Geçen hafta sonunu tam da köyümde gibi geçirdim.. Cuma öğlen girdim evime, pazar akşamına dek kapı dışarı adım atmadım.. Genelde okuma.. Yığınla şey birikmiş.. Gazeteler, dergiler.. Karıştıracak dergiler.. Televizyonda Fransa Turu'nun güzel manzaralı etapları.. Formula 1'in Almanya ayağı ve de..
Bahçem..
Evde, adını o kedilerde bugüne dek görmediğim harika kuyruğundan alan Sincap!. Bahçemde altı tane durmadan koşuşan, boğuşan oynaşan minik. Ve de akşam saatlerinde, kedilerin mama kaplarındaki artıkları bitirmeye gelen Kirpi Tahsin ve ailesi..
Dinlenme işte böyle olur. Tatil dediğin işte bu..
***
Çok okudum. En küçük haberlere, ayrıntılara kadar okudum.
"Ayrıntı" deyip geçmeyin.. Artık hepimiz biliyoruz ki, "Mükemmellik ayrıntıda gizlidir." Hele de bizim meslekte..
Yığınla emek, yığınla gayret, yığınla masraf bir ayrıntının unutulmasıyla mesela, sıfırlanır. Minnacık sinek, mide bulandırmaya yeter, çünkü.
İğneyi kendimize batırarak başlayalım..
Pazar sabahı, Sabah Spor'da 3 sütun bir haber. Resimli. Bunun böyle haber olması çok olumlu. Palavra futbol başlıkları arasında gerçek bir yüzme haberi.
"Dünyanın en güzel yüzme parkurunda yarış günü.."
Dünyanın en iyi açık su yüzme organizasyonlarından biri.. Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışları'nın 30'uncusu.. 55 ülkeden 2 bin 400 yüzücü.. Kanlıca'dan suya girecek, 6.5 kilometre yüzecek ve
Kuruçeşme Parkında finiş yapacaklar.
Güzel..
Güzel de.. Ne zaman?. Kanlıca'da suya ne zaman girecekler?. Kuruçeşme'de finiş ne zaman?. Meraklısı neyi, nasıl izleyecek, o yok..
Sabahtan akşama, Kuruçeşme parkında mı bekleyecek insanlar?.
Ya
İstanbul'da olmayanlar?. Bir müsabaka haberi veriyorsan, o haberin içinde mutlak ama mutlak "Televizyon veriyor mu?. Veriyorsa hangi kanal ve kaçtan itibaren" sorularına yanıt olmalı.. Gazetenin görevi okura yardımcı olmaktır, meraklıya bilmece çözdürmek, orada burada aratmak değil.
Spor Ekranı diye bir minik sütun var gerçi sayfada.. Ama gayri ciddi. Fransa Turu'nu bile yazmıyorlar mesela. Brugge- Standard Liege hazırlık maçı bile varken.
Okura yardımcı olmanın yolu, her müsabaka haberine, Televizyon durumunu mutlak ama mutlak eklemektir. Bir satırcık yahu..
Çuvaldızım ise, hem de yıllarca bu ülkenin en büyük gazetesini yönetmiş, hem de okullu gazeteci
Ertuğrul Özkök'e..
Ertuğrul nihayet kendi resimleri ile dolu garip yazılardan vazgeçti. Pazar günü, iki ayrı sayfada, iki fevkalade ilginç iki kitabı tanıtan yazılarını keyifle okudum.
Birincisi Ekonomi sayfasında.. "Deli misin Sen!."
Ceyhun Kuburlu işe başladıklarında hep "Deli misin sen" uyarısı alan ama sonunda akıllara seza başarılara ulaşan genç girişimcileri yazmış kitabında. Acun mesela..
Ertuğrul harika alıntılar yapıp öyle şeyler nakletmiş ki, hemen birisine anlatmak istiyorsun.. "Biliyor musun" diyerek. Alkış..
Kendi köşesinde ise
"Anlam Arama" adlı kitabı ve yazarını anlatıyor..
Hazal Yılmaz..
Yazının başlığına dikkat..
"Bizim neslimizin çocukları hapisteki solcu babalarını böyle hatırladı, böyle anlattı.."
Ertuğrul giriyor..
"Annesini çok iyi tanıdığım genç bir kadındı" diyor. "Babası ise 80 darbesinden önce hapse girmiş bir solcuydu."
Devam ediyor..
"Kitapta babasını anlattığı bölüm bana çok dokundu.."
Sonra o bölümü naklediyor.. Gerçekten hüzün verici.. Annesi Hazal'a hamile iken baba hapiste.. Çıktığında Hazal ergenliğe girmek üzere.. Baba kız kavuşuyorlar.. Amma velakin, bir gün beraber, zili çalmakta olan Beşiktaş vapuruna koşarlarken, baba kalp krizi geçirip ölüyor."
Şimdi bu hüzünlü, bu dokunaklı yazıyı okuyan insan, o devrimci solcu babanın, o gazeteci annenin kim olduklarını merak etmez mi?. Ertuğrul biliyor diye her okuyan da bilmek zorunda mı?.
"Hatırlanan ve anlatılan babanın kim olduğu, yazıda yok" iyi mi?.
Ertuğrul gibi bir "Gazeteci" hem de, temel kural "5 N, 1 K"yı nasıl unutur?.
Gazeteci okura bilmece çözdürmez!. Gazeteci okura mümkün olan her türlü yardımı yapar.
Bunu asla aklınızdan çıkarmayın dostlarım!.
..ve de..
Hele, en güzel yazılarınızda, "Ayrıntı" eksiklileri bırakmamaya çok özen gösterin..