Ne kadar severdim Ünal'ı.. Ünal Büyükaycan.. 1957'de gazetecilik hayatıma basketbol yazarak başladığımda, o da basketbol piyasasında görünmeye başlamıştı.
Karşıyaka'dan, Şengün'lü Galatasaray'a gelmişti. Sonra birlikte Modaspor'a geçmeleri büyük olay oldu ama ertesi yıl döndüler.
1961-63 arası Ankara'da buluştuk. Askerlik yapıyordu ve Harbiye'de oynuyordu. O yılların efsanesi Harbiye'de.
Sonra Belçika'ya gitti, Beşiktaş'a döndü bu defa.. Ardından Şakir Eczacıbaşı davet etti. Yalçın Granit ile Eczacıbaşı'nın temellerini attılar.
1972'de Spor ve Sergi Sarayı'nda jübile yaparken ordaydım. Yığınla sanatçı ve her türden sporcu vardı.
Öztürk Serengil de sunucuydu. O kadar sevilirdi Ünal..
Ortaköy girişindeki Ertekin, yörenin en iyi kafesi iken, tüm boş vakitlerimi orda geçirirdim..
Ünal da geçerdi sık sık. Oturur eski günleri anardık.
O kafe, kafe olmaktan çıkınca ben Ortaköy'e adım atmaz oldum.
Ünal'ı da bir daha görmedim, duymadım.
Ta ki, salı sabahı bir gazetede çift sütun bir aile ilanına kadar.
Ne spor sayfalarında bir minicik haber vardı, ne de iki satır bir yazı..
Hizmet verdiği bunca kulüp, Galatasaray, Beşiktaş, Eczacı bir ilan verme zahmetine dahi girmemişlerdi.
Şairin dediği gibi gitti, Koca Ünal..
"Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin!."