Bana sorarsanız, çocukken büyüklerimizin bize öğrettiği en yanlış laftı, "Yaşamak için yemeli.. Yemek için yaşamamalı.." Yahu ne demek?. Hayattan zevk almayı yasaklamak gibi bir şey.. Hıristiyan dininin en ortodoks tarikatlarında vardır. Kola bile içmezler, lezzetli diye.. Yaşamak için su yeter.. O kadar.
Sevişmeleri de sadece çocuk yapmak için.. Onun için Mormon erkekleri kırk eş alıyor olmalılar..
Yaşamak için yiyeceğiz madem, o zaman soru ne?.
"Yaşamak için ne yiyeceğiz, peki?." Bu soru doğal olarak müthiş bir uzmanlık dalı ve onlara bağlı sanayi doğurdu.. Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor..
Kanallarımız ahkâm kesen, fetva verenlerle doldu... Gazetelerimiz uzmanlarla dolu.. Herkes ahkâm kesiyor..
Bi tarihlerde TRT'de Azerbaycan'dan gelmiş yüz bilmem kaç yaşında bir adamla konuşuyorlardı.
Sordular..
"Sizin ülke, dünyada 100'ün üzerinde en çok insanın yaşadığı yermiş.. Bunun sırrı ne?." Azeri ihtiyar güldü..
"Vallahi bilmem.. Biz, memlekette ne yiyorsak, sizde yasak!." O gün bugün, benim evde tüm sıcak yemekler tereyağı ile pişer. Başka katı ve de zeytinyağı dışında da yasaktır.
Bu tiraj ve reyting savaşı öyle bir hal aldı ki, sanki önceden planlı konuşuyor birileri.. Biri bir şey diyor, ertesi gün öteki tam tersini.. Hadi kıyamet..
Efendim Vegan olmak hayatı uzatırmış.
Vejetaryen de değil.. Vegan!. Yani, hayvansal hiçbir ürünü yemez.. Süt, yoğurt mesela.. Ki bunlar dünyanın her yerinde ömür uzatan olarak bilinir, değil mi?.
Büyük uzman, her TV'nin ve gazete manşetlerinin vaz geçilmezi Canan Karatay Hocam "Veganlar tahıl beyinlidir. Tahılı koyunlar yer" deyince ve de arkasından "Meyve yenmeyecek.
Çünkü meyve şekeri hele çocuklara çok zararlı" diye ahkâm kesince yer iyice yerinden oynadı.
Öyle oynadı ki, Cumhurbaşkanı "Biri çıkıyor ekmek yiyin diyor, biri de yemeyin diyor. Biri yağı için diyor diğeri başka bir şey. Vatandaşın kafası karışıyor, bu işi çözün" demek zorunda kaldı..
Çözecekler de nasıl?.
Niye nasıl?.
İşte tam da bugünlerde The New York Times'da okuduğum bir makaleden alıntılar..
Çözüme yardımcı olur mu acaba?.
***
Yakın zamanlara kadar Dr.
Brian Wansink Amerika'nın en saygın yiyecek araştırmacılarındandı. Dünyaca ünlü Cornell Üniversitesi'nde kurduğu Yiyecek ve Marka Laboratuarı'nda yaptığı çalışmalar sonunda küçük davranış değişikliklerinin, yeme alışkanlıklarında önemli sonuçlara yol açacağını anlatmıştı.
Mesela büyük tabaklar, içindeki porsiyonu ufak gösterdiğinden insanların daha çok yemesine sebep oluyordu.
Küçük çocuklar, önlerine renkli sıfatlar eklenmiş sebzeleri daha çok seviyorlardı..
Göbekli marul mesela..
Dr. Wansink, durmadan best seller kitaplar yazıyor, Bush yönetiminden beri
Tarım Bakanlığı'na danışmanlık yapıyordu.
Onun araştırmaları sonunda hükümet okul kafeteryalarını yeniden düzenlemek için 20 milyon dolar harcamış, "Akıllı Yemek Salonları Hareketi" başlatmıştı.
İşte bu Dr. Wansink'in Cornell'deki kariyeri sona erdi.
Üniversitenin açıklaması gündeme bomba gibi düştü.
"Üniversitemizce bir yıl süren soruşturma sonunda, Dr. Wansink'ın, kendisine sağlanan burslarla yaptığı araştırmaların gerçek ve güvenilir olmadığı, görevini kötüye kullandığı ortaya çıkmış ve istifası istenmiştir." Ayni günlerde dünyanın en saygın tıp dergisi Jama da Doktorun 13 araştırmasını yayınlamayı "Bilimsel değeri olmadığından" diyerek geri çevirmişti.
