Hafta sonu bilgisayarıma bir İngilizce not düştü.. Bayıldım.. Sizin de bayılacağınızı düşünüp çevirdim.
Dikkatle okuyun.. Düşünerek okuyun..
***
Bugünlerde evlerimizde kapalı kalmış olabiliriz..
..ama evde güvendeyiz.
Sıkılıyor olabiliriz.
Ya da dostlarımızı göremiyor diye üzgün.
Ama bunları tarih boyunca yaşadık.
Hatırlıyor musunuz?
1665'te veba salgınında Newton evinde hapis kaldığı günlerde "Yerçekimi teorisi"ni geliştirmişti.
Düşünmek ve yaratıcı olmak için yer ve zaman bulunduğunda çok güzel şeyler çıkar ortaya..
Yıllar yıllar sonra bizim nesillerimiz korona günlerini okuyacaklar, derslerinde.
Gök kuşağı görmenin nasıl bir umut işareti olduğu günleri öğrenecekler.
İnsanların el çırparak ve haykırarak, hayatlarını ve ülkelerini kurtaran muhteşem insanları alkışladıkları..
Dünyanın, yavaşladığı, gökyüzünün temizlendiği, hayvanların yeniden sokaklara sahip oldukları..
Ailenin yeniden bir arada vakit geçirmeye, birlikte eğlenmeye başladığı..
Bir gün çıkıp yürüyüş yapmanın hazine olduğu..
..günleri öğrenecekler.
İnsanların komşularını tanıdıkları..
Bir araya gelerek, hiç tanımadıkları ihtiyaç duyan insanlara yardım ettikleri..
Dostları ve aileyi görmek demenin, ekranda görmek anlamına geldiği..
Okulların internetle çalıştığı, anne ve babaların öğretmen olduğu..
İnsanların çıldırdığı, evlerine tuvalet kağıdı depoladıkları..
..günleri öğrenecekler.
EVDE KALIN!.
"Dün tarihtir.
Yarın ise, gizem.
Ama bugün bir armağandır.
Bu yüzden ona 'Present' derler."
(İngilizcede Present, hem "Şimdi", hem de "Armağan" anlamına gelir.)
Tarihi yaşıyoruz.
Yarın onu nasıl hatırlayacaksınız?.
Bir karalama defterine çiziktirdiklerinizle mi?.
Günlük yazarak mı?.
Zaman Kapsülü hazırlayarak mı?.
Ya da bir film yaparak mı?
Siz de bu tarihin bir parçasısınız.
"Evinizde güvende kalın.
Yaratıcı olun.
Eğlenin, keyiflenin.
Şefkatli olun.
Müteşekkir olun."
***
Koronanın doğruları..
Maryland Üniversitesi, Bulaşıcı Hastalıklar Bölüm Şefi Dr. Faheem Younus'un yazdıklarını naklediyorum size.
Hem içinizi rahatlatacak, hem de hayatınızı gereksiz sıkıntı ve külfetlerden kurtararak rahatlatacak notlar bunlar.. Yanlış bilgileri de ayıklamış Hoca..
Söylediklerine zaten dünya uzmanları da katılıyor.
Dikkatle okuyun. Kesin saklayın, derim..
*
- Covid-19 ile daha bir müddet yaşayacağız.
İnkar etmeyelim, panik de yapmayalım. Hayatı gereksiz yere zorlaştırmayalım. Mutlu olmayı ve bu gerçekle yaşamayı öğrenelim.
- Virüs yazın etkisini azaltmayacak. Brezilya ve Arjantin'de şu an mevsim yaz ama virüs gene de yayılıyor.
- Çok çok su içerek hücrelere nüfuz etmiş Covid-19 virüslerini yok edemezsiniz, sadece sık sık tuvalete gidersiniz.
- El yıkamak ve 1.5 metre mesafeyi korumak virüsten korunmak için en iyi yöntemdir. Eğer evde Covid-19 hastası yoksa evdeki yüzeyleri dezenfekte etmeniz gerekmez.
- Kargo paketleri, benzin pompaları, alışveriş arabaları ya da ATM'ler enfeksiyona neden olmaz. Ellerinizi yıkayın, hayatınızı normal yaşayın.
- Koku alma duygunuzu pek çok alerji ve viral enfeksiyonla kaybedebilirsiniz. Covid-19'a özel bir belirti değildir.
- Eve geldikten sonra kıyafetlerinizi değiştirip acilen duş almamız gerekmez. Temizlik bir erdemdir; paranoya değil.
- Covid-19 virüsü havada asılı durmaz. Yakın temas gerektiren bir damlacık enfeksiyonudur.
