Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bu açıklamalar yeterli değil!.

Türk Basınını önemli ölçüde sarsan olaylar Sevilay Yılman'ın HaberTurk'te "Ayşe Arman röportajlarını para karşılığı yapıyor" yazısıyla başlamış, ardından uzun süre Hürriyet'te, hem de zamanın patronu Aydın Doğan'ın çok yakınında çalışan Fatih Altaylı "Sevilay bilineni yazmış. Hürriyet'te sadece Ayşe değil, pek çok yazar, para karşılığı, reklam ve tanıtım yazıları yazar. Bu dünya üzerinde de kullanılan bir sistemdir.
Hürriyet'in yanlışı, bu tür yazıların başına "Anlaşmalı ve paralı" olduğunu anlatan bir ifadeyi koymamaktır" demişti.
Olay büyüyünce, o gün yayınlanan Ahmet Hakan'ın "İşbir Yatakları" yazısını örnek vererek, Demirören Gurubu CEO'su Mehmet Soysal'dan açıklama istemiş ve "Ben 70 yıldır her sabah evime giren Hürriyet'imi içimde şüphe duymadan okumaya devam etmek istiyorum" demiştim.
Ahmet Hakan tam bir suçluların paniği içinde havasında "Yahu bu adam kime, ne diyor" diye bakma, anlama gereği duymadan bana saldırmış dün. O ayrı bir konu.. Cevap vereceğim.. Salı günü.. Amacım "Savunma yapmak" değil. Ben 60 yıllık gazeteciyim. Kendimi savunma gereği duyacak yılları çok ama çok geride bıraktım. Sabah'ta 30'uncu yılıma giriyorum. Benim okurum beni bilir.
Kararını da verir.
Ama önünde daha uzun yılları olan sevgili Ahmet Hakan Kardeşime bir gazetecilik dersi vermem gerek, kıdemli bir ağabeyi olarak. Onun için, o konuyu ayırdım. Haftaya ayrı yazacağım.
Bugün konum Hürriyet'in itham ve şüphe altında olan yazıları..

***
Demirören Gurubu CEO'su Mehmet Soysal, istediğimiz açıklamayı birinci sayfadan "Başyazı" gibi değil, iç sayfanın en dibinden "Hürriyet'ten Açıklama" başlığı ile mümkün olan en küçük şekilde yaptı, nedense.
Aynen alıyorum.
***
Son günlerde, başta Ayşe Arman olmak üzere gazetemiz yazarlarına yönelik bir karalama kampanyası kamuoyunun gündemini meşgul etmektedir.
Türk basınının 'amiral gemisi' olan Hürriyet Gazetesi, güçlü yazar ve muhabir kadrosu ile 70 yıldır Türkiye gündemini belirlemektedir.
Bu vasfından ötürü gazetemiz, başta sosyal sorumluluk çalışmaları olmak üzere geniş kitlelere ulaşmak isteyen tüm sektörler ve projeler için en çok tercih edilen yayın organlarının başında gelmektedir.
Proje yönetimi kapsamında paydaş sıfatıyla pek çok kurumla reklam işbirliği yapan Hürriyet Gazetesi, 'haber değeri' anlayışından ödün vermeden bu işbirliklerini haber içeriği olarak da kamuoyuna ulaştırmaktadır. Özellikle yazarların katılımı ile gerçekleştirilen bu tip çalışmalarda, projeyi gerçekleştiren kurum ile gazetemiz arasındaki reklam anlaşması haricinde gazetecileri bağlayan herhangi bir ticari işbirliği söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla gazetemiz yazarlarının da herhangi bir proje komisyonu ile çalışması mevzu bahis değildir.
Bu vesile ile Hürriyet Gazetesi ve yazarlarına yöneltilen bu ithamın gerçek dışı olduğunu belirtmek isteriz.
Gazetemiz 70 yıldır olduğu gibi bundan sonra da gündemi belirlemeye, ses getiren haber çalışmalarına imza atmaya ve projeler geliştirmeye devam edecektir.
