Çalışma hayatına atılınca iş çıkışlarının ve hafta sonlarının değerini çok daha iyi anladım. Günün yorgunluğunu çeşitli aktivitelerle atmanın keyfini de.. Salı akşamüstü sevgili Nükhet Abla'nın (Uluç) ve 3 diğer porselen sanatçısı Feza Karaalioğlu, Jale Çakıroğlu ve Parvin Yıldız'ın Arnavutköy Galeri Selvin'deki sergisine gittik.
Anaokulundan beri resimle çok ilgiliyim. İlkokulda da seramik derslerinde çamura şekil vermeyi, boyamayı ve fırınlamayı öğrendim... İşin en heyecanlı kısmı bir sonraki hafta seramiklerin fırından çıkmış halini görmekti. Bazen seramiklerimiz kırılmış çıkar hayallerimiz yıkılırdı ama bazen de eserlerimize gururla bakardık. Seramik yapmanın zorluğunu o günlerde anlamıştım ben.
Salı günkü sergide bu anılarımı yaşadım.. Tabii ki gördüğümüz eserlerin benim yaptıklarımla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Fotoğraf kadar net nasıl işlenir bir porselen? Nasıl bir yetenek? Bir kaplanın tüyleri nasıl ince bir fırçayla tek tek yapılır?
Ağzında bir kolye taşıyan bir kuş vardı bir porselende.
Nükhet abla yapmış. Üstüne de hikâyesini anlattı. O zaman farklı bakıyorsunuz tabii esere.
Ağzında mücevher taşıyan o kuş kraliyet ailesini sembolize edermiş. Kral, kraliçeye o kolyeyi almış. Kraliçe takacakken bir bakmış kolye kayıp. Kral kraliçeyi suçlamış, nasıl kaybeder diye. Sonra bir bakmışlar ki bir kuş kapmış gagasında duruyor.
Hepsinin ayrı hikâyesi var..
İkisi, dans eden kızlar.. Biri flamenko biri vals yapıyor sanki..
Hikâyelerine artık bizim evde devam edecekler.
Aldım onları. Fiyatlar öyle uygun.