Yarı final dahil tribünleri dolduramayan Roland Garros, hafta sonu yapılan finallerle bitti..
Kadınlarda, seribaşı bile olmayan Dünya 47 numarası, adını ilk defa duyduğum bir Letonyalı, Jelena Ostapenko zafere ulaştı..
Final maçına dek durmadan çevirerek gelen, hele yarı final maçında 0-1 ve 0-5 geride iken rakibinin yaptığı akıl almaz hatalarla önce seti ve sonra da maçı alan Simona Halep önünde kendi kendisi ile oynadı Ostapenko..
Puanı ya aldı, ya verdi.. Halep hep karşıya vurup hata bekledi.
İlk seti Halep 6-4 alırken, istatistiklere bakar mısınız?.
Ostapenko 23 basit hata yaparken, Halep'te bu sayı 2.
Winner denen "Puan vuruşu" sayısı ise Ostapenko'da 14.. Halep'te 1.. Sadece 1 winner vuruşu ile set alma.. Peki biz ne seyredeceğiz?.
İkinci ve üçüncü setlerde Letonyalı, basit hataları azaltıp, winner'ları arttırınca 1-0 yenilgiden 2-1 galibiyete ulaştı..
Final maçında da tenisi oynayan kazandı.
32 seribaşından 31'i elenirken ve finale bir "Vurucu" ile bir "Çevirici" gelmişken, "Oynayan" kazanınca ne kadar mutlu olduğumu tahmin edersiniz.
"Teniste file oyunu nerdeyse unutuldu" diyoruz.. Roland Garros'ta da file önü mayınlı araziydi, gene..
Neyse ki erkekler finalinde de iki "Yürekli" Nadal ve Wawrinka vardı.
Dünya 1 Numarası "Baş çevirici" Andy Murray'ı üç sette perişan eden Wawrinka finalde garip bir ruh halindeydi, ne yazık ki. Onu bu kadar kötü oynarken görmemiştim. Akıl almaz yanlışlar yapınca, Roland Garros'u ilk kez 19 yaşında kazanan ve o günden bu yana, sadece üç kez kaybeden dünyanın en iyi toprak kort oyuncusu Nadal, tatsız maçı aldı ve onuncu kupasını kaldırdı.
Koca Grand Slam Turnuvasından aklımda sadece Ostapenko kaldı. Bir çuval keçi boynuzundan artan 20 yaşındaki genç kız!.