Bayram işte bu!..
Ailenin bir araya gelmesi..
Dört kardeş, Serpil'in Tuzla'daki yazlığında buluştuk. Ağbimler İzmir'den, Kemaller Ankara'dan geldiler..
Dört kardeş.. Eşler..
Sağlıkla bir arada olmak.. Bayram işte bu değil mi?.
Tabii, hemen her birimizin orası, burası ağrıyordu.. Eee.. Bu yaşlarda doğal.. Geçenlerde bu köşede yazmıştım..
70'lerde bir yerin ağrımıyorsa, ölüsün demektir..
Ağbimin geleneksel "Bayram töreni" en keyifli dakikalardı.
Salonda baş köşeye oturdu. Önünde bir tepsi.. Tepside düğümlü mendiller yerine minik torbalar.. Mendil artık bulunmaz olmuş. Yapılmıyormuş, iyi mi?.
Gittim elini öptüm, tepsiden bir torba aldım.. Ağbimin yanına oturdum.
Sonra Serpil, ağbimin, benim elimi öpüp, o da torbasını aldı, benim yanıma oturdu.
Sonra yaş sırasıyla.. Herkes.. Serpil'in ve benim yardımcılarım dahil..
Her torbanın içinde 1 lira harçlık var. Bir çikolata, folyoya sarılı.. Bir de numara..
Parayı cebime, çikolatayı ağzıma atıp numarayı Ercan'a bağırdım..
"22!.."
Ercan arkadaki masanın üzerinden 22 numaralı paketi getirdi. Ağbimin seçtiği hediyeleri Ercan'la paketlemişler. Her birine de bir numara vermişler..
En neşeli bölüm, paketlerin açılması oldu..
"Ne çıktı?. Ne çıktı!.."