Brugge- Beşiktaş maçını bizim gurup yayınlıyor, aSpor yani.. İzliyorum.. Spikerimiz durmadan "Brüj" diyor.. aSpor Yayın Koordinatörü Serkan Korkmaz kardeşime mesaj attım..
"Brüj değil, Brugge okunur o takımın adı. Şehir Belçika'nın Flaman bölgesinde. Dilleri Flamanca. Nefret ettikleri Wallonlar Fransızca konuşur. Bruggelilere 'Brüj' demek, İstanbul'a Konstantinople demeye benzer.."
İzindeymiş Serkan Müdür.. Ama mesajı spikere iletmiş olmalı ki, maçın sonuna doğru şöyle bir açıklama geldi..
"Brüj Flaman bölgesinde. Burda Fransızca konuşulmaz. Hatta Fransızca bilmeyen bile var. Onlar, Brugge derler ama biz yaygın adıyla Brüj demeye devam edeceğiz."
Doğrusunu bileceksin ama, herkes yanlış söylüyor diye sen de onlara uyacaksın.. Eline tam da "Fark yaratmak, farklı olduğunu göstermek" fırsatı geçmişken hem de..
Bak kardeşim.. "Bu kentte Fransızca bile bilmeyenler var" diyorsun.
Demek aralarına girdin, gördün, ama eksik gördün. Fransızca bilirler ama anlamaz, bilmezden gelirler.. Nefretten..
Brugge'de bir kafeye oturmuştum yıllar evvel gittiğimde..
"Une coca cola s'il vous plait" demiştim, garsona.
Adam ilk kez duyuyor gibi baktı. Öfkeli gibiydi hatta. Yahu içinde "Coca cola" geçen laftan anlamaz mı insan ne istediğimi.."
İngilizce "Coca Cola please" dedim, bu defa.. Koştu getirdi..
Sonra Belçika'da yaşayan bir arkadaşım anlattı, işin iç yüzünü..
"Bu ülkede Flamanlar ve Wallonlar birbirlerini sevmezler. İkinci Dünya Savaşı'ndan beri birbirlerini karşılıklı, vatanı faşist Hitler'e satmakla itham ederler.. Bir daha sakın Flaman bölgesinde Fransızca konuşmaya teşebbüs etme. Bir fanatik guruptan dayak bile yiyebilirsin.."
Belçika o yıllarda nerdeyse bölünüyordu.. Öyledir nefret ve düşmanlık..