Yavuz Donat, adım adım Anadolu'yu gezmeye devam ediyor. Bir eli halkın nabzında.. Öbürü kaleminde.. Gözleri güzel Anadolum'da..
Dün "Kömürhan Köprüsü Harput'a bakar" demiş.. Azgın Fırat'ın, zalim Fırat'ın üzerine yapılan Kömürhan Köprüsü'nü yazmış. İlki İsmet Paşa zamanında.. Karakaya Barajı yapılınca o köprü sular altında kalmış. Özal dönemi ikincisi yapılmış. 660 metre.. Ama Türkiye büyümüş. Trafik artmış. O köprü yetmiyor.
Yeni proje 4 bin 820 metre. Çift tünele bağlı.. Dağ deliniyor. Fırat geçiliyor.. Köprü orta açıklığı bakımından dünyada 4. sırada.
Öyle dev.. Öyle estetik.. (Boğaz Köprüsü'nü tek ayaklı düşünün. Öyle. Piton derlermiş o sisteme.)
"16 ili buluşturan bu 'Büyük Eserden' kimsenin haberi yok" diyor" Yavuz..
Sebebini de söylüyor..
"1-Gözden uzakta.. Anadolu'da..
2-Hangi dönemde yapılıyor?. Erdoğan döneminde. Öyleyse boş ver, görmezden gel. Yazma ve de TV'de anlatma.."
..Ve tam da işte burada yanılıyor Yavuz!.
Bu gazete, her gün yazdığın SABAH kimi destekliyor?.
Erdoğan'ı..
Peki Erdoğan'ı destekleyen bu gazetede, o muhteşem köprünün tek haberi, tek resmi çıktı mı?. Bunca köşe yazarından bir, tek bir tanesi tek bir satır "İşte Anadolu'ya dikilen muhteşem eser" diye yazdı mı?.
Sen gidip görmesen ve de yazmasan hangimizin haberi olacaktı?.
Bu gazete, AK Parti'yi desteklemeyi, onun döneminde yapılan harika eserlerin haberlerini yapmak, köşelerinde ülkeye yapacağı katkıları anlatmak değil, muhalefete sövmek, onu aşağılamak sanıyor sanki.
Dün senin Kömürhan yazın, 9'uncu sayfanın dibinde iken üçüncü sayfada birinci sayfadan anons edilen şu manşet vardı..
"CHP'li Hazinedar'a mal varlığı davası.." Yahu kim ki, Hazinedar?. Zaten yolsuzluk yüzünden görevden alınmış, gelmiş geçmiş en kötü Beşiktaş Belediye Başkanı. Yerel seçimlerde Sarıgül'e teslim olan Kılıçdaroğlu, İstanbul'un kesin kazanılacak ilçelerine, onun tek başına seçtiklerini aday yapmıştı. Onlardan biri işte. Minare çuvala sığmaz olunca, görevden alındı ve dava açıldı. Haziran 2018'de de görevden alındı.
Siyaseten bitti, tükendi. Şimdi bu mu haber, yoksa o muhteşem Kömürhan Köprüsü mü, iktidar eğilimli bir gazete için..
Dünya sıralamasında üçüncü, A'dan Z'ye Türk eseri Yusufeli Barajı nerdeyse bitmek üzere.. O tamamı Türk muhteşem teknoloji ve yöre halkının kaderini değiştirecek Dünya Anıtı'nı, tesadüfen bir yerlerden öğrenip yazmasam, haberdar olacak mıydık?.
Eserin, iktidarı, muhalifi olmaz üstelik. Eser, halkındır. Bu ülke halkının..
Ama işte onları yazmayız.. Seyfi Dursunoğlu, Huysuz Virjin'in ardından kaleme sarılır ama sonunda onu da muhalefete bir şekilde bağlar, "CHP seçim kazanamaz" diye bitiririz.
Çünkü bu gazetenin magazin eki Günaydın bile, "Muhalefete göre dizayn edilir." Sanatçılar, eğilimlerine göre sınıflanır, ona göre övülür, ona göre görmezden gelinir, ona göre sövülürler..
Al senin yazının çıktığı günkü Günaydın'ı da bak..
Bu ülkede ne kadar kadına şiddet uygulayan varsa, hepsi ama hepsi muhalif görüşlü olanlar..
Yahu "Kadın dövme"nin iktidarı, muhalifi olur mu?.
Ülkenin yarısını ötekileştirip durmadan onlara saldırırsan iktidara hayrın olur mu?. Böyle oy mu kazandırılır?
Yusufeli Barajı, Kömürhan Köprüsü gibi efsane anıtları kim haber yapacak, kim tanıtacak, bu ve benzeri yüzlerce eserin Anadolu'ya ve Anadolu halkına yapacağı katkıları kim anlatacak Yavuz?.
Rüfailer mi?.
Ben bunları yazmaktan bıktım, ama bazıları, sövmekten bıkmadılar..
