Durul Gence.. Ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük davulcusu.. Parkinson'un pençesinde kıvranmaya başlamıştı, 2000'li yılların başında.. Ama yaşama azmini kaybetmedi. Savaşa başladı ve sürdürdü. Hem de nasıl sürdürdü..
6 yıl evvel, Tefo ile bir konser düzenleme kararı verdik. Türker Ağabey (İnanoğlu) TİM'i bize karşılıksız bıraktı bir gece.. Durul döneminin tüm starlarını davet edip bir orkestra kurduk.
Tefo kurdu doğrusu.. Durul Gence'nin çaldığı Somer Soyata Deniz Harpokul Orkestrasından, Durul Gence 5, Durul Gence 10'a dek kim varsa..
Gene o devrin, artık müziği bırakanlarından Erkut Taçkın'dan, devam eden Özdemir Erdoğanlara, dev kim varsa çağırdık.. Onlar da gecenin solistleri..
Durul da bir ara sahneye çıkıp Şamil çalacaktı. Milyonla satan efsane düzenlemesi Şeyh Şamil..
Ne "Bir ara"sı.. Ne "Şamil"i.. Durul en başta çıktı oturdu, davulun başına ve tam 4.5 saat ara vermeden çaldı, o parkinsonlu elleriyle.. Mucizeyi yaratan baklaydı. Bildiğiniz bakla.. 2006 yılında bu köşede yazmıştım Bakla Mucizesini.. Onu da köşeme aldım, bilmeyenler okusun, diye..
İşte o Durul, o "Yenilmez" Durul, bir mektup yazmış sizlere.. Benden aracılık rica ediyor.. Lafı uzatmamak için bir şey yazmıyor, sözü ona bırakıyorum.
***
Sevgili Dostlar, Arkadaşlar,
Moral yükseltici davranışlarınızın desteğiyle bugünlere kadar geldik. 2019 yılı benim gibi 1940 doğumlular için 79 yaş demek olduğuna göre, istesek de istemesek de biz 80'lere merdiven dayamış sayılırız... Bundan sonrası hepimiz için zor. Kötümser olmak istemiyorum ama, "El'in bakıcısına irezil (!) olmaktansa öbür tarafa kaçmak daha mı iyi olur acaba" diye kendimi sorguladığım zaman da aklıma, başta kızım Elvin olmak üzere tüm sevdiklerim, yani sizler geliyorsunuz. Bu da bana direnme gücü veriyor.
6 yıl evvel TİM'deki
DURUL, DAVUL VE DOSTLARI etkinliğindeki kadar görkemli olmasa da Parkinson'dan kaynaklandığı bilinen bütün olumsuzluklara rağmen ufak tefek konsercikler vererek kaliteli ve canlı müzik yapmaya devam ediyorum.
Son 15 yıl içerisinde kaç kez sürpriz bir şekilde liranın, avro ve dolar karşısında kaybettiği değerin kurbanlarından biri olmak sıfatıyla, hani biraz da "Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış" sözünün gölgesine sığınarak bir zamanlar yapıp yapıp rafa kaldırdığım müziklerimi nasıl değerlendirebileceğim konusunu araştırırken bir İngiliz firması olan
Finders Keepers Records (FKR) ile karşılaştım.
Gösterdikleri büyük ilgi ve heyecanlarının da etkisiyle ilk olarak 45 yıl evvel Norveç'te yaptığım çalışmaların ürünlerinden
Black Cat ve
Boo Song adlı parçalarımın 45'lik plak yapılması üzerine, bütün dünya ülkeleri için geçerli olmak kaydıyla (sanki o kadar yaşayacakmışım gibi) 5 yıl süreli bir anlaşmaya imza attım.
Karşılıklı bilgi değiştokuşları bitti ve nihayet bizim 45'lik basıldı. Fakat kapakta (nerede buldularsa) gençlik günlerime ait bir resmimi fotomontajla Karakedi kılığına sokarak kullanmışlar. Bence karakediden çok şeytana benziyor olması bana ters geldi. Efendice bir dil ile bu görüşü FKR' ye bildirdik. Onlar da ikinci plak ve zarfların da bizimkiyle birlikte topluca basılmış olduğunu, tek plak için yapılacak değişikliklerin ekstra mali sıkıntılar yaratacağını, daha önemlisi, programlanmış piyasaya arz tarihlerini çok gerilere atacağını, bu konuda ısrar etmemizin yararımıza olacağını ifade ettiler. "Açıklama" başlığı altında öylesine güzel bir tanıtım yazısı yazmışlar ki, "Helal olsun" deyip itirazımdan caydım.
Sizlerden ricam, internet'e Finders Keepers Records yazarak girin, full catalog'u tıklayın. Karakedi'yi görün, benden selam edin (!), müziği de dinledikten sonra bu plağın milyon satması (!..) için, sizce ne yapmak gerekir? ve siz bu konuda ne yapabilirsiniz?..
Lütfen düşünün ve yine lütfen konuyla ilgili görüşlerinizi aşağıdaki e-mail adresime gönderin...
Sevgi ve saygılarımla..
durulgence@yahoo.com