Saygılarımızla, Mehmet Soysal Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı
***
Şimdi, Sayın Soysal'ın "Açıklama"sı, yalanlama mı, doğrulama mı?. İtiraf ederim pek anlayamadım.
"Proje yönetimi kapsamında paydaş sıfatıyla pek çok kurumla reklam işbirliği yapan Hürriyet Gazetesi, 'haber değeri' anlayışından ödün vermeden bu işbirliklerini haber içeriği olarak da kamuoyuna ulaştırmaktadır. Özellikle yazarların katılımı ile gerçekleştirilen bu tip çalışmalarda.." ne demek, Sayın Soysal.. İlkokul mezunlarının bile anlayacağı dille, neden açık seçik yazmadınız da bunca dolambaçlı yola girdiniz.
Yani, ticari şirketlerle reklam işbirliği yapıyor, "Haber içeriği olarak ve yazarların katılımı ile" kamuoyuna ulaştırıyorsunuz, bunun karşılığı reklam parası alıyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?..
O zaman bu açıklama bazı Hürriyet yazarlarının, "Paralı reklam yazıları" yazdıklarını kabul etmek değil midir?.
Peki bunların hangisi "Paralı bir reklam işbirliği yazısı, hangisi yazarın kendi özgür iradesidir, bunu bilmek, o gazetenin ve o yazarın okurunun hakkı değil mi?." Açıklamanızdan çıkardığım anlam şu..
"Başta Ayşe Arman, Hürriyet yazarları pek çok kurumla yapılan reklam işbirliği çerçevesinde yazıyor ve gazeteye koyuyorlar. Bunun karşılığı onlar değil, gazete para alıyor." Yanılıyor muyum Sayın Soysal?.
Aynen bunu mu ifade ettiniz?.
Değilse, şu yazarlar dahil reklam verenle işbirliği nedir, somut örnekle anlatın ki, hiç şüphe kalmasın.
Buysa, o zaman da, Ahmet Hakan'ın "İşbir Yatakları" yazısı, bu "Reklamcı/gazete/ yazar işbirliği projesi" içindeki paralı bir yazı mıdır, yoksa Ahmet Hakan'ın kendi kişisel izlenimleri midir, ben Hürriyet okuru olarak bunu nasıl anlayacağım, "Paralı işbirliği yazıları"nı ötekilerden nasıl ayıracağım, onu söyler misiniz?.
***
Bu mesleğe ilk girdiği günden beri tanıdığım, çok sevdiğim ve çok desteklediğim Ayşe Arman Kardeşim de, gazetedeki köşesinde değil, sosyal medyada bir açıklama yaptı..
Neden, Sosyal medyada Ayşe!.
Konu senin sosyal medya takipçilerini değil, Hürriyet Okurlarını ilgilendiriyor.
Gazetende yapsaydın keşke..
Duyunca, sosyal medyadan buldum Ayşe'nin açıklamasını.. O da aynen şöyle.
***
Meslek hayatım boyunca pek çok gerçek dışı ithamla karşı karşıya kaldım.
Bu, en iğrenciydi.
Ben hiç kimseye 'Şerefsiz!' demedim, insanlar birbirine bu kadar ağır bi hakareti nasıl der onu da bilmezdim, artık biliyorum.
Benimle ilgili bu iftirayı çıkartan, iftiraya iftira ekleyen, köpürten herkes şerefsizdir. Bugüne kadar susmanın nedeni gazetemin açıklamayı kendisinin yapmak istemesi.
Açıklama bugün birinci sayfadan duyuruldu ve yapıldı. Ben açık bi kadınım, her konuda şeffaf oldum, 26 yıldır Hürriyet'te çalışıyorum. İşimi de hep tutkuyla yaptım. Herhangi bi röportajdan para aldığımı, para istediğimi söyleyecek bir baba yiğit varsa, gelsin karşıma, yüzüne söylesin. Ya da çıksın medyaya söylesin, 'Evet para verdim!' desin. Bu yapılan en aşağılık şey, isim vermeden muallak bi şekilde para alış verişinin olduğunun söylenmesi.
