Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

“Eleştirirken de ölçülü, överken de...”

(Recep Tayyip Erdoğan) Çok sevildiği kadar, çok tepki toplayan da bir lider. Yirmi yıl uzun bir süre.
Kendisi de deneyim kazandı. Ülkeyi dönüştürürken kendisi de dönüştü. Bu süreçler karşılıklıdır. Onunla özdeşleşen bazı somut uygulamaları da kendisinin kişiliği hakkında ipuçları verir.
Mesela kesin ve katı bir sigara karşıtı olması... Sigara ile mücadeleyi hiç bırakmadan sürdürdü, somut ve radikal adımlar attı.
Çok üzerinde durulmaz ama tıpkı sigara gibi duble yollar konusu da Erdoğan siyasetinin en çekici icraatlarından biridir.
Özellikle Anadolu'da tahmin edi- lenden çok daha fazla ses getirdi. Erdoğan böylece kendisiyle özdeşleşen bir icraata imza atmak istedi. Tıpkı Demirel'in barajlarla, Özal'ın liberalleşme ve özelleştirmelerle, Erbakan'ın ağır motor sanayisi ile, Ecevit'in "köy kent" projesiyle özdeşleşmesi gibi.
Sağlık da Erdoğan'ın önceliklerinin başında geliyor. Örneğin şehir hastaneleri...
Çok eleştirildi, finansman modeli yüzünden tepki topladı, ama Covid-19 salgın döneminde Türkiye'nin işini kolaylaştırdı.
Salgınla mücadelede, fedakar sağlık çalışanlarının katkıları unutulmaz. Cumhuriyetin modern, laik, bilimsel ve evrensel eğitim sistemi ve reformları sayesinde yetişen doktorlarımız ve işleyen sağlık altyapımızla kitlesel sağlık sorunlarına karşı ülkemizin gücünü de test etmiş olduk.
Sağlıkta bir husus daha var. İş başına ilk geldiklerinden itibaren özellikle SGK, Emekli Sandığı ve Bağ Kur ayrımını gidermiş olmaları çok isabetliydi.
Bunun dışında cenaze işlemlerindeki halkçı tutum, engelli ve bakıma muhtaç olanlara verdikleri destek de ayrıca dikkate değer.

*

İktidar eğilimli bir gazetede bu satırları okumak sizi pek şaşırtmaz. Ama şimdi söyleyeceğime şaşıranlar olacak..
Bu satırlar, aynen, kelimesi kelimesine, ülkemizin en muhalif televizyonu Fox TV'nin sabah haber programı "Çalar Saat"i yapan gazeteci İsmail Küçükkaya'ya ait..
İsmail, okurlarım bilir, benim eski, yakın arkadaşım. Aile dostumuz. Salı günü elinde bir kitapla bana geldi. Adı, "Fikri Hür Vicdanı Hür!" Birinci sayfasını "Farklı düşünmeyi bizlere devamlı hatırlatan meslek büyüğüme" diye imzalamış..
"Yazma sebebin neydi" diye sordum..
"Halkımıza duyduğum saygı ve sorumluluk, bana 'Fevkalade hareketli geçen gazetecilik sürecinden toplum hafızasına bir kayıt düşmem gerektiğini' düşündürdü. Bu kitap ortaya çıktı" dedi..
Çok kolay okunacak şekilde yazmış İsmail.. Tamamı 2-3 sayfalık, yani beş dakikada okunacak, tek yazı gibi yazılmış konular..
Baş tarafında "İçindekiler" var. Her yazının başlığını sıralıyor.
Mesela "Sabah Yıllarım.." Mesela "Atatürk'ü anlayamadık!." Benim dikkatimi çeken ve "Hemen oku" diyeni "AKP hiç mi iyi bir şey yapmadı" yazısı oldu. Okur okumaz "Siz de okuyun" istedim.. Siz ve bizim gazetenin tüm çalışanları..
İsmail, yazısında bir önemli gazetecilik dersi de veriyor çünkü.. Onu da okuyalım.
"AKP ise tek başına yirmi yıldır iktidarda. Bu süreçte elbette bazı iyi şeylerin olması da tabiidir. Zaman zaman yayınlarımda veya sokakta, "Eleştiriyorsunuz ama bu iktidarın hiç mi yaptığı iyi iş yok?" şeklinde sorularla karşılaşıyorum. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Bu kadar uzun süre iktidarda kalınca gayet tabii ki iş de yapılacak, yol da yapılacak, köprüler de kurulacak. İktidar neden var ki? Kaldı ki gazeteci "güzelleme" yapmak için değil, halk faydasına aksaklıkları göstermek için vardır. Gayet tabii ki her iktidar gibi AKP'nin de doğruları da yanlışları da var. Bizim açımızdan esas olan, ölçüyü kaçırmadan, iyiyi de kötüyü de gösterebilmektir. Eleştirirken de ölçülü, överken de..."

