Dün sabah kapıdan gazetemi alıp, kahve masama koyar koymaz, nasıl öfkelendim. Perşembe günü güneş çıktı ya.. Baharın ilk güneşi.. İpini koparan sokağa fırlamış sanki.. Hem de en toplu gidilen, birflikte olunan yerlere koşmuşlar..
Ortaköy Meydanından iki resim.. Millet orda..
Kim bunlar?. Casus mu?.
Yahu, artık bilmeyen kalmadı.. 1 kişi 16 kişiye bulaştırıyor.. O meydana 1 virüslü gelse 16 kişi tehlikede. Kapan evine taşıyacak, hadi 16 daha.. Çarp git..
Kime hizmet eder virüsü yaymak?.
Corona sayesinde iktidarı devirmek isteyenlere..
Hesapları..
Salgın artınca, "Herkese karantina" kararı çıkacak. Çalışan fabrika, iş yeri kalmayacak. Ekonomi çökecek. İnsanlar aç ve işsiz kalacak..
Sonunda coronayı yensek bile ilk seçimde iktidar düşecek..
2. Dünya Savaşı'nı kazanan Churchill'in ilk seçimde iktidarı kaybettiği gibi..
Milyonla insan sefil olsun, ölsün.. Yeter ki iktidar düş- sün..
"Casus mu bunlar" dediğim o..
Bir yanda "Mutlak karantina" diye bas bas bağıranlar.. Bir yanda devlet, bütün gücü ve imkanlarını kullanarak "Evde kal" çağrısı yapan devlet..
Bu çağrıyı bilmeyen dağdaki çoban dahil tek kişi kaldı mı ülkede?. Hele de İstanbul'da..
O zaman niye Ortaköy'e, başka yere koşuyor millet?. Salgın büyüsün, hızla yayılsın, diye mi?.
Efendim "Maskem var, bana bir şey olmaz" mış!.
Halt olmaz.. Bir defa o bez maskeler virüsü önlemez. Önleyen tek maske var. N95 denen ve hastanede doktorların kullanıp attığı o çok pahalı maskeler..
Peki devlet niye bedava bez maske dağıtıyor?.
Onun da görevi var, ama sizi korumak değil, koruyamaz çünkü. Onun görevi eğer siz hastalığı normal grip gibi ayakta geçirenlerdenseniz ki, dünyada öylesi milyonlarca, size bir şey olmaz, ama başkalarına bulaştırabilirsiniz..
Nasıl?.
Öksürük, ya da hapşırığınızla.. Gizli taşıyıcı iseniz, ağzınızdan hızla fırlayan ve virüs taşıyan tükrük zerreleri civardaki birinin yüzüne, eline, üstüne düşebilir. Maskeniz varsa, tükrük zerreleriniz maskenize takılır. Zerrenin milyarda biri olan virüs değil, onu taşıyan tükrük zerresi, maskeden geçip kimseye konmaz.. Ona da bulaştırmaz..
Şimdi anladınız mı?.
Bizde iyi anlatılmamış ki, "Maskem var" diyen , güvenen atmış kendini sokağa..
Güneşe yani..
Güneş sevilir.. Hele hapis günlerinde nasıl sevilir..
Nazım'ın, Bursa Hapishanesinde yazdığı şiiri bizim kuşak ezber bilirdi..
"Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım.."
Ama coronayı yayarak, İstanbul'u, ülkeyi tümüyle karantinaya mahkum ederek insan bahtiyar olabilir mi?
Ben çok bahtiyarım. Kurallara uyduğum için..
***
Ben bunları düşünürken, telefonum, hep sessizde duran telefonum tıkladı. Uçal'dan mesaj var.. Yıllardır Viyana'da yaşayan, Ankara'dan mahalle arkadaşım Uçal Dalgıç..
Ona "Sizin oralarda durum ne" diye mesaj atmıştım. Ona cevap veriyor..
Dikkatle okuyun..
"Bizde de durum, sizdeki gibi. Kesin yasak yok. Dışarı çıkanlara maske zorunlu. Marketler, eczane ve bankalar açık. Halk emirle değil, kendi disiplini ile karantinada. Her akşam saat 18.00'de sağlık çalışanları, 1 dakika alkışlanıyor."
Avusturya devletinin tutumu aynen bizim gibi.. Ama ora halkı, disiplini ile kurallara uyuyor ve Corona Viyana'yı fethedemiyor. Uçal'ı okurken, Viyana'yı alamayan iki Osmanlı Komutanını hatırladım.
Biri, Batı'nın bile "Muhteşem" dediği Kanuni Sultan Süleyman.. Öteki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa..
Osmanlı Ordularının çekilirken geride bıraktığı mehter çalgıları, nefesli sazlar ve davul ve trampetler Avrupa'da o devirde müziğin merkezi Viyana'daki orkestralarda çalgı türlerinin katlanmasına, Mozart, Beethoven başta, orada yaşayan bestekarların "Alla Turca"lar yazmasına ilham olmuştu.
Batı Müziği Mehter sayesinde neler kazanmıştı, yani..
O Muhteşem Süleyman'dan bugüne, çok ama çok önemli bir deyiş kaldı.
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi."
O bir nefeslik sağlığın nasıl bir devlet olduğunu ben bilirim..
Annem tüm vücuduna yayılan kanserin son aşamasında "Allahım sancı çekmeden birnefes alayım, sonra canımı al" diye dua ederdi.
O zaman evde kalacağız dostlar.. İstisnasız hepimiz evde kalacağız..
Bir nefeslik değil, bir ömürlük saltanat için "Evde kalmak" şart!.
*
İyileştirin!.. İyileşin!..
Dünyaya ilk Doktor Mehmet Öz açıkladı.. Sonra tüm dünya uzmanları birleştiler..
"Henüz aşısı ve ilacı bulunmayan coronavirüsle en iyi mücadele edecek şey, insanın kendi bağışıklık sistemidir. Bu sistemi en yukarda tutan da, insanın kendini iyi hissetmesidir."
Dr. Öz, kendini iyi hissetmenin en kolay yolunu da anlatmıştı.
"Birisine, kendiniz için bir şey beklemeden iyilik etmek.."
Bugün size bu yolu açıyorum.. Daha doğrusu kuzenim Petek Kışlalı açıyor. Devamlı okurlar, Petek'i hatırlarlar. "Kansersiz Yaşam Derneği" Genel Müdürü..
Onların başlattığı tam teşekküllü Lösemili Çocuklar Hastanesi, bu köşede duyurmam üzerine yaptığınız bağışlarla tamamlanmıştı.
Şimdi Petek'ten bir mail aldım. Buyurun, okuyun.
***
***
Yani 10, yazı ile on liracık yollayabilirsiniz SMS'le..
Ya da internetle ve bankanızdan İban numarası ile 500 yüz lira..
Hiç tanımadığınız birine iyilik yapmış olur, siz de kendinizi iyi hissedersiniz. Yani..
İyileştirirsiniz!.
*
Tebessüm
EDS (Elektronik Denetleme Sistemi) kamerası motosiklet sürücüsünü hız yaparken kaydetmişti. Sürücü, Emniyet Müdürlüğü'nden gelen mailde, hız yaptığı anın fotoğrafına iliştirilmiş ceza makbuzunu gördü.
Gülümsedi ve..
Cebinden çıkardığı 200 liranın resmini telefonu ile çekip Emniyet Müdürlüğü'ne yolladı.
*
Sevdiğim Laflar
"Sakin sakin oturmak.. Hiçbir şey yapmamak.. Bahar gelir ve çimenler kendi kendilerine büyürler."
Zen Özdeyişi