1958 miydi, 59 mu emin değilim.. Ağbim zorla götürmüştü, Ankara Hipodromuna.. "Gazi Koşusu başkadır" diye..
Ama bu defa ben onu Tuzla'dan alıp götüremedim, İstanbul'a taşınan Gazi Koşusu'na..
Yarışı televizyondan seyrettik..
Piano Sonata kazanırken, jokeyi Ahmet Çelik hatta futbol sahalarına taşan "Ayrıl Ekrem"i sloganlaştıran Ekrem Kurt'un "3 yıl üst üste kazanma" rekorunu egale etti.
Ama bana sorarsanız, Halis Karataş, yarışı Piano Sonata'ya hediye etti.
Halen at binen en tecrübeli Jokey Halis'in bu kadar yanlış koşmasını anlamak mümkün değil. Ahmet Çelik yarıştan sonra iki ilginç laf etti.
"Yetişmemde Halis ağabeyin büyük katkısı vardır."
"Hayatımın en kolay koşusu oldu."
Ahmet başlar başlamaz beşinciliğe yerleşip yarışı hep kontrol etti, son düzlükte de önü açıktı, bastı gitti.
Altında Pershing gibi muhteşem bir at olan Halis ise, atına ve kendine fazla güvenin kurbanı oldu.. Son viraj biterken, ilk onda bile yoktu. O kadar geriden geliyordu. Son düzlükte dıştan vurup gideceğine, o kalabalığın içine dalmayı tercih edince, yolu kesildi tabii. Temposu düştü.. Pershing olağanüstü bir finiş yaptı ama, atı alan Ahmet, Üsküdar'ı, pardon fotoyu geçmişti çoktan..
Gazi'yi 9 defa, yani en çok kazanan Mümin Çılgın'ı da yıllar sonra gördüm. Ona da bir plaket verdiler.. Birkaç defa Gazi'yi kazanırken gördüğüm Mümin harika yaşlanmış. Pırıl pırıldı.
Son söz..
Gazi Koşuları, efsane olurdu. Hipodromda öyle güzellikler düzenlenirdi ki, gelemeyenler, televizyon başında oturup eğlence programı izler gibi seyrederlerdi tüm öğleden sonra..
Ünlü solistler.. Dans ve halk oyunları gurupları.. Defileler.. Aklınıza ne gelirse..
Şeref Tribününde en önde gelen devlet adamları.. Localarda ünlüler.. Abiye giyinmiş kadınlar..
Hepsi bitmiş, nerdeyse..
Duymadık bile.. Bu yüzden olan birşey varsa, onu bile izlemedik. Yarış saatinde açtık o kadar..
Jokey kulüp, kazancı arttıkça, daha iyisini yapacağına..