Son yılların en güzel yılbaşı gecelerinden birini yaşadım.. Yeni bir yıla "Aile ve Dostlar"la bir arada girmek kadar muhteşem bir şey olamaz..
Yeğen Zeyno ve eşi Tolga topladı bizi bir lezzet sofrasında.. O sofrada ne yesek, içsek harika olurdu ama bizim sofradaki lezzet gerçekten Paris'in 3 Michelin yıldızlı, bir seneden önce rezervasyon veremeyen restoranlarında bile olamaz..
Zira ana yemekler dahil, soframızı süsleyen her ama her tabakta "Sevgi" vardı..
Yılbaşımızı harika yapan sevgiydi.. Dost sevgisi. Aile sevgisi..
Kemaller Ankara'dan gelmişlerdi. Damat Tolga'nın annesi Sevgili Filiz Hanım zaten burdaydı ama, kızı Tuğçe ve damadı.. Dünya şekeri iki minik çocukları, Amerika'dan gelip katılmışlardı bize.. Damadın anne ve babası.. Yıllardır bizim ailemiz gibi olan Erdoğanlar.. Nehir!.
Ağbisi Fırat.. Annesi Şükran.. Tolga ve Zeyno sayesinde tanıştığımız iki harika dost.. Sercan..
Doğan ve eşi Julia..
Yemek keyifle yendi.. Sonra, kimbilir, 40 yıldır unuttuğum, Uluç Ailesi'nin yılbaşı geleneği tombala oynadık.. Çocukken en sevdiğim bölümüydü, yılbaşlarının, Ankara'da..
Nasıl daldım gittim, o unutulması mümkün olmayan anılara..
Son anda TRT'yi açtık da geri sayımı yakaladık..
Herkes sarmaş dolaş.. Sonra herkes telefonlara sarıldı tabii..
Ben İzmir'deki Öcal ağbimle Özay yengemi, sonra da Ankara'da ailenin Kraliçesi bacımı, Serpil'i ve eşi asker arkadaşım Fethi'yi aradım..
Sonra da etrafa anlayışlı büyük (En yaşlı bendim her halde) havası atıp, "Hadi bakalım" dedim ki, gençler artık baş başa kalsınlar ve keyifle sabahlasınlar..
Şarkılar, türkülerle döndük eve.. Kafamı yastığa koydum..
Ne mutluluktur çok iyi bilirim, kafayı yastığa koyar koymaz dalmak ve sabaha dek kesiksiz uyumak.. Hastanelerde yıllarım, yığınla uykusuz, geçmek, bitmek bilmeyen gecelerim öğretti bana bu "Gerçek" mutluluğu..
Kıymetini iyi bilirim.. Siz de iyi bilin dostlarım..
Sabah dokuz gibi kalktı bizim takım tabii..
Ertekin'li Ortaköy yıllarında, kadim dost Ceki Finzi ile yeni yıla Ortaköy'de girerdik.
Ceki mutlak, Tv5 Monde'u açardı. Orada üç dört saat süren harika bir yılbaşı eğlencesi olurdu.
Dünyanın dört bir yanından gelmiş, dünya starlarının gösterileri.. Şarkılar.. Danslar.. Sirk numaraları.. Komedyenler.. Ben Zeynolara giderken kaydı ayarlamıştım. Sabah kahvaltıdan sonra, dokundum kumandaya.. O şov yok artık.. "Fransız Şansonları Bayramı" diye bir Yılbaşı Özel Programı koymuşlar.. Fransa'nın en popüler sanatçıları.. Ülkemizde artık Fransız popu hiç bir yerde çalınmadığı için tanımıyoruz onları.. Ama bizim devirden iki süperstar var, sürpriz.. Hemen tüm şarkılarını ezber bildiğimiz Enrico Macias ve Sylvie Vartan..
İkisi de bayağı kilo almış, yaşlanmış tabii.. Eeee, olacak o kadar tabii.. Ben aynı mı kaldım?.
Programda ikisinin de eski günlerinden klipler vardı.. Hele Enrico ile Charles Aznavour'un bir düeti..
Öğlen yemeğini evde hafif atıştırdık..
Ver elini İMÇ.. İMÇ'de işimiz yok tabii. Ama Nükhet İstanbul'da olduğu her yeni yılın ilk günü, İMÇ'nin hemen arkasındaki "Ayın Biri" Kilisesine uğrar.. Bir adak geleneği yeri orası.. Bizim Telli Baba gibi..
Her dine, her inanca açık.. Girip dileğini diliyor ve bir takma kilit alıyorsun..
Adağın yerine gelirse, o kilidi getirip kiliseye geri vereceksin.
İlk defasında sabah gitmiştik, 100-150 metre kuyruk vardı..
Bu defa akşam üzeri.. Nükhet'in adağı tutmuş.. Aldığı kilidi geri vermek için girdi.. Az sonra çıktı.. O kilidi vermiş, 10 yeni kilit almış, iyi mi?.
