"Nerelere takılıyorsun?." Dostların son zamanlarda sık sık sordukları soruların başında geliyor.. Hele yazı da İstanbul'da geçirdik ya.. Eee.. Bekâr da olunca sık sık dışarda yiyorum ya..
Yaz boyu nerelere takıldım en çok..
Yaz iyice bitmeden özetleyeyim dedim ben de..
Öğle yemekleri için en çok gittiğim yerler, Etiler'de Harvard Cafe ile, Bebek'te Kırıntı..
Neden?.
Bir defa yolları bana kolay.
Sonra..
Öyle ağır yemekleri sevmem..
Hele öğlenleri, atıştırmalık türü şeyler favorim. Bu ikisinde de her türlü mutfaktan hoşluklar var. Yani her ağız tadına göre bir şey.. Birini çekinmeden davet ederim. Çünkü bilirim ki, memnun kalacak.
İkisinde de etraf ne zaman gitsem cıvıl cıvıl.. Ben boşluğu ve loşluğu sevmem bilirsiniz. Manzaram insandır.
Geçen gün, ofiste oda komşum Adem Gürses, beni ve İnsan Kaynakları Başkanımız Hakan'ı aldı, Beylerbeyi'ne götürdü.
Trabzonlular Kültür Derneği'nin lokali..
Yıllardır yüzünü görmediğim sevgili dostum Ergun Gürsoy'un memleketine unutulmaz armağanı bir cennet.. Yemyeşil bir yamaca gömülmüş.. Yeşil benim rengim, ruhum, heyecanım. Yediklerim nasıl lezzetli.. Servis elemanları ne kadar saygılı ve içten..
Hemen telefona davrandım.
Beni bayramlarda bile unutan (Öküz öldü, ortaklık bozuldu mu acaba) Ergun'u aradım. Açılmadı.
Sonra da dönmedi.. Önce kutlayacak, sonra da "Beni buraya neden yıllardır getirmedin" diyecektim.
Hafta sonu brunchları için yerlerim, Kanlıca'da İkinci Bahar..
En güzel bahçe ve en lezzetli, en de uygun fiyatlı kahvaltılıklar.
Yolu uzun ama, benim memleketimin lezzetini tartışmam..
Beylikdüzü'ndeki Kilisli..
Akşam yemekleri.. Etiler'de Akmerkez arkasındaki Kile bir lezzet anıtı.. Mezeler parmak yedirir. Ana yemekler muhteşem..
Hiç şaşmadım orda.. Hep ayni güzellik.
Açık Hava'da konser, Lütfi Kırdar'da bir etkinlik olursa, eski dost Hünkar.. Nişantaşı..
Sabah gazetesi ordayken, hemen her öğlen Hünkar'a giderdim.
Şimdi hele o saatlerde Nişantaşı'na gidip gelmek ölüm.. Hasret böyle gecelerde gideriliyor.
Nişantaşı'nda hafta sonları gittiğim bir yer var.. Milli Reasürans Çarşısındaki Ranchero..
Meksika'da yaşadığım Dünya Kupası'ndan sonra (1986), Meksika Mutfağı favorilerimden oldu.
Ranchero bu mutfağın hem iyi, hem lezzetli, hem tertemiz temsilcilerinden.
Yardımcılarım Ercan ve Caner'le takılıyoruz ara ara.. Onlar da bayılıyor..
Gene Nişantaşı'nda Novabite adlı bir köşe kafe bistroya ilk kez gittim. Sevgili Senem'i görmeye.. Senem Kuyucuoğlu..
Yılların arkadaşı. Ülkenin en önde gelen mankenlerindendi. Bir gençlik hatası yaptı... Kimler yapmadı ki..
Ortalardan kayboldu. Yaz başında gazetelerde okudum. Garsonluk yaparak yaşama dönmüş. Koştum gittim. Konuştuk. "Seninle gurur duydum" dedim. Dönüşüyle gurur duydum.. "Ben kraliçeydim.
Garsonluk olur mu" demeyip dönmesinden daha da gurur duydum..
İki saat oturdum. Herkese nasıl içten servis yaptığını da gözledim..
Ama gene de yazmak için iki ay bekledim.. Dönüş güzeldi ama, asıl olan sebattı.
Dün aradım.. "Burdayım" dedi.
Novabite, atıştırmalıklar, hızlı yiyecekler ve salatalar üzerine bir mekan. Hoş şeyler koydu Senem önüme..
Koyarken, dövmesi dikkatimi çekti. İngilizce.. "I have found that when yolu love life, life will love you back!" Yani Senem'in muhteşem dönüşünün felsefesi..
"Keşfettim ki, sen hayatı seversen, hayat da seni sevecektir." ..Ve Nişantaşı'nda en sevdiğim yerdi Cento Per Cento..
Londra'nın en ünlü İtalyan Şeflerinden Maruzzio'yu getirip açmıştı, Erol Kaynar kardeşim.
Maruzzio harika iş yaptı, giderken de, gene Londra'dan getirdiği Enzo'yu bıraktı dükkana.. Kendisi de üç ayda bir gelip denetliyor ve menü yeniliyordu.
Sonra Enzo Antalya'ya taşınmaya karar verdi. Cento pek Cento da yürümedi, onsuz. Enzo da Antalya'da yapamadı.
Son haber aldım..
Enzo Alaçatı'ya yerleşmiş..
Tokoğlu bölgesinde Angie's diye bir yer açmış..
İnanın Alaçatı'ya Enzo için gidilir. Ben İstanbul'dan gideceğim.
İzmirliler kaçırmasınlar.. Hele bir Penna arabiata yapar ki Enzo!.
Benzerini bu ülkede yemedim.