Gazetelerime dalmış okurken, kulağıma çok aşina ve çok sevdiğim bir ses geldi. Kafamı kaldırdım..
Ekran siyah beyaz ve Mustafa Sağyaşar okuyor..
"Hicrânı açmıştır sînede yâre
Zavallı gönlümün neş'esi kara
Talihin zulmeti yol vermez yâre
Bahtım kara, gül kara, sümbül kara
Sabret gönül bir gün olur bu hasret biter
Çekilen acılar canım gün olur geçer."
Gençlik yıllarımda en sevdiğim sanatçılardandı Mustafa Sağyaşar.. Sonra dostum da oldu.. Onunla özdeşleşen asıl "Karam" şarkısıydı. Ordaki gazeli nasıl muhteşemdir.
Sabret Gönül, sanki bugünler için yazılmış gibi duruyor değil mi?.
Eeee!. Karacaoğlan yazmış, sözlerini.. Karacaoğlan olunca, efsane olur. Bugüne de kalır, yarına da..
Besteyi yapan, ışıklar içinde yatsın, bir başka efsane!.
Sadi Hoşses!.
1940'lı yıllar.. Alman panzerleri Bulgaristan sınırımızda dolanıyor. Petrole gidecekler..
Ya kuzeye dönüp Romanya'ya.. Ya güneye, Türkiye üzerinden Musul ve Kerkük'e..
Biz savaşa girmiyoruz, İsmet Paşa'nın dehası sayesinde.. Ama ordu Bulgar sınırında siperde..
Siperde olanların içinde babam da var.. Beni Kilis'te bırakmalarının sebebi o..
Kundaktaki, bebek savaş alanına taşınır mı?. Ağbim büyük. O yanlarında..
Siperde olan biri daha var.. Yedek Subay Sadi Hoşses..
Yeni nişanlı.. Ama düğünü yapamadan Kırklareli'ne yollamışlar onu da..
Siperde yatarken ve kopacak kıyameti beklerken, Karacaoğlan'ın dizeleri geçmiş eline ve bestelemiş onları..
Yanık başlıyor..
Hicrânı açmıştır sînede yâre
Zavallı gönlümün neş'esi kara
Talihin zulmeti yol vermez yâre
Bahtım kara, gül kara, sümbül kara
Ama nakarat bölümünde coşuyor ve umut haykırıyor..
"Sabret gönül bir gün olur bu hasret biter
Çekilen acılar canım gün olur geçer."
Evet, öyle de oldu. Çekilen acılar bitti.. Hasret bitti. Sadi Hoşses sevdiğine, ben anneme babama ve ağbime kavuştum.
Geriye aldım yayını.. Bir daha dinledim o mahur türküyü, başından.. ve nakarata bağıra bağıra eşlik ederek..
"Sabret gönül bir gün olur bu hasret biter
Çekilen acılar canım gün olur geçer."
*
Evet Sevgili Dostlar..*
Sadi Hoşses Üstadla da tanışmak, onunla defalarca sohbet etmek, konserlerine gitmek, radyo ve televizyon programlarını stüdyoda canlı izlemek şansını buldum. Kaç defa canlı dinledim, kendisinden, 'Sabret Gönül'ü..*
Youtube'a girer "Sabret Gönül" yazarsanız, hem Sadi Hoşses, hem de Mustafa Sağyaşar'dan dinleyebilirsiniz!.
***
İşte İmparatore böyle olur
Fatih Terim coronayı yendi. Taburcu edildi. Tedavisi evinde devam edecek.
İşte İmparatore böyle olur..
İtalyanlar takmıştı ona bu lakabı.. Sondaki e harfi İtalyancasında var ve okunur "e" bu..
İtalyanlar onu hiç unutmadılar.
Geçen hafta da ilan ettiler unutmadıklarını.
İlk gittiği ve fethettiği Floransa kentinin Fiorentina'sı, yerel adı ile Menekşeler, geçen hafta, gelmiş geçmiş en büyük 11'lerini seçtiler ve başına da Fatih Terim'i getirdiler..
Eski okurlar hatırlar.. Yıllar evvel, galiba Four Seasons bir İtalyan haftası ilan etmiş ve Floransa'nın en ünlü lokantasından bir ekip getirmişti.
Arkadaşım müdür beni de davet etti. Gittim. Mutfağa alırlar..
Özel günlerde şefler bazı özel konuklarını mutfakta kurdukları masada ağırlarlar..
Mutfağın kapısından girdim ve şaşkınlıktan dondum kaldım.
Koca mutfak boydan boya Fiorentina ve Galatasaray bayrakları ve renkleriyle dolu..
Balonlar, kurdelalar.. Arada koca koca Fatih Terim resimleri..
Şefin yardımcısı bir genç İtalyan kadını.. Yemeğimi o getirdi masama ve oturdu..
..Ve anlattı!.
Fatih Terim'in Floransa'da nasıl bir efsane olduğunu..
"Her İtalyan kadını ona aşıktır, benim gibi" dedi.. Erkekler de tabii..
Floransa Belediyesi İmparatore'yi unutmamış, stada açılan yollardan birine adını koymuş..
"Fatih Terim Caddesi.." O zaman yazmıştım, uzun uzun!.
Virüsü vücudundan atana dek, evinde karantinada kalacak Fatih Hocam.. Orda nasıl emin ellerde olduğunu en iyi bilenlerdenim..
Çünkü Fulya Terim'i çok, hem de çok çok iyi tanıyorum!.
***
Corona 'Kuzey', 'Güney' tanımıyor!.
Ertan Birinci dostum, Kıbrıs'ta yeni gelişmeleri özetledi, sizlere..