O zaman açıkla!
Söyleyeni getir karşıma!
Düşmanlığın, kıskançlığın, alt oymanın bu kadarı fazla. Bir de gazetem bana iyi bi maaş ödüyor, niye böyle bi şeye ihtiyaç duyayım? Benim menejerim filan da yok, ben şarkıcı mıyım? Neresinden tutarsa tut, elinde kalan bi iftira. Benim alnım açık.
Gizli saklı bi şeyim yok. Evet, projeler yapılmıştır ama her şey Hürriyet'in bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir, Hürriyet'in işidir...
***
Sevgili Ayşe, Kusura bakma ama seni de aynen Sayın Soysal gibi anlamadım.
"Evet, projeler yapılmıştır ama her şey Hürriyet'in bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir, Hürriyet'in işidir" ne demek..
Yani Hürriyet bir kişi ya da firma ile para karşılığı "Ayşe Arman röportajı" anlaşması yaptı ve sen de görevi alınca, gittin, yaptın ve kendi olağan söyleşin gibi yayınladın öyle mi?.
Evet mi, Hayır mı Ayşe?.
Şimdi birisi bana "100 bin lira verdim, Ayşe geldi benimle söyleşi yaptı, Hürriyet'te çıktı" dese, ben ne düşünürüm?.
Parayı Hürriyet mi aldı, sen mi aldın diye soruşturma mı yapacağım.. "Yaa" der geçerim. Sonra biri daha.. Biri daha derse, bunun sonu nereye varır Ayşe?.
Kaldı ki, işte Fatih yazdı.
Para karşılığı haber değeri olan yazılar dünyanın her yerinde var. Ama o yazıyı okuyan onun "İşbirliği projesi" olduğunu bilir. Çünkü üzerinde yazar.. Bizde de bir ara "Advertorial" uyarısıyla bu tür yazılar yayınlanırdı.
Kelimenin aslı İngilizce. Türkçede karşılığı yok.
Reklam anlamına gelen "advertisement" ve gazetenin katkısını belirten "editorial" kelimelerinin birleşiminden meydana geliyordu. Dünyada ilk kez 1946'da Amerikan gazeteleri kullandılar bu deyişi ve "Reklam veren kurum ve gazete İşbirliği Sistemi"ni.. Yani Fatih'in dediği gibi yaygın ve doğal bir sistemdir, aslında.
Advertorial reklamlarda, reklamı doğrudan sunmak yerine hedef kitlenin içerikle dikkati çekilir ve içeriğin sonuç bölümünde de asıl vurgulanmak istenen reklam yapılır.. Bu sayede hedef kullanıcılar hem içerikten faydalanmış olur hem de reklam yapılmış olur.
Şimdi doğrudan sana soruyorum Ayşe.
Telefonum sende var. Ordan da arayabilirsin..
Hiç advertorial röportaj yaptın mı?.
Bu arada Ayşe'yi çok açık ve çok net itham eden Sevilay Yılman'da top şimdi. "Elimde belgelerim var. Kanıtlarım" demişti. Sevilay neler diyecek, görelim bakalım.
***
Sevgili Okurlar, Bu arada Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici dostuma haksızlık yaptım. "Kıyamet kopuyor, niye sustun" dedim. Oysa Faruk, bu konuda yığınla yazmıştı. Sadece uyarısız advertorialleri değil, Hürriyet Yazarları'nın gazete sayesinde edindikleri milyon civarındaki takipçilerine, instagramlarıyla durmadan gittikleri yerleri ve aldıkları şeyleri gene "İşbirliği" karşılığı göndermelerini ağır eleştirmiş, bir ölçüde önlemişti.
Kusura kalma Faruk. Daha ne yapacaktın ki?.
(Not: Ayşe Arman benzer açıklamayı gazetede de yayınlamış. Dün akşam okudum.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA