Haberi önündeki akan ekrandan okurken konuşur gibi yapmaya çalışan spikerlerden zerre hoşlanmıyorum.
Benim için TV Habercisi, haberi anlatan, anlatırken de yaşayan adamdır..
Bülten deyince de, iç politikaya gömülmeden, her yerden ve her telden haber derleyenler de favorim. İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal mesela..
Geçen akşam Fatih Portakal "Hukuk içinde başlığı ile açtığı haberde sözü Terör'e getirdi ve "Terör sadece her gün gazetelerde okuduğumuz şiddet hareketleri değil.. Kaç terör yaşıyoruz" dedi.. "Trafik terörü" ile başladı, saydı saydı..
Bekledim ki "Reklam terörü" de desin.. Televizyonların insanı eşek yerine koyan "Kısa bir reklam arası" dedikleri, 16 dakika süren, "Reklam, tanıtım, gene reklam, gene tanıtım" işkencesindeki başıboşluğu anlatsın..
Ama gık demedi o konuda Fatih.. "Kısa bir ara" dedi.
Tanıtım.. Reklam.. Tanıtım..
Sürüp giderken üzerinde hiç utanmadan, sıkılmadan "Şimdi" yazıyor.
"Şimdi" ne demek Fatih..
Sen habercisin.. Ama sen, herkesin gözü önünde bu yalana göz yumarsan, ben senin doğru haber verdiğine nasıl inanırım?.
Rahmetli M.Ali Birand "Kısa bir aradan sonra devam edeceğiz" derdi. Dönüşte "İyi geceler, yarın buluşuruz" diye bitirirdi.
Aradım. "Haberci, inanılan adamdır, M.Ali" dedim. "Oysa sen, bile bile yalan söylüyorsun.." "Haklısın" dedi.. Ertesi akşamdan itibaren anonsu değiştirdi. "Az sonra vedalaşmak üzere buluşacağız.." RTÜK adlı kurumun umurunda olmadığı, yüzde beşler kasaya yattığı için, bu reklam terörü yıllardır sürüyor. Sürecek de.. Ama hiç değilse programcılar artık, kendi saygınlıklarına ve seyircilerine sahip çıksınlar..