Önce sportif duruma bakalım..
Dursun Özbek iş başına geldiği günden bu yana, Galatasaray, ezeli rakibi Fenerbahçe ile çeşitli branşlar ve kategorilerde, 35 derbi oynadı.. En son salı günü, kadınlar voleybol ve basketbolda iki saat arayla alınan çifte yenilgiden sonra durum..
Galatasaray, bu 35 maçtan sadece dördünü kazanabilmiş. İkisinde berabere kalmış..
Tam 29 maçta Fener, Galatasaray'ı yenmiş. Her branşta.. Her kategoride..
Böyle bir tablo Galatasaray tarihinde var mı?.
Şimdi de "Galatasaray batıyor. Benim birinci işim mali tabloyu düzeltmek" diye seçim kazanan Dursun'un yaptıklarına bakalım..
Ünal Aysal, Galatasaray'ı 347 milyon lira banka borcu ile bıraktı. Bugün Galatasaray'ın banka borcu 360 milyon lira.. Yani 13 milyon lira daha da artmış. Eksileceğine..
Ama acısı.. Ama fecisi.. Ama rezili, utanç verici olanı..
Aysal 347 milyon banka borcu ile devrederken, Galatasaray'ın fevkalade kıymetli Rivası ve Floryası vardı..
"Bankalara faiz ödemekten, ana paraya geçemiyoruz" diyen Dursun, Riva ve Florya'yı üç otuz paraya sattı. Aldığı 500 milyon liralık garanti çekini, 360 milyon liraya kırdırdı. Sonuç..
Bankalara borç kuruş eksilmedi, tersine 13 milyon lira arttı. Üstelik artık, Riva ve Florya da yok..
Peki, neye, kime, nasıl harcandı bu paralar da, Riva ve Florya'ya rağmen borç arttı?.
Şimdi tüm Galatasaray camiasına soruyorum?.
Bir başkan, bir kulübü daha nasıl batırır?.
Malları sat, borçları arttır.. Buna karşılık hemen her Fener maçından başın önde çık..
Şimdi anladınız mı, Bağımsız Denetim Kurulu'na yaptırılan "Son 15 Yılın Mali Durumu Araştırma Dosyası" niçin Dursun'un kişisel kasasında gizleniyor?.
Bu adam niye hala başta, Ey Camia?.
Çünkü bir oyunu "Emre göre kullanan" kongre var.. Bir sesini çıkarmaz, çay pasta karşılığı susup oturan Divan var da ondan..
Arada çatlak sesler çıkarsa, hadi onlar da "Kesin ihraç" talebi ile Haysiyet Divanı'na..
Avukat Tayfun Akçay, Dursun'un kellesini istediklerinden biri..
Nedir Tayfun'un günahı bilir misiniz?.
Yok canım, muhalefet etmesi, konuşması falan değil. Galatasaray'ın haklarını savunması..
Galatasaray Adası'nı "Suada" yapan işgalci, kulüp üyelerine de bilet kesme kararı alınca, bu Tayfun kürsüye çıkmış ve "Tüzük ihlali var. Üyelerden bilet istenemez" demişti de, işgalci avukatı Divan Başkanı, susturmuştu. Tayfun ertesi toplantıda durumu bir daha hukuken izah etmeye kalkışınca, İşgalci Avukatı Başkan, bu defa mikrofonu kestirmişti.
Çünkü, Derin Galatasaray ve onların iş başına getirdiği, Dursun ve İrfan Ağalar, adanın işgalcide kalmasını ve adamın Galatasaray'ı sömürmeye devam etmesini istiyorlardı.
İşgalci Ada'yı kaçak eklerle genişletmişti. Bu anayasa ihlali idi. İşgalci, kapalı alanı, Boğaziçi İmar Müdürü'nün gözü önünde misliyle arttırmıştı. Bu yasa ihlaliydi. Adanın sahibi Galatasaray için bunlar "Acil Tahliye" sebebiydi. Ama o davalar açılmadı. Tersine, kaçak ilaveler için açılan ve yıllardır süren davalar nihayet sona erdiğinde, Galatasaray işgalci aleyhine "Tahliye Davası" açacağına, Danıştay'dan "Karar düzeltme" isteyip işi uzattı ve işgalcinin bir kış sezonunu daha orda geçirip milyonlar kazanmasını sağladı.
İşin acısı, 21 Şubat'ta Danıştay'ın "Yürütmeyi durdurma isteğini ret" kararını da, Galatasaray camiasından sakladı, Dursun..
Gerçek nisan ayında, Ankara'ya giden Duygun Yarsuvat'ın "Yahu ne oldu bizim dava" merakıyla ortaya çıktı
Kulüpte gene "Gık" diyen çıkmadı iyi mi?. Göstermelik Divan'da "Niye sakladın" diye sormak kimsenin aklına gelmedi.
"Ret" ortaya çıkınca, Galatasaray mecburen "Tahliye" davası açtı. Ve bu dava işte, Tayfun'un başını yedi. Adliye'ye uğrayan Tayfun, duruşma tarihi olarak sonbaharın verildiğini, yani adayı bu yaz da üyelerin değil, işgalcinin kullanacağını öğrenince deliye döndü ve elinden geleni yapıp davayı mayısa aldırdı.
İşte Dursun'u çıldırtan bu oldu..
"Sen nasıl benim adamımı adadan çıkartmak için uğraşırsın" dedi ve Tayfun'un kesin ihracını istedi. Başta Cengiz Özyalçın (Benim artık tanıyamadığım arkadaşım) olmak üzere, Yönetimin tüm üyeleri de kafa salladılar..
Şimdi Haysiyet Divanı ne kadar haysiyetli onu göreceğiz!.