Hep bildiğim ve mutlak uğradığım yerlere de gittim İzmir'de.. Başta ağbim, oralı dostların keşfedip götürdüğü, benim için yeni mekânları da..
Mesela..
"Kahvaltı" deyince Reyhan efsanedir.. Belediyenin sadece "Yasak" koyup, çözüm aramaması yüzünden, dünyaca iki kahvaltı yeri Çeşme ve Alaçatı artık işkence ve azap bölgesine dönüştüğünden, ben de kendime yasak koydum.
Bu yüzden Reyhan'a gittik.. Lezzetler de, servis de, hatta eskisinden de güzel.. Üçüncü kuşak yönetiyor artık Reyhan'ı.. Ali Reyhan'la sohbet de ettik.. Ailenin başka kolunun işlettiği efsane Sevinç Pastanesi, önce ikiye bölünmüş. Sonra biri kapanmış.. Şimdi yok gibi.. Günah.. Yazık.. Ama Reyhan, İzmir'in "Mutlak"ı..
Yeni olan mı?. Ağbim götürdü.. Benim o evimden ve yemeğimden eksik etmediğim benzersiz Sakıp Ağa Yoğurtları var ya.. Onlar Foça Yolu'nda bir kahvaltı mekânı açmışlar.. Süt İzi.. Foça'ya giderken, programı ona göre yaptık biz de.. Ama kimse ayrılmak istemedi.. Nasıl çeşitler?. Nasıl güzellikler..
İzmirliler!. İzmir'e gelenler!. Kahvaltı için artık Batı'ya değil, Kuzey'e gidin..
***
1971 yılında nurlar içinde yatsın Şerif Ağbim (Yüzbaşıoğlu) götürüp gösterdiğinden beri, Topçu bir başka "İzmir mutlak"ım benim..
Pasaport'taki orijinal yeri gene tıklım tıklım.. Ama servis de, lezzet de düşmüş.. Yetiştiremez, denetleyemez olmuşlar.. "Çok pişmiş" dediğim tavuk kanat, çiğ geldi iyi mi?. Hani hatır için bile yenmez çiğ tavuk.. Hem de çok bekledik..
Topçu adını bayram sabahı Urla Şubesi kurtardı. Kahvaltımız her şeyi ile olağanüstüydü.
Yeni..
Köfteci Yusuf.. İstanbulİzmir yolu boyunca sık sık görmüştüm tabelayı.. İzmir'de Sellway içinde kocaman bir dükkân.. Yani aniden boşalsa, "Gösteri yürüyüşü var" sanırsınız..
Yüzlerce insana ayni anda bu kadar güzel servis.. Demek istenirse oluyor..
Köfteci Yusuf, sadece
Kasap Köfte veriyor.. Çok güzeldi.. Hele kestane şekeri üzerine yerleştirilmiş Kaymaklı Ekmek Kadayıfı.. Benim gibi şeker hastasına bu işkence..
Neyse ki bir daha gitmeyeceğim Köfteci Yusuf'a.. Çünkü yıllardır tepemi attıran bir şey var.. Bunlar da insanı Pepsi'ye mecbur ediyorlar. Coca Cola satmıyorlar. Kola şirketleri rekabeti bu hale getirmiş..
Rekabet Kurulu uyuma!. Ama boş.. Yıllardır uyuyorlar, nedense (!). Efendim "Beni satar, onu satmazsan, sana üç kasa beleş.." Onca şubesi olan marka buna tenezzül eder mi?. Kola, sigara gibi tiryakilik..Birini içen, ötekini sevmez.. Bu ne şimdi?.
***
Son ama sonuncu değil..
Bir unutulmaz güzelliği, Gümüldür yolunda Clup Marvy'de yaşadık.. Aslında biz Zeynep'i (Özyılmazel) dinlemek için gitmiştik oraya.. Karşımıza bir dünya cenneti daha çıktı.. Marvy bir tatil köyüymüş meğer.. Kulüp de onun içinde.. Denize hafif yamaçtan bakan bir açık hava mekânı.. Hafif esen bir meltem ve
bu ülkenin, bağırmadan şarkı söyleyen ender sanatçılarından Zeynep'in kulakları meltem gibi okşayan sesi.. Bitsin istemediğimiz bir akşam oldu..
Kapıda bizi karşılayan ve uğurlayan da, yılların dostu Murat Olgaç çıkmaz mı?. Bu işte tanıdığım en usta, en mükemmellerden biridir, Murat. Gurubun baş danışmanı olmuş meğer..
Size bir şey diyeyim mi, bu yazı dizisini bitirirken..
Ülkemde tatil, yaz tatili merkezi İzmir'e kayıyor... İnsanı hava
alanından alıp bir otele kapamayan,
her anı, her saati, her günü için ayrı ve
akıllara seza güzellikler sunan İzmir!. "Canım İzmirim!." sesi kulağımdan gitmeyen Dario Moreno ve Külebi tabii..
Sokakları denize bakan, denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız, hem deniz kokan İzmir'den "Canım İzmir'den" şaşmam artık!.