Oralara gidince, akşam yemeği bizim ailenin sevdiği yerlerden Çanak oluyor tabii!. Mangalda kuru fasulye.. En iyi tarafı, etsiz de yapıyorlar ve pilavlarında et suyu kullanmıyorlar.. Et yemez Kemal bu yüzden bayılır Çanak'a..
Valla patlayana kadar yedik, Balat'ta..
Dönerken, dünyada ne var, ne yok, diye ipadimi açtım..
Nehir'in yeni yıl mesajı çıktı karşıma..
"Benim Adım Melek" dizisiyle tiryakisi yaptığı insanları bütün 2019 yılı boyunca ağlatan Nehir Erdoğan'ın, dizinin çekildiği Gaziantep'teki konağın avlusundan çekip yolladığı mesaj!..
"Hepimizin birbirine bağlayan büyük kocaman avlularımız olsun. 2020 yılının çok sevgi dolu, farkında geçmesini diliyorum. Kesinlikle korkusuz geçmesini diliyorum. Sevgi olduğu zaman sağlığın da, neşenin de, barışın da, bereketin de geleceğini umuyorum."
***
..Ve şu anda, ne kadar mutlu, ne kadar keyifliyim bilemezsiniz..
Size kısaca özetlediğim harika tatil bitti diye nasıl mutlu, nasıl keyifli olabildiğimi merak etmeyin sakın..
İnsanın sabah kalkınca gidecek bir işi olması kadar da güzel bir şey olamaz.. Hele sevdiğin ve başarılı olduğun bir işe, iş yerine gidiyorsan, tadından yenmez..
1957'de başladım bu mesleğe..
Hiç ama hiç istifa etmediğim, hiç ama hiçbir iş yerimi bırakıp gitmediğim halde, öyle çok işsiz kaldım ki..
Ya kovdular, ya gazetem kapandı, saymağı unuttuğum defalarca..
Aç, susuz, parasız aylar yaşadım.. Bir kooperatif evim vardı da, dilenmek zorunda kalmadım..
Üç beş kuruş teliflerle, yazı başı 25 liralarla idare ettim yıllarca..
Hadi ben tek başımaydım.. Aile babası arkadaşlarım vardı. Kovulduğunu ailesinden gizleyen, sabah "İşe" diye evden çıkıp, gece bir vakitlere kadar kahvede pinekleyen arkadaşlarım..
O yüzden iyi bilirim iş sahibi olmanın mutluluğunu..
İşte yeni yıla girerken, Güneş ve Star'ın kapandığı haberi geldi.. İki gazete daha gitti..
Gene kaç meslektaşım işsiz kaldı!. Peki kaç meslektaşım paylaştı onların tam da yılbaşı arifesindeki bu acılarını?. "Onlar nasıl yılbaşı kutladı" diye kaçımız düşündük?.
Anında sövmeyi ihmal etmeyen meslektaşlarım size soruyorum?. Kaçınız o acıları paylaştınız ha?. Ama o gazeteler kapandı diye bayram, "Darısı kalanların başına" diye dua edenleri biliyorum.
Gözlerini, ruhlarını, kalplerini, kin, öfke ve nefret bürümüş olanları iyi biliyorum..
Bütün bunları çok çok iyi bildiğim için, bu sabah işe gelmek, bu masanın, bu bilgisayarın başına geçmek ve beni sizlerle buluşturacak bu satırları yazmak hem de nasıl "Mutluluk İlacı" oluyor, benim için!.
Aileniz varsa.. Dostlarınız varsa.. Ve de işiniz varsa, dostlarım, mutlusunuz demektir.. Dönüp başka yerde aramayın..
Mutluluğun içindesiniz..
Onun için göremiyorsunuz zaten.
Denizin içinde, deniz görülür mü?.
Ne demiş, ozan Hayali..
"Ol mahiler ki, derya içredir, deryayı bilmezler!."
Hadi onlar balık!. Peki ya siz?.
***
Medeni ne demek?.
MHK Başkanımız Zekeriya Alp, bugün bir basın toplantısı yapacak.
Katılmayacağım ama ona burdan bir sorum var..
"Medeni sözcüğü ne anlama gelir?. Tarif eder misin Alp Başkan?." "Fenerbahçe düşmanları" deyişini, Ali Şen ve Aziz Yıldırım'dan sonra geri getiren, spordaki dünya güzeli "Rekabet" lafını "Düşmanlık"la değiştiren fanatik ötesi Ali Koç'un Federasyon Başkanı Nihat Özdemir ve seninle buluşması için bana aynen 'Medeni insanlar, medeni bir toplantı yaptık, ne var bunda' dedin de ondan soruyorum.
"Medeni toplantı" neden Federasyonun resmi binasında değil, Zorlu'da yapıldı?.
Madem "Medeni" idi ve "Gizli" değildi, neden Federasyonun resmi sitesinde tek satır yazılmadı?.
5 aralıkta yapılan "Medeni Toplantı"dan, neden 11 aralıkta Erman Toroğlu açıklayana kadar kimsenin haberi olmadı?.
