Saruhan diye bir çorba salonu açılmıştı Nispetiye Caddesi'nde.. Bize yakın. Çok mutlu olmuştum. Gece konserden, tiyatrodan falan çıktığında hafif bir açlık hisseder ya insan.. O zaman bir sıcak çorba, hem mideye iyi gelir, hem de, etkinliği birlikte izlediğin dostlarınla geceyi uzatır, bir de tatlı sohbet imkânı yaratır.
Bir gün gene çorba içerken dostlarla, ben yaşlarda biri uğradı masamıza..
"Bilir misiniz Hıncal Bey, buranın açılma sebebi sizsiniz" dedi. Yeşilköy'de küçük bir dükkânı varmış. Sabah da İkitelli'de ya o zaman.. Gitmiş, bayılmış, yazmışım. Oranın sahibiymiş. "Hıncal Bey beğendiyse, biz Etiler'de de tutarız" demiş ve Saruhan'ı oğluna açmış.
O zaman daha da sevdim. Harikulade kabak tatlısı benim şekerime fena halde dokunduğu halde.
Son zamanlarda pek uğrayamamıştım Kemaller İstanbul'a gelince, bir konserden çıktık, ailecek. "Hadi" dedim.
Gittik. Pek rastlamadığım kadar boş..
Kemal "Et suyu olmayan çorbanız var mı" dedi.
"Yok" dedi, garson!.
Bir çorba dükkanında vejetaryenlerin düşünülmemesi olacak şey mi?. Yahu paket çorbalar var, bulundurur, beş dakikada yaparsın ki, bizim çorbalar 15 dakika sonra falan geldi. Yahu çorba, daldır kepçeyi getir. Demek yok. Demek menüdeki çorbalar da paket..
Ben orda hep Ezo Gelin içerim. Enfes yaparlar..
Bu defa önüme gelen nasıl garip, nasıl tatsız bir şeydi, insan servis yapmaya utanır, hem de Saruhan gibi bir yerde..