Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

20 saatte bir çocuk, trafikte ölürken..

Bu ülkede trafiğin 1 numaralı sorumlusu İçişleri Bakanı Soylu, 2016-2018 arasında meydana gelen trafik kazalarında 864 çocuğun olay yerinde hayatını kaybettiğini açıkladı, Meclis'te bir soru üzerine..
Bu, Türkiye'de her 20 saatte bir çocuğun trafik kazasında öldüğü anlamına geliyor.
Şimdi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan açıklamayı okuyalım.
"Türkiye İstatistik Kurumu 2017 yılına ait karayolu trafik kaza istatistiklerini açıkladı.
Buna göre Türkiye'de karayolu ağında 2017 yılında toplam 1 milyon 202 bin 716 adet trafik kazası meydana geldi.
Bu kazaların 1 milyon 20 bin 47'si maddi hasarlı, 182 bin 669 adedi ise ölümlü yaralanmalı trafik kazası olarak kayıtlara geçti.
Trafik kazaları sonucunda 7 bin 427 kişi öldü, 300 bin 383 kişi yaralandı.
Yıl içinde meydana gelen ölümlü yaralanmalı trafik kazalarının yüzde 74.4'ü yerleşim yeri içinde, yüzde 25.6'sı ise yerleşim yeri dışında meydana geldi."