Neden Erman Toroğlu açıkladığı halde, sen ve Başkan Nihat Özdemir, bugüne, yani 3 ocağa kadar sustunuz da sadece Ali Koç "Hakem olaylarını konuştuk" dedi?. Yani seni töhmet altında bıraktığı halde, neden günlerce sustun?.
Bu arada, Beşiktaş'ın 3 puanı orta ve VAR hakemleri tarafından çalınıp, Fener'e armağan edildiği, Sabah binası gece yarıları Ali Koç'un fedaileri tarafından basıldığı, Erman Toroğlu küfürlerle aşağıya davet edildiği halde, susmaya devam ettin?
"Medeni" sence ne demek açıkla ki, benim bildiğim lügatlardaki anlamı, farklı mı, değil mi, görelim, olur mu Başkan?.
***
Yılmaz Tekin Onay!.
Yılbaşı yemeği için Zeynolara gitmeye hazırlanırken, cep telefonumda isim belirdi. "Yılmaz Tekin Onay!." Sevgili Yılmaz, uzun süredir ağır hasta.. Konuşamıyor bile.. Tahmin ettim..
Telefonda eşi..
"Hıncal Bey, bir kaç dakika önce kaybettik" dedi..
Hey gidi Baba Yılmaz Hey!.. Önce Harbiye, sonra Ordu Basketbol Milli Takımı'nın kaptanı Baba Yılmaz.. Gündüz Tekin Onay'ın ağbisi.. Güntekin'in amcası..
Annemin ölüm haberini alınca, içimdeki ilk his rahatlama olmuştu.
"Artık hiç acı çekmeyecek.." Morfin bile işe yaramıyordu, "Acı çekmeden bir nefes alayım, sonra canımı al, Allahım" diye dua eden annemde..
Öylesi yaşam dolu, öylesi hareketli, öylesi gittiği her yere neşe getiren Baba Yılmaz'a da bu hayat olmuyordu işte..
Askerliği ve basketi bıraktı, bize katıldı.
Yeni kurduğumuz Öncü gazetesi spor servisine, basket yazarı oldu. Sonradan Milli Futbol Takımı Hocalığına kadar yükselecek kardeşi Gündüz'ü de getirdi bize.. Ama spor yazarlığı Gündüz'ü sarmadı.
Kursa girdi, futbol antrenörü oldu.
Gençlere en önem veren Federasyon Başkanı olarak tarihe geçen Orhan Şeref Apak, keşfetti onu da.. Genç Milli Takımlar Teknik Kadrosuna aldı. Orda hızla yükseldi Gündüz..
Bir gün beni Beylerbeyi sahasında bir maça çağırdı.. "Hıncal Ağbi bir genç var görmelisin" diye.. Gittim tabii..
Harika bir genç vardı gerçekten sahada..
Bayıldım izlerken.. Sonra da sarıldım öptüm Gündüz'ü..
O genç kimdi biliyor musunuz?.
Arda Turan!.
Fatih Hoca'sının elini öpen Arda..
Haydi Arda.. Sana yeniden kucak açan Fatih Hoca'nla birlikte, seni bana tanıtan, genç yaşta kaybettiğimiz Gündüz Hoca'na da layık ol..
Baba Yılmaz!.
Ruhunun cennette olduğunu biliyorum..
Gündüz'le buluştun. Ona sarıl.
Özlemlerimizi söyle, olur mu?.
***
34 CJA 622!..
Geçen yılı "trafik" diye kapattım. Yeni yılı trafikle açıyorum.. "Trafikle Mücadele.. İstanbul'u rahatlatma" sözleri veren İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ve İstanbul Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu bu kentte, bir, tek bir gün, eskortsuz, yol kestirmeden, yol açtırmadan dolaşsın da, vatandaşın çektiklerini çeksinler de, görsünler diye, bu satırları, onlara ithaf ediyorum..
Yeni Yılın son 90a çekimi için atv'nin Başakşehir Üniversitesiyle paylaştığı binaya gittik. Yerin altında kat kat otopark var. Hepsi de asansörlü..
Okul tatil.. atv'nin yarısı da öyle.. Yani oto parkın nerdeyse yarısı boş..
O zaman, arabanızı tam da iki kat arasındaki dönüşe park edip gitmek ne demek oluyor, saygısız İnsan!.
Senin kolayına gelsin diye, girip çıkan onlarca insana işkence çektirmek ne oluyor?.
Sende hiç utanma yok mu?.
"Herkesin başına polis dikemem" lafına sığınanları savunmak için mi, bu haltı yiyorsun?.
Resmini çektim. Arşivimde duruyor, merak etme..
***
SEVDİĞİM LAFLAR
İyice bilin ki, bir değil bin kez ölmem gerekse de, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.
Platon (Teşekkürler Venüs
TEBESSÜM
Evlilik videomuzu tersinden oynattım dün ve nasıl keyifli oldu.. Yüzüğü karımın parmağından çıkarıp cebime atmam.. Nikah Dairesinden çıkıp, en iyi arkadaşlarımla meyhaneye gidip kafayı çekmem.