- Covid-19'a karşı normal sabun kullanmak yeterlidir, illa anti-bakteriyel sabun almak gerekmez. Zaten virüs, bakteri de değildir.
- Yemek siparişleriniz için endişelenmenize gerek yoktur. Ama çok istiyorsanız, mikrodalga fırında birazcık ısıtabilirsiniz.
- Covid-19, gıda kaynaklı bir enfeksiyon değildir. Grip gibi damlacıkla ilişkili enfeksiyondur.
- Yemek siparişiyle belgelenmiş Covid-19 riski yoktur.
- Ayakkabılarınızla eve Covid-19 getirip hastalanma ihtimaliniz, ayni günde 2 defa üstünüze yıldırım düşmesiyle aynıdır. 20 yıldır virüslere karşı çalışıyorum, damlacık enfeksiyonları böyle yayılmaz.
- Sirke, sumak, soda, zencefil ve benzerlerini içmekle/ yemekle virüsten korunamazsınız.
- Eldiven giymek kötü bir fikirdir, virüs eldiven üstünde birikebilir, yüzünüze dokunursanız kolayca bulaşır. El yıkamak en iyisidir.
***
Metin Olgaç da gitmiş!..
Mekteb-i Mülkiye'den bir sınıf arkadaşımı daha yitirdik.
Metin Olgaç.. Hayır!. Koronadan değil..
Türkiye Şampiyonu boksördü Metin..
Galatasaray Lisesi mezunu, Mülkiyeli ve boksör..
Galatasaray Boks Takımının da kaptanıydı.
Lisenin değil. Kulübün. Ezeli rakip Fenerbahçe'nin, Metin'in kilosundaki rakibi de Vural İnan!.
Gene kendisi gibi boksör, Mülkiyeli Ağabeyi Hiram Abas'ın peşinden MİT'e katıldı o da.. En zor günlerde neler yaptı çok sevdiği vatanı için..
Bizim okul günlerinde "Mülkiye- Harbiye" maçları, bizim Mülkiye'nin 150- 200 kişi alan salonunda oynanırdı.. ve efsane olurdu.
Geç kalan yaklaşırken anlardı kimin önde olduğunu.. Ya Mülkiye marşı duyardı, ya da Harbiye, çünkü..
Tabii, Mülkiye- Harbiye kavgaları da efsaneydi.
Birinde ben de vardım. Harbiyeliler kalabalık gelmişler. Bizim iddiamız yok. Dörtte birleri kadarız.
Bir kavga patladı.. Bire dört durum. Belli dayağı yiyeceğiz..
Metin bağırdı..
"Sütunlu salona kaçın.." Dediği yer okulun giriş katı. Gece öndeki ana giriş kapalı. Arkada, spor salonu tarafında küçük bir kapı var.. Fırladık, koştuk ordan içeri daldık.
Kapıyı Hiram'la, Metin tutmuşlar. İki kişi dolduruyor zaten daracık kapıyı. Gelene bir yumruk çakıyor, yıkıyorlar..
Sonunda çaresiz gitti, Harbiye öğrencileri..
Ama merak etmeyin. Mülkiye- Harbiye dostluğu bitmedi.
O zamanlar spor sahasında olanlar, spor sahasında kalırdı.
Işıklar içinde yat, Sevgili Metin!.
***
Almanya'da durum iyiye gidiyor!.
Franfurt'ta yaşayan dostum Dr. Erdoğan Karatay, bize benzer, ama daha disiplinli Almanya'daki son durumu özetledi, hafta sonu yolladığı mailinde..
*
Son yazımda Almanya'da toplam koronavirüs taşıyan kişi sayısını 70 bin, yaşamını bu virüsten dolayı yitirenlerin sayısını ise 732 olarak vermiştim.
Robert Koch Enstitüsü'nün (RKI) son açıkladığı bilgilere göre bugün, hasta sayısı 120 bin, kaybedilen hasta sayısı ise 2670!.
Tekrar ediyorum, bu virüs birçok insana bulaşacak.
Almanya'da bizim çabalarımız İtalya, İspanya ve hatta ABD'nin durumuna düşmemek, yani virüs taşıyan insan sayısının hızla artmasını önlemek.
Ancak o zaman yoğun bakım ünitelerinin ve solunum cihazlarının kapasitelerinin aşılmasını engelleyebiliriz. Biz şimdiye kadar bunu başardık. Unutmayın ki, dünyada sadece korona hastalığı yok, diğer bütün hastalıklar devam ediyor.
Sağlık sisteminin çalışabilmesi, yoğun bakım ünitesine muhtaç hasta sayısının, yoğun bakım ünitesi sayısından daha düşük olmasına bağlıdır.
Yoğun bakımın, diğer hastalar için de hayati önem taşıdığını geçen hafta kendi tecrübemle bir kez daha yaşadım.
Geçen hafta kendi muayenehanemde çalışırken bir hasta geldi, ilk kez gördüğüm bir hasta. Şikayetini çok dikkatli dinledikten sonra, hastayı muayene ettim. Şükranla andığım hocalarımız, "Hastanın şikayetleri ve hikayeleri, teşhisin yarısıdır" diye öğretmişlerdi bize.
Hemen elektrosunu çektik ve kalp krizi geçirdiğini gördük. İlk müdahaleyi yapıp, hastayı, üç dakika sonra gelen ambulansın doktoruna teslim ettik. En yakın hastanede "YOĞUN BAKIM"a alındı. Şu anda durumu iyi.
Almanya'da durum şimdiye kadar istenildiği gibi gitti. Hatta hafta sonuna doğru yeni hasta sayısında bir düşüş gözlemlendi.
Ya bu olmasaydı, yani diğer bazı ülkelerdeki gibi solunum cihazı sayısı, muhtaç olan hasta sayısından az olsaydı ne olacaktı?
İşte o zaman biz de örneğin İtalya gibi hasta "SEÇMEK" zorunda kalacaktık. Bu deyimi kullanmamı lütfen mazur görün, ama durumu daha vurucu bir şekilde anlatmanın tek yolu bu kelimeyi kullanmaktı!
Tabii ki asıl amaç mümkün olduğu kadar hastayı yaşatmak. Bunun mümkün olamayacağı durumlarda öncelik, hemen müdahale edilmezse yaşamını kaybedecek hastalarda. Bunlar birinci sırada tedavi edilmeli.
Sevindirici olan, şimdiye kadar burada böyle bir durumla karşılaşmamış olmamız.
Son olarak çok sorulan bir soruya cevap vermek istiyorum..
"Bir daha böyle bir kriz olacak mı korona ile ilgili?" Geçen defa da söyledim. Bu virüs ultraviyole/ mor ötesi ışınları sevmez ve bu ortamda yaşayamaz! Hava sıcaklığının artması virüsü öldürmez. (Ancak 60 dereceden sonra bu virüs yaşayamaz) Günlerin uzamasıyla ultraviyole ışınlar daha uzun süre bulunacak. Ayrıca ortamın kuru olması da virüs aleyhine..
Peki yazdan sonra ne olacak?
Asıl püf nokta bu! Virüslü insan sayısı yine artacak, ancak asla şimdiki gibi bir bulaşma ve ölüm sayısı görülmeyecek.
Belki de yaşamak için mutlak insan vücuduna muhtaç Covid 19 da, mutasyona uğrayıp insanları öldürmemeyi öğrenecektir.
Sağlıklı ama evde kalın!
***
Bir şey eksik!.
Başta SİYAD, yani Sinema Yazarları Derneği Başkanı Okan Arpaç, Hürriyet'te önüne gelen "Evde Kal" günleri için film tavsiyesine devam ediyorlar..
Kafalarına göre sinema tarihinden yığınla film..
Ama nerde, nasıl seyredecek, kimse en ufak bilgi vermiyor.
Sanıyorlar ki, bilgisayarı, tableti, akıllı telefonu olan herkes, bilgi işlem uzmanı..
"Arama motorundan bulabilirsiniz" demiş en yardımcı olanı.. Sanırsınız herkes "Arama motoru"nu bilir, okuyucu ortalaması orta 2 terk olan ülkemizde..
Yahu, sallamasan da, iki satır yazsan olmaz mı?.
Bol vaktin de var, evdesin zaten..
Seçtiğin filmi önce sen ara, bizahmet önce.. Sonra tavsiyenin altına bir satırla yaz, bulduğun adresi..
Olur mu bu hiç!.
Oturduğun yerde sallamak varken, bu zahmete kim girer!.
Hadi yazan sallıyor.. Peki sayfaya koyan editörler?.
Yazı İşleri Müdürleri?. Genel Yayın Müdürleri gazetelerini okuyup ertesi gün "Böyle rezillik olmaz" demiyorlar mı, hiç?.
***
Sevdiğim Laflar
"Kalan ömre inat Mutlu yaşamak bir sanat..
Bilen var mı?
Kalan kaç yıl?
Kaç ay Kaç gün
Kaç saniye şu hayat?
Sevgiye, dostluğa aç kol kanat,
Gerisi inan bana, Teferruat!.
La Edri (Anonim)
Tebessüm
- Erkekler kadar çalışan kadına ne derler?.
- Tembel!.