***


Cadde ve D-Smart'a yöneldim!..

Karantina günleri beni de eve bağlayınca "Film sinemada izlenir" diyen ben de ekran bağımlısı oluverdim. Maçları zaten izliyorduk, dostlarla..
Şimdi tek başıma film ekranındayım, maçsız gecelerde..
Bu dönem beni D-Smart'a yönlendirdi. Maç dışında hiç açmadığım D-Smart'a..
Ona yönlendiren de Milliyet'in Cadde ilavesi..
Her gün arka kapakta, o günün ekran filmlerinden seçmeler veriyor. Mutlak bakıyorum..
Salı akşamı Avustralya diye bir film vardı.
Nicole Kidman ve Hugh Jackman oynuyorlar.
Hugh, safkan Avustralyalı. Nicole Hawaii doğumlu ama, yetişme Avustralyalı o da.. İkisini de çok severim.
Sydney Oyunları'ndan bu yana, o uzak kıtaya da aşığım.. Sonradan yakın dost olduğumuz Marla Morgan'ın "Herkes okumalı" dediğim "Bir Çift Yürek" kitabı da, Avustralya aşkımı derinleştirdi.
Film de, Marla'nın romanı gibi, Kuzey Avustralya'nın bitmez tükenmez bozkırlarında geçen, deyim yerindeyse bir Avustralya westerni.
İzledim tabii.. Olağanüstü güzel bir film çıktı. Ben ki güzellikleri tek başıma yaşamayı sevmem.. Ne kadar paylaşırsam o kadar güzelleşir. Tek başıma olduğum halde bayıldım da bayıldım.
Hoşuma giden bir şey daha oldu.
Filmden önce, minik, hoş notlar naklettiler.
İşte biri..
Çekim sırasında çölde bir ara verilmiş.
Nicole ve Hugh yan yana oturuyorlar.
Biri bir bakıyor ki, öbürünün kolunda, soktu mu öldüren o ünlü Avustralya akrebi yürüyor..
Şapkasını çıkarıyor.. Yanındaki kolun üzerinden akrebi alıyor. Sonra götürüp ilerdeki çalılığa bırakıyor. Adeta özür diler "Kusura bakma akrep kardeş. Yerine yurduna geldik, seni rahatsız ettik" gibi..
Olay güzel de, akrep kimin kolunda, şapka kimde, tahmin ettiniz mi?.
Akrep, en maço oyunculardan Hugh Jackman'ın kolunda yürüyor.
Sessizce şapkasını çıkarıp, akrebi alan ve çalılara bırakan da Nicole Kidman!.

***


İşte Yavuz!..

Birkaç gün kendini politika rüzgarına kaptıran Yavuz Donat, dün hem de nasıl keyifle okuduğum Malatya Notları ile, tiryakisi olduğum Yavuz'a döndü..
Hani Dünya Kupası sırasında cemaat içindeki futbolseverleri televizyondaki canlı yayına yetiştirmek için teravih namazını hızlı kıldırınca, yurt çapında haber olan Şeker Hoca lakaplı, İmam Celal Tilgen, koronadan ölmüş. Mekanı Cennettir kesin. Yavuz kısa kısa notlarla, bu harika Hoca'yı nasıl güzel, nasıl renkli anlatmış. İnternetten falan bulun mutlak okuyun..
Birini ben nakledeyim.
Cemaatten biri "Hocam Adem ile Havva'nın nikah şahitleri kimlerdi" diye sormuş. Şeker Hoca cevap vermiş..
"Ben sağdıçları değildim. Bana nikah davetiyesi de gelmedi. Kaldı ki, her şeyi öğrendin de bir bu mu kaldı?."

***


Bomba kucağımızda...