Çünkü o kolay.. Onu oturduğun yerden, poponun üstünde yazarsın. Hatta 10 tane yazar, dokuzunu yedek bırakıp, tatile de çıkarsın..
Oysa Kömürhan Köprüsü'nü yazmak zor..
Kim kalkıp gidecek şimdi, hem de bu yaz sıcağında kavrulan Malatya'ya..
Bodrum'a gider ikoncan resmi çeker, "100 liraya lahmacun olur mu" diye her yazın klişe haberini yirminci kere yazarsın, beş dakkada...
Nasılsa Bodrum da, Muğla da CHP'li belediyelerde ya..
Vur gitsin. Yaz gitsin.. Bir yandan da keyfine bak gitsin!..
***
Bırakan bırakana...
Beşiktaş Başkanı Ahmet Çebi, sevdiğim bir dostum. Kimse, kulübün feci, adeta iflas etmiş mali durumu meydanda iken elini taşın altına koyamazken, "Bu kulüp sahipsiz kalmaz" dedi ve tek aday olup geldi..
Gelince durumun resmen açıklanan ve bilinenden daha da feci olduğunu dehşet içinde gördü.
Fikret Orman genç sevgilisiyle Gökova'da tekne tatilleri yaparken, onun bıraktığı "Ölmüş Kartal"ı ayağa kaldırma yükü, Çebi'nin omuzlarına yıkıldı. Tam bu uğraş içindeyken bir de koronaya yakalanmaz mı?.
Kulübün milyarlarca borcu yanında, acil sıcak paraya da ihtiyacı vardı. Cebinden durmadan koyuyordu ama, yetmez ki..
Bir plan yaptı..
"Bırakmam seni" koydu adını..
Cep telefonunu alacaktı, Beşiktaşlı.. "1903" numarasını tıklayacak, altına da "Bırakmam" yazacaktı.
"Tık" dediği anda Beşiktaş kulübü hesabına 20 lira anında yatırmış olacaktı.
Ben Galatasaraylı Hıncal, kampanyanın başladığı gün, 1903'e tam 5 "Bırakmam" yazdım.. 100 lira yani.. Dostum Çebi'ye "Bırakmam seni" dedim.
Ahmet Başkan'ın hesabı basitti..
"Bana beşer mesaj atacak, yani Beşiktaş'ına 100'er lira gönderecek 1 milyon Beşiktaşlı yeter.. 100 milyon anında kulübe gelir ve işleri döndürmeye başlarız.." Aylar geçti.. Toplanan para 13 milyon liracık.
Bu ülkede Beşiktaş'ına, bu ülkenin yaşayan en eski spor kulübüne 100 lira bağışlayacak 1 milyon insan çıkmaz mı?. Her Arnavutköy'e gidişimde karşıma çıkan ve bana kağıt mendil satan 10 yaşındaki çocuğa anlatsam o bile verir, 100 lirayı yahu..
Çok sevdiği, taptığı kulübü için 100 lira verecek 1 milyon Beşiktaşlı yoksa, batsın yahu bu kulüp..
Stada gelip ona buna sövmeye, ona buna "Defol" demeye, "İstifa" istemeye gelince mi Beşiktaşlısınız siz.. Yoksa sosyal medyada bedava sövmek için mi?.
Çebi "Bırakmam seni" koymuştu, kampanyanın adını..
Yanıldın Başkan..
Bırakan bırakana..
100 lira için terk ettiler, seni de ve Beşiktaş'ı da..
Yazıklar olsun, "Beşiktaşlıyım" diyene..
***
Al Belhanda'nı da lütfen git, Hocam!..
Geçen perşembe Hıncal'ın Yeri'nin vitrinine Fatih Terim'i koymuştum. Şöyle bitiyordu yazım..
"Takımı mahvettin..
Kendini de Hocam.
Git.. Git artık!.
Hiç değilse Rabbimin mesajını doğru oku ve git..
Git ki, hem sen kurtul.. Hem Galatasaray kurtulsun!." Ertesi gün Öcal Ağbim'in "Fatih Hoca'ya 'Git' diyenlere" konulu yazısı çıktı. Hem de nasıl giydiriyordu.
Okurken telefonum çaldı. Arayan ağbim..
Yemin billah "Bu yazı sana cevap değil.. Yazdığım zaman seni daha okumamıştım" diyordu. Nasıl güldük kahkahalarla.. Allah'tan okumamış. Okusa daha sert yazardı, kesin..
Hep anlatırım ya. Çocukken, oyun, oyuncak ne gezer.. Tek eğlencemiz iki kardeş tartışmaktı.. Her ama her şeyi kavga dövüş tartışırdık. Annem çıldırıp müdahale edene kadar. Ağbim, benim dediklerimin tersini iddia etmekte muhteşemdi. Son sözü de hep o söylerdi zaten.
