve sonrası ile ilgili sorularınızın pek çoklarının uzman yanıtları, endişe ve korkudan nefes darlığı çekenlere tam Oksijen.
Ekonomiye meraklı olanlar için, içerde Financial Times'ın yani dünyanın 1 numaralı ekonomi gazetesinin anlaşmalı, Türkçe eki var.
Daha neler neler var!.
Benim için en güzeli, Selahattin Duman var.
Uzun zamandır kayıp ve sessiz dünya çapında, gerçekten öyle, dünyayı izliyor ve biliyorum Selahattin Duman, Oksijen'le geri döndü.
Meğer kaza geçirmiş, ölümden dönmüş. İlk yazısında iki haftadır onu anlatıyor.
Ölümcül kaza geçiren, mucize kurtulan adam bunu nasıl güldürerek anlatır?. Selahattin Duman olmak o işte..
"Elimi kafama atıyorum, pütür pütür cam kırıklarıyla dolu. Üzerine tüy diker gibi bir de maslahatıma sonda sokmuşlar.
Beni "insanın orijinali budur" deyip yoğun bakıma atmışlar.." diye başlayan yazıyı okumanız gerek. Bu emsalsiz yazarı Y ve Z kuşakları da tanımalı..
Oksijen'in bence en farklı yanı, "Ekran" sayfaları.. Pandemi ile insanların ekran alışkanlıkları değişti. Hayatımıza, başta Netflix, ekran için film yapan, film alan ve dağıtan adına dünyanın "Streaming" yani Türkçesi resmen konmayan ama "Video Akışı" dediği kanallar girdi.
Başta Netflix.. Bu kanal kendisi adına film ve dizi çekiyor. Bunları cepten, tabletten ve de evinizdeki TV ekranından izleyebiliyorsunuz.
Geçen akşam Jimmy Fallon şovunda söyledi. Bridgerton adlı benim keyifle izlediğim tarihsel İngiltere'de geçen 8 bölümlük mini dizi 82 milyon izleyici ile dünya rekoru kırmış. Gerçekten harika dizi, ama Jimmy'nin de dediği gibi ailecek izlemeyin. 18 yaş üstü, çünkü.
Daha Amazon Prime var. HBO Max var.
Blue TV var.. Var oğlu var.. Ama kendilerini kendi kurum kanallarındaki 180 dakikalık dizilere adamış TV yazarlarımızın artık ana TV kanallarının da önüne geçen bu "Streaming" selinden haberi yok. Orda da Oksijen işte..
Tam 5 büyük sayfa, bu ülkenin hiçbir gazetesinde bulamayacağınız bilgilerle video kanallarda neler var, neler yok..
Tabii haşa vaktiniz kaldıysa 3 sayfa da Kitap.. Yeni çıkanlar, piyasada olanlar..
Bakın en iyisi bir on lira verin. Oksijen alın ve divana uzanın.. Eğer tiryaki olmazsanız, paranızı benden isteyin..
***
FUTBOL MU?.
Çarşamba günü arka arkaya Fener'i ve Galatasaray'ı izledik.. Biri Hatayspor'u, öteki Başakşehir'i, sahada bir fazla oynayarak yendiler.
Yok canım, rakiplerden adam atılmadı.
Hakemler artık alıştığımız Fener ve Galatasaray formalarıyla sahaya çıkıp yönetmediler..
İdare ettiler.. Giydikleri forma puanları alsın diye vaziyeti idare ettiler..
Bu ülkede futbolun sahibi olsa, (Var mı, Sayın Spor Bakanım, var mı?) bu sezon sonunda 1- Fener, 2- G. Saray, 3- Beşiktaş diye ligi planlayan Nihat Özdemir hâlâ Federasyon Başkanı, o başkanın talimatıyla üç büyüklere hem sahada hem VAR'da özel hakemler seçen Serdar Tatlı Merkez Hakem Komitesi, tüm Finansal Fair Play ve transfer limitlerine rağmen bol keseden transferlere göz yuman ve Türkiye'yi UEFA'nın önüne atan o Federasyon Kurulları hâlâ görevde kalır mı?.
Böyle şampiyon olmak, Avrupa'ya gitmek, ancak fanatikleri, holiganları ve trolleri mutlu eder ve siz onlara hizmet ediyorsunuz, her şeye göz yumarak, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyerek Sayın Bakanım..
***
TEBESSÜM
"- Temel, ben söyledikleri gibi kötü anne miyim?."
"- Benim adım, Dursun, anne!."
SEVDİĞİM LAFLAR
Bazı insanları sebepsiz seversin. Bazılarını, bin sebep arar, gene sevemezsin.
Neyzen Tevfik