***
Rakamlar ne kadar dehşet verici bakar mısınız?.
Yılda 1 milyonu aşan kaza..
Yaklaşık 200 bini ölümlü.
7 bin ölü, 300 bin yaralı..
Yani her yıl bir büyük Anadolu şehrini yollara seriyor, ambulans veya cenaze arabalarına yüklüyoruz.
Alanya'nın kent nüfusu 299 bin, mesela..
Acısı.. Bu ülkede her 20 saatte 1 çocuk trafikte ölüyor.
Evet!..
Dehşet verici ama, şaştınız mı?. Hayret ettiniz mi?.
Ben etmedim..
Az bile olmuş!. Allah koruyor milletimizi!.
Siz, özellikle Kapıkule'den öteye arabası ile gidenler, bizdeki kadar başı boş, bizdeki kadar disiplinsiz, bizdeki kadar "Ferman padişahın, dağlar bizimdir" diyenlerin dağ başına çevirdikleri trafik gördünüz mü?.
Fi tarihinde, Türkiye'ye tatile gelen vatandaşlarının burada yaşadıkları trafik kazalarının fazlalığına dikkat eden Almanlar bir araştırma yapmışlardı.
O araştırmadan bir madde..
"Adana ile Edirne arası, aşağı yukarı Edirne- Münih arasına eşit. Bir TIR şoförü, Türkiye sınırları içinde kalan yolda 44 trafik ihlali yaparken, Bulgaristan ve ötesindeki toplam ihlal sayısı 4.." Eşit mesafelerde on misli fark, niye peki?.
Niye adam Türkiye'de pervasız da, Kapıkule'yi geçer geçmez muma dönüyor?.
Çünkü orada yakalanacağını biliyor.
Yakalanınca canının yanacağını da..
Türkiye'de ise "Nerde kim görecek yahu" ve "Görse de ceza üç otuz para.. Yalvarırım eğer çıkarsa karşıma polis, olmadı beş, on kâğıt sıkıştırırım eline" inancı var..
O zaman adam, Avrupa'da tüm işaretlere, tüm kurallara uyuyor. Türkiye'de basıyor gaza gidiyor.
Çünkü Avrupa'da korkuyor.
Bizde ise pervasız, ayni adam!.
Sayın bakanım, bunu çok yazdım. Bir daha yazayım..
Belli ki, bu köşeye başladığım 1990'dan beri, yani nerdeyse 30 senedir, boşuna yazıyorum ama bakarsın biri artık okur, aldırış eder, bir şeyler yapar da 20 saatte bir değil de 30 saatte bir çocuk yitiririz.
Acı konuşuyorum değil mi?. O ailelerin acılarının yanında bu nedir ki?.
Sürücüler niçin Avrupa'da öylesine "Kuraldaş" da bizde başı boş?.
Dünya Trafik Uzmanları buna AYR demişler..
Algılanan Yakalanma Riski!.
Birden 100'e bir AYR cetveli yapmışlar.. Hiç duydunuz mu?.
Maiyetinizden, danışmanlarınızdan biri AYR dedi mi size, hatırlıyor musunuz?.
Şimdi bu AYR, 100'e ne kadar yakınsa, o ülkede insanlar kurallara o kadar riayet ediyorlar.. 0'a ne kadar yakınsa, o kadar dağbaşı oluyoruz.
Bu araştırma yapıldığında, yani Türkiye'de 44 kural ihlal eden, Avrupa'da 4'e düştüğünde Almanya'da AYR, 94 idi. Bizde ise 2!.. Sadece iki..
Neden?.
AYR, yani Algılanan Yakalanma Riski, yani Yakalanma Korkusu'nu iki şey oluşturur.
1- Polis ağının her an, her yerde sizi göreceği, bulacağı, sizi Allah'ın unuttuğu yerde bile bulacağı inancı..
Bunu yaşadım.
İçinde kaktüs ağaçları ve çöl yılanları ve böcekleri dışında canlının yaşamadığı o devasa Nevada çölünde, son insanı iki saat evvel görmüşüz, açık arabada gidiyoruz.
Kayınvalde kullanıyor. Holly arkada.. Ben sigara tüttürüyorum..
Bitti. İzmariti baş ve orta parmak arasına aldım, bir fiske ile çöle atacağım ki, Holly ile annesi, yandan, arkadan elime çullandılar..
"Dur" diye..
Arabadan dışarı çöp atmak yasak.. mış!.
"Yahu kim var ki görecek" dedim.. "Şu kaktüs var ya" dedi, kayınvalde..
Kovboy filmlerinden bilirsiniz..
Adam şeklinde dev ağacı gösterdi. "Onun arkasından bir motosikletli polis çıkabilir.." Yani polisin her zaman, her yerde olabileceği korkusu öyle içlerine işlemiş ki..
Ben iki ay içinde kara yolundan İzmir'e ve Ankara'ya gittim geldim, Sayın Bakanım..
Yollarda bir, tek bir polis görmedim.
Ne araçlı, ne motosikletli, ne yaya..
2- Polis sizi yakalarsa, keseceği cezanın can yakacağı, bütçe sarsacağı bilgisi..
Kayınvalde devlet yardımı alıyordu o yıllar.. Ayda 150 dolar. Yazı ile yüz elli.. O kaktüs ağacının arkasından polis fırlasa ve benim çöle izmarit attığımı görse ödeyeceğimiz ceza 800, sekiz yüz dolar.. Yani beş aylık işsizlik yardımı, bir çöle izmaritle gidiveriyor..
Şimdi sizinle gelin şu yeni yapılan muhteşem yollardan birinden Şile'ye gidip gelelim de yol kenarlarına bakalım.. Kaç "Atık" fabrikasını aylarca işletecek karton ve metal kutular, kaç milyon plastik poşet fırlatılmış, canım yol boyu.. Hâlâ da orda duruyorlardır, atılanlar..
Yollarımız çöplük..
Çünkü bizde dünyanın en güzel yol kenarını çöplüğe çevirmenin ne cezası var, ne yakalayanı..
Yani bugün bu ülkede AYR, koyduğunuz onca EDS!ye rağmen, artık 2 bile değil.. Sıfır Bakanım.. Sıfır.. Bu ülkede yakalanma korkusu "SI- FIR!." Niye olsun ki?.
EDS ile, ya da yol kenarında plakaya kesilen cezaları ödeyen gerzek. Kimse ödemiyor. Çünkü nasılsa sonunda af çıkıyor. 40 yıldır böyle..
Yol boylarında polis yok.
Olan da yaptığı işe inanmıyor..
"108 lira ceza ile bu önlenir mi" diyen çok haklı polis memuru Nişantaşı kavşağında görev yapıyor.
Dörtlüyü yakmış herif de, duble park edip yolu tıkamış.
Kilit Akaretler'e kadar sarkıyor.
Polise herifi gösteriyorum..
"Buraya çekme arabası gelmesi mümkün değil. Yazacağım 108 lira ceza, İşPark ücretinden ucuza geliyor adama, Hıncal Ağbi" diyor, Memur bey, Sayın Bakanım. Çok da haklı olarak.
Gidelim mi, Nişantaşı'na, Bakanım, var mısınız?.
Ya da, Astoria AVM'nin önüne.. Büyükdere Caddesi..
O cadde kenarındaki hemen her direğe "Deprem Acil Yolu/ Durmak yasak" levhaları asılı..
Haklı.. Allah göstermesin bir deprem olsa, İstanbul yakasının tek ama tek arteri o cadde..
Tıkandı mı, cankurtaran da, itfaiye de gidemez..
Ve orası hem İstanbul, hem de Şişli Emniyet Müdürlüklerinin burnunun dibi.. Ve o yoldan her saat, onlar, belki yüzlerle polis aracı geçer..
Durmayı geçin, park etmeyi de geçin..
Duble hatta üçlü park eder, servis araçları "Acil Deprem Şeridi"nde Soylu Bakanım..
Yüzlerce polisin önünde hem de..
O zaman söyleyin bana, öldüren Deprem mi, İnsan mı?.
Bakın hep "Gidelim mi" diyorum. Çünkü her gün, her saat öyle olduğunu biliyorum..
Tam 40 yıldır öyle.. Kimler gitti, kimler geldi.. Değişmeyen tek şey, Trafik Kurallarını hiçe saymak..
..Ve AYR'si zaten sıfır olan kentte, yeni yıla girerken, her şey zamlanırken, hatta asgari ücret bile 2 bin liranın üstüne çıkarken Sayın Bakanım, siz, zaten komik trafik cezalarının bu yıl enflasyon oranında bile artmayacağını ilan ettiniz.
AYR sıfırdı.. Sıfırın altına düştü..
Yılbaşı için Ankara'ya, kardeşlerime gitme kararı vermiştim.
Şimdi düşünüyorum..
Hayır, kardan kıştan değil, trafik yüzünden düşünüyorum..
Harika yollarınız, harika otobanlarınız beni havadan yere indirmişti.. Karayolundan gitmenin keyfini çıkarmaya ve burada da yazmaya başlamıştım..
Şimdi galiba yeniden havaya döneceğim..
Ama orda da düşünceliyim..
Etiler'den Yeşilköy'e, Esenboğa'dan Çay Yolu'na gene karadan gideceğim ya!.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA