Yani bu filmi hala görmediyseniz, çok şey kaçırdınız demektir.. Bunu ben söylüyorum. Tüm çocukluğu ve gençliği İkinci Dünya Savaşı üzerine çekilmiş yüzlerce filmi izlemekle geçmiş ben..
Bugüne dek dünyanın, bilim kurgu (Yıldızlararası mesela) ve süper kahramanlar (Batman mesela) filmleri ile alkışladığı yönetmen Christopher Nolan, bu defa gerçeğe dönüyor ve dünyanın kaderini değiştiren "Dunkirk' Çekilişi"ni anlatıyor.. Hitler'in panzerleri tarafından sahilde sıkıştırılan, yok olmaya mahkum, 200 bini İngiliz, 400 bin müttefik askerinin Dunkirk limanından tahliyesini..
Churchill "30 bin kişi kurtarsak razıyım" derken, 400 bin kurtarılmıştı hem de..
Kurtarılmasalar, Almanya ordusuz kalan İngiltere'yi de işgal edecek ve savaş da orda bitecekti. Faşist Hitler'in Avrupa'nın dörtte üçüne sahip olmasıyla..
Sonra Dünya nereye giderdi, düşünün bakalım.
Churchill "Çekilmelerle zafer kazanılmaz" demişti ama, işte bu yüzden Dunkirk, dünyayı belki de kurtaran bir zafer oldu!.
Bunları niye yazdım..
Filme burun kıvıranlar var, Amerika'nın en önemli eleştirmenleri 100 üzerinden 100 verirken.. Bence okura değil, birbirlerine mektup diye yazdıkları yazılarında "Kahramanlık hikayesine dönüştürmekle" itham ediyorlar Nolan'ı..
Oysa bu defa, Süpermenler, Batmanlar, Yüzbaşı Amerikalar değil, adını bile bilmediğimiz sıradan insanlar kurtarıyor dünyayı..
Hem de çizgi romanda değil, gerçekte.. Bu kahramanlık olmayacak mı şimdi?.
Christopher Nolan, 20 yıl kadar evvel o zamanki nişanlısı, şimdi eşi ve filmin yapımcısı Emma Thompson'la tekne kiralayıp açılmış, Manş kanalında..
Fransa'ya doğru bir kaç saatlik bir gezi yapacaklar. Hava bozunca, 19 saat dalgalarla boğuşmuşlar..
Nolan o gün, "Biz şu anda neler çekiyoruz.. Ya bir de Dunkirk'teki gibi üzerimize bombalar yağsaydı" demiş, Emma'ya ve kafasına koymuş.. "Bir gün bunun filmini çekeceğim.."
O gün, işte bugün.. Yıllar yıllar sonra. Ancak yazdığı senaryoyu kabul ettirecek sponsorlar, stüdyolar bulabilmiş, o çok şöhretli adına rağmen..
Film aslında üç hikayeyi iç içe, zaman zaman birbirleri üstüne bindirerek anlatıyor.
Birinci öykü "Mendirek" te geçiyor.. Orada İngilizler en önde, müttefik askerleri kendilerini karşıya götürecek gemileri bekliyorlar. Bu öykü onların içindeki iki genç askerin bir haftasını anlatıyor.
İkinci öykü "Deniz"de geçiyor. İngiltere'den, karşıdakileri kurtarmaya giden sivil teknelerden birinin hikayesi.. Baba, oğul ve miço.. Bir gün sürüyor..
Üçüncü öykü ise "Hava"da.. Mendirek'te bekleyenleri ve onları karşıya geçiren araçları bombalayan Alman savaş uçaklarını durdurmak üzere havalanan İngiliz uçaklarından ikisinin yaşadıkları.. Bu öykü de bir saat!.
Nolan, seyircinin filmin gerçekliğine inanması için hemen hiç şöhretli oyuncu kullanmamış. Figüranın bile ünlü olduğu "Er Ryan'ı Kurtarmak" değil yaptığı.
Bu sayede çok inandırıcı olmuş..
"Bu bir savaş filmi değildir" diyor. İddiasını da kanıtlıyor. Film boyu, üç öykünün üçünde de tek Alman askerinin yüzünü görmüyorsunuz..
Bir de muhteşem fon müziği var filmde.. Bir saatin sesi.. Bu Nolan'ın kendi saatinin tıklamasıymış.. Hani Kahraman Şerif/ High Noon'u izleyenler bilir. Orada da film boyu bir saat tıklaması koymuştu, Dimitri Tiomkin..
Nolan'ın esin aldığı filmlerden biri de, Yves Montand ve Charles Vanel'in oynadığı Clouzot filmi.. Dehşet Yolcuları /La Salaire de la Peur.. "Kitabını satır satır okudum, her ana o dehşet havasını hissetmek için" diyor..
Etmiş de.. Dunkirk'i nefesiniz kesilerek, ama her sahnenin içine girerek, adeta ordaymışsınız gibi yaşayarak izliyorsunuz..
Son yılların en güzel filmi.. Kaçırmayın.. Sakın kaçırmayın!.