Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Uyanıklar ve köleler ülkesi!.

"Bu ülke iflah olmaz" diyenlere giderek hak veriyorum.. Her gün, her saat, her yerde gördüklerim beni çıldırtıyor. Ama sadece beni.. Gerisi koyun gibi.. Kızmayın ama gerçekten öyleyiz..
Ülkede iki çeşit insan var. Uyanıklar ve uyanıklara sessiz kalıp, onların haklarını gasp etmesine göz yuman, bu davranışlarıyla teşvikçi olanlar..
Kurallar "Uyanıklar" için konmuş sanki. Onlar kural tanımayacaklar, kurallara uyan uygar vatandaşlar sıralarını beklerken, suratlarına gülüp çekip gidecekler..
Aynen böyle oluyor..
Geçen hafta iki örneğini arka arkaya yaşadım.

***
Öğle üzeri yazılarımı bitirdim. Çıkacağım.. Arabam garajda B2 katında.. Asansöre bindim.. B1 katında durdu asansör. Kapı açıldı. Yanımızdaki bir arkadaş indi. Asansörün önü kalabalık.. Yemekhane katı ya. Yemeklerini yiyen meslektaşlarım çalışma yerlerine çıkmak için bekliyorlar. Tam kapı kapanırken bir hanımefendi (!) meslektaşımız kalabalığı yararak araya girdi, elini kapıya uzatırken telaşlanmasın diye uyardım..
"Aşağı iniyor!."
Yüzünde küstah bir ifade ile yanıt verdi..
"Biliyorum!."
B2 katına geldik. Son kat bu. Daha aşağısı yok. Kapının önünde duruyor..
"Buyrun" diye işaret ettim.. "Ben inmiyorum" dedi.
"O zaman niye bindiniz, inen asansöre" dedim.. "Kapının önünde bir yığın arkadaşınız bekliyordu. Onların hakkını gasp ettiniz. Bir de 'Gazeteci'siniz. Yani bu ülkede yanlışları siz düzelteceksiniz, öyle mi?."
Sırıttı, uyanık..
Adını yazamadım. Çünkü bu gazetede kimlik kartlarını görünür yerde taşımak kural ama, bir ben varım bir de, birkaç kişi.. Geri kalan onların "Sabah" mensubu olduklarını gösteren kartları taşımaktan utanıyorlar. "Damgalı eşek" olurlarmış, takarlarsa.. Taşımadıkları için yönetim tarafından uyarılan yok. Kural var, uygulayan yok yani..
O uyanık hanımın, bu satırları okurken utanacağını sanmıyorum.. Gülecek her halde.. İçinden "Sen kurala uyup sıranı bekle gerzek" de diyecektir mutlak. Desin. Ama ben, tepkimi göstererek vatandaşlık ve gazetecilik görevimi yapmış olacağım.
***
Arabaya bindik, çıktık.. Balmumcu kavşağında köprünün üzerinden geçiyoruz. O geçit üç şerit. Sağdaki iki şerit köprü çıkışı.. Milim milim gidiyor.. Soldaki tek şerit Büyükdere Caddesi'ne bağlanıyor. Biz dahil tek tük araba var.. Boş.. Birisi sağdan fırladı. Bizim şeride geçti gaza bastı, soldan en öne gitti. Tam Köprü ayrımında durdu. "Uyanık" tabiri ile "Kaynak" yapacak!. Sağ iki şeritte bekleyen ve kurala saygı duyan vatandaşlar "Eşşek" ya.. O Uyanık ya.. Bu ülkede düzen hep uyanıkları ödüllendirmek üzerine kurulu ya..
Sağında köprü şeritlerinde tampon tampona gidenler yol vermese, bizimki, Büyükdere Caddesi şeridini de tıkayacak. Kurala saygılı, sıralarını bekleyenlerden biri, hakkını gasp etme niyetindeki bu uyanığa teslim olmasa, o uyanık herif bizim boş şeridi tıkayacak ve birikenlerin kornaları yüzünden, girdiği şeritte devam edip, caddeye çıkacak ve ilerdeki köprü sapağına gitmek zorunda kalacak. Yani uyanıklığın bedelini, daha çok zaman kaybederek ödeyecek..
Ama bildiği var.. İçimizdeki köle ruhunu tanıyor.. Köprü şeridinde on dakikadır gıdım gıdım gidenlerden biri nasılsa yol verecek uyanığa.
Nitekim verdi.. Caner önde, olayı izliyor. Hemen plakayı yazmaya davrandı.
"Hayır, uyanığın değil, yol verenin plakasını yaz ve pazartesi sabahı bana ver" dedim.. Çünkü asıl suçlu o.. Uyanığı ödüllendiren köle, o çünkü..
34 KA 2063!..
***
İşte yarım saat arayla yaşadığım iki olay..
Bu ülke, her alanda ve her fırsatta hakkımızı gasp eden uyanıklarla dolu.. Peki biz ne yapıyoruz?.
..Ve de ne yapmalıyız?.
Bir düşünün istedim sadece..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA