Evin 21 yaşındaki oğlu, internetten sipariş verip 130 liralık siyanür alıyor.
İftar öncesi mutfağa girip bir şeyler yapıyor ve elinde dört bardakla sofraya gelip "Size geçmiş zamanların şerbetlerinden hazırladım" diyor.
Annesine, babasına ve biri 4 yaşındaki iki kardeşine ikram ediyor.
Baba ve anne hepsini içiyorlar. İki kardeş nasılsa içerken üzerlerine döküyorlar.
Üniversiteli oğul karşılarındaki koltuğa oturuyor..
Saatine bakıyor ve onlar kıvranmaya başlarken, konuşuyor..
"15 dakika sonra öleceksiniz!." Hayır, korku filmi sahnesi değil bu!. Tiyatro oyunu falan da değil.. Bire bir gerçek..
Dün gazetemizde içerden verilen bu haber, birinci sayfanın tamamını kaplardı, bu gazeteyi ben yönetseydim..
Yanında da, tepedeki başlıklı bir "Ek" yazı..
"Neler oluyor bize?." Bu ülkede benim okuduğum devirlerde, üniversiteler ve hocaları manşetlerden inmezlerdi.
Şimdi en başta "Tarihi Üniversitemiz" İstanbul, hepsi susuyor..
Ben yollardım en acar muhabiri onlara..
Sadece son bir ayda işlenmiş, korkunç, akla hayale gelmez cinayetlerin haberlerinden bir dosyayı da koltuğunun altına verip, İstanbul Üniversitesi'ne yollardım. "Sor bakalım" derdim.
"Psikoloji, Sosyal Psikoloji profesörlerine sor bakalım, bunlar olağan şeyler mi, yoksa, bu ülkede bir şeyler mi oluyor da, bu faciaları tetikliyor?."
"Sor bakalım, bu ülkede en sıradan, en etliye sütlüye karışmayan insanlar olarak güvende miyiz?. En çok da sor bakalım, sosyal medyanın, internetin bu korkunç cinayetleri teşvik, tahrik ve kolaylaştırmadaki rolü ne?." "..Ve sor bakalım, yazılı, görsel medyanın günahı var mı?."
"Ve dahi sor bakalım, özellikle seçim dönemlerinde yaratılan, öfke, kin ve nefret havasının da etkisi olabilir mi?." Sorarım size sevgili okurlar, böyle hazırlanmış bir haberi okumaz mıydınız?.
Televizyonda her gün ayni kişilerle ayni nağmeleri çalmayı marifet sayan ve saatler öldüren açık oturumcuların biri "Fark" yaratsa ve en büyük profesörleri çağırıp bu sorularla tartıştırsa, dinlemez miydiniz?.
Biz gazeteciliği de, televizyonculuğu da öldürdük, farkında değiliz "Adam ailesini öldürdü" diye "güya haber" yazarken..
Eczaneye gidin de siyanür isteyin bakalım, kırmızı kapaklı dolaptan çıkarıp verebilirler mi?.
Ama internette, 130 liraya on kişiyi öldürecek zehir, kapınıza teslim..
Onlarca kişiyi öldürecek pompalı silahların da kapıda teslim edildiği gibi..
Peki o ölüm araçlarını kapınıza getiren internet, beyninize neleri sokuyor acaba?.
O 21 yaşındaki aile katili üniversiteli genç tutuklandı. Savcı, bilgisayarının tetkikini istedi mi acaba?. Neler var?. Bir uzman, toplum psikolojisi dahil, genci, şerbet ikram edip, karşılarına geçerek saate baka baka, kaç dakikalık ömürleri kaldığını suratlarına söyleten psikolojiyi araştırma gereği duydu mu?
O cinayet oldu bitti, tamam.. Ama sosyal medyaya bağlı milyonlar var ülkemizde.. Milyonla da aile.. Ünlü, münlü, etliye, sütlüye karışan bile değil, sıradan.. O zaman bir şeyler yapması gerekmiyor mu, hukuk adamlarının, bilim adamlarının, siyaset adamlarının, biz kalanları korumak için?.
Ana haber bültenlerine bakın.. Yer belli değil, zaman belli değil, kim belli değil,ölen kalan belli değil.. Her gece "Ana haber" diye yarım saat bu ipsiz, sapsız görüntüleri yayınlıyorlar. Dehşet görüntüleri..
Bunlar beyin yıkamıyor mu?.
Sinemada göstersen en az +15 kısıtlaması alacak film sahnelerinin gerçeği, canlısı herkesin ekran başında olduğu saatlerde yayınlanıyor, her gece, her ana haberde.. RTÜK mü?.
Kah!.. Kah!.. Kah!..
Bütün bunlar uygun olan kafaları sapıttırmaya yetmiyorlar mı?.
Bir kişi çıkmayacak mı bu ülkede "Ne oluyor, neler oluyor bize" diye soracak!.