*
Corona, Kıbrıs'ı ve Kıbrıslı'yı Türk Rum diye ayırmadan ikisini de tanımaya ve can yakmaya devam ediyor ....
Geçen pazartesi akşamı Ada'nın her iki kesiminde de hükümetler gece sokağa çıkma yasağı ilan ettiler .. Artık Kıbrıslılar gece saat 21:00 den sabah 06:00' ya kadar evlerinden çıkamayacak.
Marketler de 20:00 de kapanacaklar.
Virüsün bulaşıcılığı ve çabuk yaygınlığı biliniyor.
Karpaz bölgemizde de pozitif vakalar çıkınca yetkililer 3 köyümüzü karantinaya aldılar.
Uzmanların söylediği bu haftanın çok önemli olduğu yönünde...
O nedenle de evlerde kalma yani iş yerlerini açmama kararı da 10 nisana kadar uzatıldı.
Bu süreç; daha önce de belirttim, Kıbrıs Türk'ünün dayanışması açısından harika örneklerlerle dolu geçiyor.
Öğrencilerimiz dünyanın dört bir yanından ülkemize dönmeye devam ederken onlar için herkes seferber oluyor. KKTC cumhurbaşkanlığı, hükümeti, Türkiye'nin hükümet yetkilileri, THY gibi kuruluşları, Kıbrıslı Türk öğrencileri dünyanın öbür ucundan Kıbrıs'a memleketlerine getirmenin mutluluğunu yaşıyorlar.
Üniversitelerde muhtaç, özellikle Afrika kökenli öğrencilere KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve Vakıflar İdaresi gıda paketi hazırlayıp veriyorlar.
Doktorlar ve sağlık çalışanları Girne otelimize yerleşmeye başladı.
Onlara çok iyi bakmalıyız ..
Çünkü sağlık çalışanlarının haklarını ödeyemeyiz.
..Ve Türkiyemiz..
Türkiye, öğrencilerimizi yolladığı uçağında sessiz sedasız çok değerli tıbbi sağlık malzemelerini de Kıbrıs'ına gönderdi.
Bugün bir de baktık ki Irak'tan Antalya bağlantılı gelen uçak 317 Iraklı öğrenciyi memleketlerine geri götürdü.
317 Iraklı, 317 dostluk elçisi demek değil mi!
***
Tuba nasıl oyuncu?.
Efendim, Tuba dediğim, Büyüküstün..
Soruyu soran da, "Alice" köşesinde sevgili kardeşim Ali Eyüpoğlu..
(Milliyet).
Tuba nasıl oyuncu imiş?.
"Büyük oyuncu mu, yapmacık oyuncu mu, doğal oyuncu mu?." Sorduğun soruya bak, Ali?.
Kız "Büyük oyuncu..
Hem de çok büyük!." Sevgilisinin dükkanının önünde otururken, iki magazin foto muhabiri resmini çekmişler.
Adamları sevgilisine nasıl şikayet ettiyse, adam deliye dönmüş. İki silahlı güvenlik görevlisini, gazetecilerin peşinden yollamış.
Güvenlikçiler peşlerinden gidip muhabirleri yakalamış. Silah tehdidi ile fotoğraf makinelerini gasp etmişler.
Silahlı gasp 20 seneye kadar suç. Teşvik de nerdeyse bir o kadar.
Hemen karakola gidip ifade veren muhabirler, haberi kendi gazeteleri Hürriyet ve Milliyet'e yazıyor ve "Dava edeceğiz" diyorlar.
Hep okumadık mı?
Ettiler de..
Tuba ve sevgilisi hapı yuttu değil mi?.
Hayır..
Meraklısı biliyor.
Kız öyle büyük oyuncu ki, o öfkeli muhabirleri öyle ikna (!) ediyor ki, karakolda doğru söyleyen iki muhabir, mahkemede şaşıyor ve diyorlar ki?.
"Biz kovalanmadık. Tehdit de edilmedik. Kameralarımızı kendi arzumuzla Tuba hanıma verdik!."
***
Online Müze!.
Pazar ekimizde beni çok mutlu eden bir tam sayfa vardı, "Müze gezmek hiç bu kadar online olmamıştı" başlığıyla..
Resimler var..
Londra, British Museum.. Paris, Louvre..
New York Metropolitan.. Berlin, bizden kaçırılan dünya harikası Pergamon.. İstanbul, İstanbul Modern..
Daha niceleri.. Oturduğunuz yerden tıklayıp, evden hepsini gezebileceksiniz.
Online müze nasıl gezilir anlatmışlar. Bir yığın müzede neler görebileceğinizi anlatmışlar..
Tamam!.. Harika.. Ama bir şey eksik..
Bir minicik ayrıntı yok..
Yahu online gezebileceğimiz bu müzelerin "Online adresi" ne?.
Müzenin resmi.. Altında içindekiler..
Tamam.. Güzel.. Çok güzeeellll!
...de altına, en altına, bir, tek bir satırcık "www" diye tıklama adresini yazmaya neden üşendiniz Olkan ve Metin dostlarım..
Yani o sayfayı yapan editör ve tasarımcı kardeşlerim..
Herkes sizin gibi internet uzmanı değil.
İşte ben beceremedimse, bu ülkede kaç kişi o müzeleri sayenizde gezebilmiştir bu boş günlerinde acaba?.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Dünyada, kahkaha ve keyif kadar, karşı konulamaz derecede bulaşıcı etki yapan hiçbir şey yoktur. Charles Dickens
TEBESSÜM
- Siyah ve kırmızı olan ve çok ses çıkaran.. Nedir?.
- Mehter davulu yüklenmiş Zebra!.