...Ve bu ülkenin hücum futbolunu seven ve takımı Gaziantep'i nerde, kime karşı sahaya çıkarsa çıksın hep "Kazanmak için" sahaya süren Romen Teknik Direktör Marius Smudica, yıllardan beri dilden dile dolaşan, son yıllarda sosyal medyayla iyice yayılan bombanın pimini çekti ve "İki menecer, bir futbolcunun transferine yardım etmem için bana 50 bin euro teklif etti" dedi..
FIFA Başkanı "Menecerlere her yıl 500 milyon dolar ödeniyor" derken, "50 bin" küçük bir rakam, ama, dedim ya..
Bombanın pimi..
Biz yıllardır A Spor'daki 90a programında özellikle Kemal Belgin ile neler söyledik, neler anlattık, on para etmez heriflerin, Afrika ve Güney Amerika'dan nasıl getirip, ne büyük paralarla kulüplerimize sokuşturulmaları üzerine..
"Bir üçgen var" dedik..
Ucuz futbolcuyu pahalı yapan üçgen.. "Menecer, Teknik Direktör ve Yönetici, yani Başkan ya da Futbol Sorumlusu kimse o.." Ben hatta bir defasında dolabı anlattım da..
"Kapısı çalınmayan bir Afrika, ya da Güney Amerikalı futbolcuya '100 bin dolar transfer, iyi de bir maaşla Türkiye'ye gitmek ister misin' diyorlar. Adam havalara uçuyor.. 'Ama 1 milyon dolara imza atacaksın' diyorlar. Adam dünden razı. Sonra 1 milyon bölünüyor.
100 bini futbolcuya.
Kalan 900 bin, o üçgene.." Tabii soracaksınız..
"Milyarder başkan, ya da yönetici diyelim 300 bin dolara tenezzül eder mi?." Eder.. Kayıt dışı parayı her işte kullanabilirsin. Anlayın işte..
Ama, peşimizden kimseler gelmedi medyada..
Herkesin bildiği ve fısıltı gazetesinde konuştuğu şey yazılıp söylenmedi.
Federasyondan da çıt çıkmadı.
Ama şimdi konuşan "Bana iki menecer rüşvet teklif etti" diyen bir Süper Lig Teknik Direktörü..
Dün spor sayfamızda manşet olması gerekirken en dipten minnacık verilen bir haberin de dibinin dibinde vardı..
"TFF, soruşturma açıyor!." Olur mu Müdürüm?.
Gazete sabah çıktığında Sumudica eski haber artık..
Yeni haber Federasyon..
Manşet o olacak..
Federasyon Başkanı'nı, Etik Kurul ve Tahkim Kurulu Başkanı'nı, Federasyon avukatlarını bulacak, onlarla konuşacak, onları manşet yapacaksın ki, öne geçesin.
Fark yaratasın. Herkese "İşte SABAH spor farkı" böyle dedirtilir..
O fırsatı kaçırdık.. Ama devamını iyi getirelim.. Sumudica'nın kucağımıza bıraktığı bombayı biz patlatalım, başkaları gene örtbast etmek peşine düşerken..

***


Rubik diye bir küp!..

1970'li yılların ortasıydı, yurt dışında ilk "Puzzle/Bilmece Bulmaca" dükkanlarına giderim ya, çocukluktan beri hobimdir, Köln'de görmüş hemen almış getirmiştim, o rengarenk Bulmaca Küpünü..
O yıllarda her gidişimde dörder beşer alıp, yeğenlere, kuzenlere de armağan mı, bela mı, ne ise ondan etmiştim işte..
Yarım asır olmuş nerdeyse, çıplak gözle çözüldüğünü ilk defa geçen cumartesi yeğen Zeynep'teki brunchta gördüm..
"Bankacı" diye çağırdığım Zeyno'nun çocukluk arkadaşı Gökhan, yanımda aldı ve çözdü.
İnanmazsınız.. Eve geldim. Ercan, cumartesi New York Times'ı getirmiş.
Birinci sayfanın altında beş sütun "Rubik" yazısı yok mu?. Başlığı da "Rubik'in, çıldırtana kadar zorlayan küpü.." Nasıl keyifle okuduğumu tahmin edersiniz..
"Rubik küpünü dünyada ilk çözen adam, başarmak için tam 1 ay uğraşmıştı" diye başlıyor yazı.
Dünyada ilk çözen de, küpü icad eden ve adını veren Macar Mimar, Matematikçi Erno Rubik.. Onu bile 1 ay uğraştırmış.. Neden?.
Çünkü matematiksel olarak küpün çözüm ihtimali 43.252.003.274.489.856.000'da bir.
Yazı ile yazamıyorum, çünkü nasıl okunduğunu bilmiyorum. Katrilyon mu, katrilyar mı neyse artık. Ben aldım, ben getirdim, ben dağıttım ama, ben hiç çözemedim.
İcad edeni bir ay uğraştıran bulmaca için benim o kadar vaktim yok ki?
2018'de Çinli Yusheng Du, artık nasıl bir deha ise 3 saniye 47 salise ile, Dünya Rekoru kırarak çözmüş Rubik Küpü'nü, iyi mi?. Eee!. Bende o deha da yok.
Sahte, kaçak yapılıp satılanları saymıyoruz.
Bugüne dek dünyada 350 milyondan fazla satılmış Rubik Küp.. Hala da satmaya devam ediyor.
Yani çıldırtmaya devam ediyor, Erno Rubik!.

***

Sevdiğim Laflar
"Hiçbir şey okumayan insan, gazeteden başka şey okumayan insandan çok daha iyi eğitimli olur."
Thomas Jefferson

Tebessüm
Gazeteciliğin "Güncelleştirilmiş 5 N, 1 K'sı.. Yani yeni 3 K, 2 N'si..
1- Kim?.
2- Ne?.
3- Kimler o konuyu tweetlemiş?.
4- Ne tweetlemiş?
5- Kaç palavra haber ve yazı üretilmiş, o tweetlerden?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA