"Linç etmenin dayanılmaz cazibesi" demek istedim aslında ama başlık için uzun kaçardı.
Derya Köroğlu gazetemize bir söyleşi vermiş. Hafta sonunda keyifle okudum. "Arayıp kutlamalıyım" dedim içimden.. Derya, daha Fen Lisesi günlerinden kardeşimdir benim. Can kardeşim..
Ne güzel günler geceler yaşadık Ankara'daki evimde..
Ben arayamadan kıyamet koptu ertesi gün..
Sosyal medya linççiliği ile geçinenler Derya'yı hemen ipe çekmişler..
Onlar için suç lazım değil. Onların işi, Ku Klux Klan gibi, kafalarına külah geçirip adam asmak.. Bu ülkenin en çok satan gazetesi Sabah'a söyleşi vermek de yeter günah onlar için..
Derya da paniklemiş herhalde..
"Sözlerim cımbızlandı, saptırıldı" demiş, o panik içinde. Söyleşiyi yapan Tuba Kalçık kardeşim de bu ağır ithama karşı savunma hakkını kullanmış ve konuşmanın bant çözümünün tümünü bu defa aynen Sabah.com'a koymuş.
Ben de olsam ayni şeyi yapardım, ama o kadarla da bırakırdım.
Sanatçılarımız bu ülkenin göz bebekleri..
Onlar patates tarlasında yetişmiyor.
Kızsak da, öfkelensek de soğukkanlı, anlayışlı, hoşgörülü, yani bağışlayıcı olmamız gerekiyor.
Gerçeği söyledik. Tamam. Eleştirdik..
Tamam..
Ama sosyal medyanın lincine benzerini bu defa biz sürdürmüşüz sanki, gibisinden geldi bana..
Hangimiz hata yapmadık ki, dostlar?.
İnsanoğlu hatalarla doludur. Hatasızlık Allah'a mahsustur..
Bunu unutmayalım ne olur?.