Emre Belözoğlu kardeşimizin, kendisini toplumun en alt sınıfından alıp yetiştiren, dünya çapında futbolcu yaparak toplumun en üst sınıfına çıkmasını sağlayan Galatasaray kulübüne karşı ne bitmez tükenmez bir kini olmalı ki, son pozisyonu Fenerbahçe Futbol Direktörlüğü'nde hâlâ Galatasaray'la uğraşıyor, laf sokmaya, çamur atmaya çabalıyor..
Ama attığı taş değil, bumerang.. Hani dönüp atanı vuran Avustralya aleti..
Dün bizim Spor'da manşetteydi.
Beşiktaşlı Dorukhan'ın transferi konusundaki soruya bakın nasıl cevap vermiş, Emre?..
"Bizim ayartma yeteneğimiz yok!.."
Emre'nin Okan'ı nasıl kafakola alıp Inter'e götürdüğünün resmidir.
Galatasaray'a saldırıyor yani..
"Onlar Oğulcan'ı ayarttılar. Bizde öyle yetenek yok!.." Kahkahalarla gülesim geldi.. Sende "Ayartma yeteneği yok" öyle mi, Emre?.
Sende yok ha?.
Sayfadaki resmi hatırlıyorsun değil mi Emre!..
Sen ve Okan Buruk, Inter formasıyla..
Galatasaray'dan yetişmiş iki genç futbolcu olarak gittiniz Inter'e.. Ama Galatasaray Inter'den beş kuruş transfer parası almadı, sizin için.. Neden almadı?. Daha doğrusu alamadı?.
Çünkü Okan'ı hem de Milli Takım kampında sen ayarttın Emre..
Okan'a "Galatasaray'la sözleşmemiz bitiyor.
Serbest kalacağız. Inter 'Transfer ücreti olmadan gelirseniz, size daha fazla ödeme yaparız' dedi bana. Biz şimdi gizlice Inter'e imza atalım" dedin.
Galatasaray'la sözleşmelerinizin bitmesine altı ay kala hem de Inter'e imza attın.
Okan'a da attırdın. Böylece Galatasaray'ın size dünyayı bağışlasa kontrat yenilemesi imkânı kalmadı.
Çünkü ayni sezonda iki kulübe imza atan futbolculara FIFA 1 yıl ceza veriyordu.
Gittiniz..
Inter formasını, Galatasaray'ın beş kuruş almasını önleyerek, ama sizin cebinize koydukları parayı katlayarak giydiniz..
Bu harika planı hazırlayan, Okan'ı da Milli Takım kampında ayarlayıp, kamptan kaçırarak imzayı attıran Emre, "Yeteneksiz" öyle mi?.
O günlerin gazeteleri her şeyi yazdı. Google'a "Emre, Okan, Inter" diye girin her şey var. O zaman Başkan Faruk Süren'di. "Size transfer izni vereceğim, söz.
Ama gelin Galatasaray'la sözleşmeyi uzatın ki, sizi Okan ve Emre yapan kulübünüz de kazansın" diyen Faruk Süren..
O da hayatta.. Onunla da konuşabilir medya..
Bakalım, bu "Yeteneksiz Emre" olayını, dört bir yanı ile kaleme alacak, Emre'li, Okan'lı, Faruk Süren'li bir sayfayı hazırlayan çıkacak mı?.
Umudu olan var mı içinizde Sevgili Okurlar!.
Mesela "Bizde o yetenek yok" diye Galatasaray'a çamur atan Emre'yi manşet yapanlardan biri çıkar mı, sizce?.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
İĞNE VE ÇUVALDIZ!..
"İğneyi kendine, çuvaldızı ele" demiş eskiler.. Yayıncı Kuruluş BeIN'i en ağır eleştiren yazar olarak, hafta başından beri öğleden sonra 1.5'tan, uzatma da olursa gece yarısını da geçerek ekran başında oturdum. Kupa maçlarını bizim gurup veriyor.. Küçükleri aSpor, büyükleri atv...
Bekledim ki, Yayıncı Kuruluş eleştirilerimi hem de kendi gazetelerinde okuyan bizimkiler biraz özen gösterirler..
Ne gezer?.
Tencere dibin kara, seninki benden kara durumları..
Canlı yayının üzerine, maç dışı yazı, reklam ve tanıtım bindirilip kirli ekranda maç izleme keyfinin içine edilmesine karşı açtığım savaş sonunda RTÜK Canlı Yayın Reklam Yönetmeliği'ni değiştirmiş ve top oyunda iken, bunların hepsini yasaklamıştı.
Çarşamba öğleden sonra, aSpor'da Sivasspor- Adana Demirspor maçının nerdeyse tüm ikinci yarısını, ekranın altında bir karış "Kırmızı" iki şeritle izledik. Birinde "Son dakika" yazıyordu.
Öbüründe akşam yapılacak maça çıkacak Beşiktaş ilk 11'i.. O "Son dakika" tam 40 dakika ekranda kaldı.. Böyle bir ayıp olur mu?. Ayni ayıbı, Beşiktaş, Fener maçlarında yapabilir, onların maçlarını kirli ekranda verebilir misiz, bir devre boyu "Son dakika" diye, haber bile olmayan bir şeyi alttan durmadan geçirerek?.
Spikerler de âlem.. BeIN klişelerine nasıl yapışmışlar.. Biri yere düşmesin.. "İnşallah kötü bir şeyi yoktur?." Yahu ağır çekimde gördük. Yüzüne temas bile yokken, yüzünü tutarak yere attı kendini sahtekâr..
Onun için bile "İnşallah bir şeyi yoktur.." Yahu bırakın bu klişeleri..
Biraz keyif katın anlatımınıza.. Biraz yürekli olun. Biraz yorum yapın. Biraz mizah olsun.. Halit Kıvançlar, Orhan Ayhanlar kuşağı adlarını ezberletmişlerdi.
Bugün bir spiker adı söyleyin bana.. "Ah o anlatsa" dediğiniz bir spiker, ilaç için..
Futbol zaten tatsız, zaten işkence.. Bu "korkak" spikerlerle iyice berbatlaşıyor, çekilmez oluyor.
***
KALECİLER GERİ ZEKÂLI MI?. YA "ÖZEL" HOCALARI!..
Kupa maçları yüzünden biraz da yoğun penaltı izledik, hafta boyu..
Yahu biraz kafasını kullanan, üç otuz paralık matematik ve mantık kullanan kaleci yok mu bu ülkede..
Ey kaleci milleti..
Madde 1: Penaltı kurtarılmaz.
Kaçırılır.. Yani sen doğru köşeyi seçip oraya atlasan bile iyi atılmış penaltıyı kurtaramazsın. İşte penaltılara kalan maçlar.. Ender Müdürüm, kupalarda atılan bütün penaltıları hazırlasın haftaya perşembe programına. Bakalım, görelim gözlerine sokalım.
Madde 2: Doğru köşe seçsen bile "İyi" penaltıyı kurtaramazsın.
Ama atlamaz vuruşu beklersen kötü penaltıyı kurtarırsın bir. "Bu kaleci nasılsa bir tarafa atlayacak. Tam onun olduğu yere göğüs hizasında vurursam, onun kurtarması ihtimali de kalmaz, benim avuta atma tehlikem de" diye tam olduğun yere vuran top da, eğer beklersen, gelir sana çarpar. Bir şey yapmana gerek yok..
Madde 3: "Bu kaleci önceden aptalca bir yana uçmuyor. Bekliyor.
O zaman direklere doğru ve sert vurmalıyım" dedirtirsen eğer, adamı zorlar, penaltıyı dışarı atma ihtimalini arttırsın.
Tamam mı?. Tartışmak isteyen var mı?.
Ey kaleci milleti...
Kornerlerde niye ön direğe adam koyuyorsunuz da arka direk boş?. Bu hafta arka direkten boş kaleye kaç gol izledik. Yahu ön direk gözünün önünde zaten. Gördüğün yere takviye koyuyorsun da görmediğin arka direği niye boş bırakıyorsun?. Hiç kafan çalışmıyor mu?.
Yahu zaten santrforun bile kafaya gelmiş kornerde. Senin takımdan 8, 9 kişi var, etrafında. Biri de "Arka direk" dibinde olsa, ne kaybedersin, kaleci efendi..
***
DAN PETRESCU!..
Sumudica kendini aptalca kovdurunca Gaziantepliliğim bitti. Takımına "Hücum Futbolu" oynatan tek hocaydı o..
Onun kovulduğu gün, Kayseri'nin Dan Petrescu ile anlaştığını duyunca, bir kapı kapanırken öbürü açılıyormuş gibi hissettim. Dan Petrescu da Romen.. Hangi Romen?.
1994'ün o muhteşem Romanyası'ndan o.. Los Angeles'taydım ben de.. O Hagi'li, Popescu'lu efsane Romanya, doyulmaz futbol seyri yaratırken, Dan Petrescu da müthiş bir hücum beki olarak parlamıştı.. Önündeki sağ açıkla yaptığı fırtına ikili ataklar, attığı şutlar hâlâ gözümün önünde..
Hoca Dan Petrescu da, futbolcu Dan Petrescu ile ayni kafada ise, "Kayseri maçlarını kaçırmayın" derim.
***
NADAL VE...
Nadal'ı hemen her sporsever bilir zaten. Dünyanın zirvelerindeki tenis yıldızı.. Benim sözünü edeceğim bu defa "ve.." den sonra gelen..
Adını bile bilmediğim ama seyre doyamadığım bir minik kız.. 10 yaşında falan..
Eurosport hoş bir şeye başladı. Program aralarında "Eurosport tarihinden anılar" diye bir dakikalık falan enstantaneler koyuyorlar. İşte onlardan biri.
Karşıdan sert bir vuruş geliyor, çizgi arkasında bekleyen Nadal'a.. Ayni sertlikte çeviriyor ve nerdeyse 90 kilometre hızla gelen top, hakem kulesinin dibinde ayakta bekleyen o minik, en fazla on yaşındaki top toplayıcı kızın yüzüne çarpıyor. Zıplıyor yerinden, sonra hemen görev yerinde dimdik duruyor gene.. Nadal durumu görünce kıza koşuyor. Sarılırken yakın çekime giriyoruz. O tatlı yanak kıpkırmızı olmuş.. Nadal'ın o yanağı öpmesi yavaş çekim..
Ara sıra takılın Eurosport'a.. Rastlarsınız mutlak!.. Emsalsiz bir duygu sahnesi...
***
Tebessüm
Bugün tam sayfa spor yazdık. Tebessüm de spor olsun bari.. Hem de canlısından.
Konyaspor, Antep'le oynuyor. Konya 2-1 önde. Hakem Suat Aslanboğa 6 dakika uzatma göstermiş. Son dakika içinde, avut atmayı geciktirdiği için Konya kalecisi Eray'a sarı kart gösteriyor. Doğru. Haklı. Güzel..
Ama maçı bitirdiği ana bakar mısınız?. 95.59!. Yani 6 dakika bile dolmamış.. Peki kalecinin o sarı kart gösterecek kadar çaldığı zaman ne oldu?.
Kendi kararını kendi tanımayan hakeme ne renk kart çıkmalı acaba?.
Sevdiğim Laflar
"En iyi bildiğim şeyler ahlak ve sorumluluktur. İkisini de futbola borçluyum." Albert Camus
(Nobelli filozof, Üniversite takımında kaleciydi.)