Ama ben de fikrini kabul etmesem de büyüğe saygıyı öğrendim. Bakın bugün "Git Fatih Terim" demiyorum.
"Lütfen git Hocam" diye rica ediyorum.
Neden..
Dün spor sayfamızda manşet vardı..
"Belhanda servet istedi.." Galatasaray'ın satıp da üç kuruş para kazanmak ve bu ruhsuza bir yıl daha para ödemekten kurtulmak için satışa çıkardığı Belhanda Hazretleri, taliplerden astronomik rakamlar istiyormuş ki, herkes vazgeçsin.
Mecburen kulüpte kalsın.
Peki bu planın ardında kim var?.
En hafif deyimi ile "Belhanda'nın manevi babası" Fatih Terim..
Artık en sıkı Terimciler bile, başta ağabeyim, benim lafıma gelip Belhanda'nın on para etmez bir para delisi bir umursamaz olduğunu gördüler ve yazdılar ya.. Artık Galatasaray'ın onu elinde tutması zor.
Nasıl kalacak?.
"Efendim sağır sultan duydu. Onu satışa çıkardık ama, talibi çıkmadı" dedirtilecek.
Ne basit değil mi?.
Peki bu plan niye Fatih Hoca'nın?.
Çünkü geçen haftanın o çok kritik Avrupa maçında, Belhanda'yı ilk 11'de çıkardı gene.. Tam 5 kişi değiştirdi ama, sahanın en kötüsü Belhanda'yı gene kenara almadı. Son düdüğe kadar sahada tuttu.
Niye.. Mesaj verdi çünkü..
Başta ben, medyanın tüm gerzeklerine (Bir o anlıyor Belhanda'nın kıymetini, biz anlamıyoruz ya.. O zaman gerzeğiz..) "İstediğiniz kadar yırtının Belhanda benim has adamım" dedi..
Son dakikada lütfen oyuna aldığı iki genç, hırslı ve takım için koşan iki adam, Taylan ve Yunus, sırf koştukları için, rakibi çökerten maçı bitiren golü attılar ama, durmadan "Rabbim mesaj verdi" diyen mesaj anlama özürlü Hocam o mesajı bile anlayamadı ve Belhandası kalsın diye bu planı yaptı..
Seneye yepyeni bir Galatasaray yapacakmış.
Belhanda'yı koyacak ortaya.. Etrafına da 10 yeni kişi bulacak..
Bu oyunu Galatasaray yönetimi ve camiası bozabilir mi?.
Sanmıyorum. Onun için diyorum işte..
"Al Belhanda'nı da lütfen git, Hocam!." Efendice gidersen, sen de kazanırsın.
Yoksa gidişin sana da, Galatasaray tarihine de yakışmayacak.
Çünkü kovulacaksın Hocam!.
Seni gerçekten, içten sevenin kim olduğunu anlaman için bu acıyı yaşamana gerek yok..
Lütfen, ama lütfen Belhanda'nı da al ve git, Hocam!.
Milli takımdan kovuldun. Galatasaray'dan da kovulma..
***
Haluk Cansın!..
1970'li yıllarda her yaz bir ayımı İzmir'de, Fuar'da geçirirdim. İzmir'de yaşayıp da Yeni Asır okumamak mümkün mü?.
İzmir'in ve İzmir'e gelenlerin okumadan yapamadıkları, dünyada benzersiz bir yerel gazete idi, Yeni Asır o zaman ve herhangi bir bayide Hürriyet'ten fazla satan tek gazeteydi. İzmir satışı, Hürriyet'in üstündeydi.
Çünkü Yeni Asır İzmir'di. İzmir'de uçan kuşun haberini Yeni Asır'da okurdunuz.
Gel de okuma..
O Yeni Asır'dı işte beni Haluk Cansın tiryakisi yapan. Müthiş kültür dolu, hep olumlu ama hep İzmir'i ve İzmirli'yi anlatan o emsalsiz yazıları okuyup da tiryakisi olmamak..
Şimdi okumaya doyamadığım haftalık İzmir gazetesi Gözlem'in de kurucuları arasındaydı, Çetin Gürel'in yanında..
Gene Gözlem'de okudum. İki hafta önce onu da kaybetmişiz.
96 yaşındaydı..
Işıklar içinde Haluk Ağabey!.
***
Tebessüm
Fevkalade başarılı ve fevkalade insancıl patron her fırsatta çalışanlarının yanına gider ve onlarla sohbet ederdi.
Bir defasında genç bir elemanı sordu..
"Bu başarınızı neye borçlusunuz?."
"İki kelime" dedi, patron. "Doğru kararlar!."
"Peki ya doğru kararları neye borçlusunuz" dedi, genç..
"Tek kelime" dedi, patron.. "Tecrübe!."
"Peki tecrübeyi neye borçlusunuz" diye üsteledi genç.
"İki kelime" dedi, patron.. "Yanlış kararlar!."
Sevdiğim Laflar
"Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın."
Sokrates