Başlıktaki laf bana ait değil. Yavuz Donat'ın. Dün sabah gazetemi açtım kahve masama her günkü gibi.. Dipte Yavuz'un yazısı.. Severim, bayılırım.. Çünkü Yavuz yazılarını masa başında yazmaz. Yurdu, dünyayı dolaşır. İnsanların arasına girer, yaşar, öyle yazar..
Pazar gününü öyle tarif etmiş, ne zamandır adım adım dolaştığı yurdumun köşelerinden birinden.. Ege'den..
"Pazar, demokrasi şöleni, sandık bayramı!."
Yani o günün anlamı ancak bu kadar güzel, bu kadar coşkulu ifade edilirdi..
Evet, yarın "Demokrasi şöleni, sandık bayramı" gerçekten..
Gideceğiz sandığa, atacağız oylarımızı ve bizi yönetenleri seçeceğiz.. Biz seçeceğiz, başkası değil.. Bundan güzel şey olur mu?.
Demokrasi..
İlk demokrasi eski Yunan'daydı, bilirsiniz.. Şehir devletlerinde halk seçerdi kendisini yönetecekleri.. Ama "Halk" herkes değildi.
Köleler oy veremezdi mesela.. Kadınlar da..
Kölelik yakın çağlarda kalkabildi, en uygar geçinen ülkelerde bile.. Ama kadının oy hakkı daha da sonraya kaldı..
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucu Lideri Mustafa Kemal Atatürk, kadına oy hakkı tanıdığında pek çok Avrupa ülkesinin önüne geçmiştik.
Avrupa'ya örnek yaptı Türkiye'yi Mustafa Kemal!.
***
Yarın belediye seçimleri var.. Yaşım gelip oy kullanma hakkını elde ettiğim ilk
seçim, gene belediyeler içindi, tesadüf. Ankara'daydık. Ben mülkiye öğrencisiydim.
Mülkiyeli, sekiz ciltlik mülkiye tarihi yazacak kadar Mülkiyeli
Ali Çankaya da adaydı. Bizim için Ali Amcaydı o.. Çünkü babamın yakın arkadaşı, aile dostumuzdu. Hemen her cumartesi akşamı bizim evde, bizimle yemek yerdi, o kadar yakın..
Ertesi gün oy kullanacağız. O gece yemekte, sırf gır gır olsun diye, babama sordum..
"Yarın hayatımın ilk oyu.. Kime vereyim, baba!.."
Kime oy vereceğimiz belliyken bu soru, laf
açmak için bile sorulmaz.. Bekliyorum babam
terslesin..
"Bu da sorulur mu" desin..
Güldü babam..
"Ali amcandan başka herkese verebilirsin" dedi..
"Benim sorum şaka ya.. Babam da şakayla cevap veriyor işte" diye düşündüm
ama gene de hayretle baktım, babama..
"Ali Çankaya bilirsin bir namus timsalidir. Yemez yedirmez.. Yememek kendi elinde.. Ama kimseye zırnık yedirmemenin bir tek yolu vardır.. Hiçbir iş yapmamak. İş olmazsa kim nerden, nasıl yer ki.. Ali amcan yedirmemek için iş yapmaz. Ankara'da taş üstüne taş koydurmaz.. Böyle bir Ankara'da yaşamak istiyorsan git Ali amcana ver!."
Ali Çankaya seçimi kaybetti.. Bir hafta
sonra, Ankara'nın o zamanki en kalabalık promenad,
yani aşağı yukarı yürüyüş yolu, geniş
kaldırımlı Kızılay/ Sıhhiye Bulvarı'nda elektrik
direklerinin tepesindeki yol aydınlatma lambaları
gitti. Yerlerine fevkalade hoş desenlerle
işlenmiş o masallardaki güzelliklerde kısa
boylu, hani ferforje denen demir direklerde
süslü, gece lambaları yerleştirildi.. Bir haftada
kime ihale edilmiş, yüzlerce desenli demir
nasıl bükülmüş, nasıl yapılmış, nasıl yetiştirilmişti
bilmem..
Gördüğüm, bildiğim bizim bulvar hem de nasıl güzelleşmişti!.
O süslü direklerin altında resim çektiren çiftler bile görmüştüm!.
Demokrasi şöleniniz, sandık bayramınız kutlu olsun!.