Dr. Wansink skandalı, Amerika'da uzun süreden beri devam eden "Yiyecekler ve Sağlık konulu araştırmalar"ın pek çoğunun palavra olduğu tartışmalarına mum dikti.
Bugün ülke, pek çok araştırmanın yanlış yönlendirici, bilimselliklerinin şüpheli olduğunu ve açıklamaların kişisel menfaat sağlamak için yapıldığını tartışıyor.
Nasıl tartışmasın.. Her gün birbirinin tersi "Ye / Yeme" manşetleri yayınlanıyor. Bir gün, kahve, peynir ve kırmızı şarabın, kalp krizi ve kansere karşı önleyici olduğu yazılıyor..
Bir hafta sonra bir başka araştırmaya dayanarak "Kahve, peynir ve kırmızı şarap
kanser yapar" deniyor.
Ve böyle güya araştırmaya dayalı haberler, her gün medyada ve tonla..
Bazı bilim adamlarının her beş günde bir araştırma makalesi yazdıkları ortaya çıktı. Çünkü durmadan makaleniz yayınlanmazsa iş bulmanız, para kazanmanız zorlaşıyordu..
Böyle olunca da çelişkiler yaygınlaşıyor.
Yemek kitaplarında adı en çok geçen malzemelerden mantar, biber, zeytin, karides, hardal ve limonun kanser vakalarını azalttığı da, arttırdığı da çeşitli araştırmalara dayanarak makale konusu oldu Amerika'da..
Araştırmaların temelinde insanlardan alınan "Ne yedikleri" sorusunun yanıtları var. Ama gene bilim diyor ki, insanlar genelde sabah ne yediklerini bile hatırlamakta güçlük çekerler..
Nerde kaldı, geçen hafta, geçen ay yedikleri.
Ayrıca, hangi sonucu istiyorsanız, ona göre denek seçebilirsiniz.
10 sağlam insan alırsınız. "Peynir" der. On kanserli alırsınız. Onlar da peynir der.. Buyrun size iki zıt sonuçları zıt çıkacak iki
"Yediklerimiz ve kanser" araştırması..
Ayrıca sadece yemek değil, insan yaşam ve sağlığını etkileyen çok başka faktörler de var. Sosyo ekonomik statüsü.. Kişisel genetiği..
Yaşadığı çevre.. Düzenli uyuyup uyumadığı..
Bunlar araştırmaya katılmayınca, en popüler yiyecek araştırmalarının bilimsel değeri hızla düşüyor.
Bir yeni örnek.
Geçen yıl, binlerce insanla konuşarak yapılan bir araştırma sonunda, yüksek karbon hidratlı diyetler, artan ölüm oranlarının sebebi gösterildi.
Buna karşılık margarinler ve et koruyucu etki sağlıyordu.
Haber manşetlere taşındı.
Ardından ayni dergide, gene binlerce insanla yapılan bir araştırma bu yakınlarda çıktı. Bir başka araştırma gurubu tam tersi sonuçlara ulaşmıştı.
Onlara göre düşük karbon hidratlı diyetler, ki onlar doğal olarak et içeriyordu, ölüm oranlarını yükseltiyordu..
Hadi karar verin.. Düşük karbon hidrat mı, yüksek karbon hidrat mı, ömrü uzatıyor?.
***
Haberi yazan NYT Sağlık Muhabiri "Ben 15 yıldır Dr. Wansink'le bir tek kere konuşmadım ve haberini yapmadım. Ama 1993'ten 2017'ye kadar 60 NYT makalesinde Wansink'e atıf yapıldı ya da sözleri yazıldı" diyor, bitirirken.
Düşünün şimdi..Dünyanın araştırmaya en çok para ayıran, en ünlü üniversitelerinin araştırmalarını yayınlayan Amerika'da durum bu olunca, hangi araştırmanın nerde, ne zaman yapıldığı bile bilinmeyen ülkemizde önüne gelen ters, zıt, vatandaşı denek hayvanına döndüren ve en azından ruhsal sağlığı ile oynayan, deliye çeviren bizde neler, nasıl ve en önemlisi "NİÇİN" söylenip yazılıyor.
Cumhurbaşkanı haklı!.
Hem de öyle haklı ki, bence müdahalede geç bile kaldı!.