Jimmy Fallon'un programında Rudy Francisco adlı bir şairi dinlerken büyülendim. Bu dizeleri size sunmam şart.. Hepimiz ne acılar yaşadık.. Yaşıyoruz.. Başta ben.. 1973 yılının tamamını hastanede geçirdiğim, ameliyat üstüne ameliyat olduğum günleri hatırlıyorum. 39 kiloya düştüğüm ve bir zombiye döndüğüm için, odamdaki tuvalette aynaları kaldırttığım günleri.. Yaşama umudumu tümünden yitirdiğim için benim için çırpınan hastanenin nerdeyse tüm doktorlarını azarladığım "Bırakın beni öleyim. Bu ıstırap bitsin" dediğim, yalvardığım günleri hatırlıyorum.
İşte İran'daki feci kaza.. Kaç kişi neler neler hissetti tahmin etmek zor değil.. Televizyon haberlerinde, bazılarının yüzlerini gördüm.. İfadelerini okudum..
New York Times da başka şeyler de okudum..
Bizler o "Kapıdan baktırıp, kazma kürek yaktıran" mart ayında adeta yaz sefası sürerken, hava sıcaklığının sebep olduğu kuraklık Afrika'da onbinlerce kuyunun kurumasına sebep olmuş. Bu milyonca insanın susuz kalması demek..
Zaten Afrika, açlık ve susuzluktan ölenlerle doluyken..
İşte tam da bugünlerde Jimmy Fallon, Rudy Francisco diye genç bir şairi sundu programında.. Rudy perdenin arkasından sahneye geldi ve son kitabı Helium'dan dizeleri okumaya başladı..
Tam da bugün, tam da bizim için yazılmış gibi dizelerdi..
Bir pazar sabahı için pek neşeli değil.. Ama söylediklerine bir bakın.
Bakmakla kalmayın.. Kesin, cüzdan veya çantanıza yerleştirin.. İnternet Sabah'tan bulun, sevdiklerinize mailleyin.. Öylesine önemli.. Öylesine anlamlı.. Öylesine güzel..
Ne zaman kendimi küçük şeylerden
Şikayet ederken bulsam
Şöyle diyorum, kendime.
Dinleyeceğiniz küçük hikayeler
26 Mayıs 2003, Aron Ralston doğa yürüşü yapıyordu.
Sağ eline bir kaya düştü.
Dört gün bekledi.
Sonra kolunu bir çakıyla kesip kopardı..
Bir noel arifesinde, bir kadın
Zimbabve'de bungee jumping yapıyordu.
Halat koptu, kadın nehre düştü ve timsah dolu sularda köprücük kemiği kırık karaya yüzdü.
Claire Champlin'in suratına mancınıkla atılan
iki buçuk kiloluk bir karpuz çaptı.
?Matthew Brobis'e cirit saplandı.
David Striegl'ın ağzına
bir kanguru yumruk attı.
Bu hikayelerin en inanılmaz yanı bu yaşadıkları hakkında kendilerine soru sorulduğunda hepsi şöyle dedi:
"Her şey daha kötü olabilirdi."
Hadi durmayın, şimdi bana kötü bir gün geçirdiğinizi söyleyin.
Bana trafikten bahsedin.
Bana patronunuzu anlatın.
Dört yıldır ayrılmaya çalıştığınız işinizden bahsedin.
Sabahların, yanan bir ev gibi sıcak olduğunu söyleyin.
Çalar saatin, gülüşünüzün anahtarını çaldığını ve saat yedide arabayla yola çıkarak
Kaza yapıp mutluluğunuzu paramparça ettiğinizi söyleyin,
Söyleyin söyleyin.
Söyleyin, ne kadar şanslıyız ki, trajedilerimiz bu kadar küçük, dilimizin ucuna sığabiliyor.
Yeğen bacaklarını kaybettiğinde, söyleyecek söz bulamamıştı.
Kuzen saldırıya uğradığında 48 saat konuşamadı.
Amcam cinayete kurban gittiğinde babam sesini duyabilmek için bir arama ekibi kurdu.
Çoğu insan, trajedi ve sessizliğin adresinin genelde aynı olduğunu bilmez.
O yüzden gününüz, bir hüsranlar müzesi olduğunda
Hayatınız kontrolünüz dışındaki olaylarla dolduğunda, kendinizi
"Bu neden benim başıma geldi?" dediğiniz bir okyanusta bulduğunuzda,
koruyucu meleğiniz iki hafta sonra sizi bırakacağına karar verip bunu size söyleyemediğinde,
Tanrı, her zaman telefonda konuşan bir bebek bakıcısı gibi geldiğinde,
hayat dolu koca bir yumruk yediğinizde her yıl iki milyon insanın susuzluktan öldüğünü hatırlayın.
Bardağın yarısı mı dolu, yarısı mı boş, önemli değil.
Bardakta su var işte.
Bazen sadece onu içip şikayet etmemeniz gerekir.
Mesela...
Mesela kas.
Kas aslında bizi aşağı çekmesi için tasarlanan şeyleri sürekli kaldırınca oluşur.
Omuzlarınızda ağırlık hissettiğinizde bu yüzden dik durmalısınız.
Çenenizi yukarı kaldıracaksınız.
Buna egzersiz diyeceksiniz.
Unutmayın, hayat spor salonu üyeliği gibidir.
İptal etmesi çok karmaşık olan üyelik.
Hayatta kalacağınızı unutmayın.
Her şeyin daha kötü olabileceğini unutmayın.
Bize asla altından kalkamayacağımız şeylerin verilmediğini unutmayın.
Dünya başınıza yıkıldığı zaman bazen enkaza bakıp hâlâ orada olan parçalarla yenisini yapmalısınız.
Hâlâ orada olduğunuzu hatırlayın.
İnsan kalbi saatte yaklaşık dört bin kez atar.
Her nabız, her atış, kalbin her çarpışı şu kelimelerin kazılı olduğu bir ödüldür.
"Sen hâlâ yaşıyorsun."
Sen..
Sen hâlâ yaşıyorsun!.
O zaman
Öyle davran!.
Şiirin girişinde adı geçen Aron Ralston, bir doğa gezisinde kayalıklar arasında derin bir çukura düşmüş, kolu da düşen bir kayanın altına sıkışmıştı. Orada kimseye sesini duyuramayan Aron, sonunda çakısı ile sıkışan elini keserek kurtulabilmişti. Aron'un çukurda geçirdiği "127 saat" aynı adla film olmuştu. Resim o filmden..