(Dr. Erdoğan Karatay'ın Verona izlenimleri..)
***
Hıncal Ağabeyim, yıllardır Avrupa'da yaşıyorum, ancak itiraf edeyim, sen yazmasan, bu yılki Il Travatore'nin gösterisinde
Murat Karahan'ın başrollerden birinde oynayacağını bilemezdim.
Verona'yi senden öğrenir öğrenmez biletlerimizi aldım.
Bilirsin,
açık havada
opera denince dünyada ilk akla gelen yer şüphesiz Verona'daki Arena'dır.
Her yıl dünyanın en ünlü opera festivali burada yapılır. Milattan sonra 30 yılında kurulan bu muhteşem Arena, yüzyıllarca, gladyatörlerin birbirlerine ya da aç ve vahşi aslanlara karşı dövüştüğü bir gösteri alanı olarak kullanılmış. 1913 yılında da Aida'nın burada sahnelenmesiyle opera geleneği başlamış.
26 Ağustos sabahı Verona'ya uçtuk.
İtalya'nın her yerinde olduğu gibi Verona'da da, insan kendini ortaçağ Avrupa'sında hissediyor.
Tarih o kadar güzel korunmuş, modern yaşam tarihle o kadar güzel birleştirilmiş ki, her İtalya seyahatim ayrı bir güzellik olmuştur benim için.
Bu kez de öyle oldu, otele bavulları atar atmaz koştuk şehir merkezine.
Her yerde opera festivali havası var.
Dünyanın bir çok yerinden gelen insanlar şehri harika bir mozaik havasına sokmuşlar.
Tarihi yerleri gezenler, meydanlarda bir şeyler yiyip içenler, sokak çalgıcılarına eşlik edenler, anlatılmaz güzellikte. Her yer cıvıl cıvıl, iğne atsan yere düşmüyor.
Verona'ya üçüncü gelişim, ama bu kez heyecanlıyım Murat'tan dolayı, öyle güzel bir heyecan ki, gururla karışık.
Sonunda zaman geçti ve opera saati yaklaştı, biz o muhteşem atmosferi biraz daha uzun yaşamak için bir saat önce girdik Arena'ya. Daha içeri girerken, geçtiğimiz yollardan bir zamanlar gladyatörlerin geçtiğini hayal etmeye çalıştım. İçeri girince tribünlere bakıp, insanların hangi duygularla, yaşam mücadelesi veren gladyatörleri izlediklerini hayal ettim..
Tekrar gerçeğe döndüğümde karşımdaki muhteşem dekorla adeta büyülendim.
Şimdiye kadar az opera izlemedim ama böyle bir dekorla gerçekten ilk kez karşılaşıyordum.
Gösterinin başlamasına 10 dakika kala herkes yerini almıştı.
Ve o muhteşem gösteri başladı, her melodisi birbirinden güzel olan o harika eser! Verdi'nin ilk kez 1853'te Roma'da sahneye konan muhteşem operası..
Sahneye konuş ayrı bir güzellik!.
Tabii öyle olacak..
Bir dehanın elinden çıkmış!.
Dünyaca ünlü, sinema, opera ve tiyatro yönetmeni Franco Zeffirelli'nin eseri.
Bugün 94 yaşında olan Zeffirelli, asıl ününü 1968'de rejisörlüğünü yaptığı Wiliam Shakespeare'in Romeo ve Jüliet filmine borçlu. Zeffirelli, aynı zamanda Milano, Viyana gibi dünyaca ünlü bir çok operayı da sahneye koymuş. Dekorlarını tasarlayarak.. İşte bu Zeffirelli'nin eseri sahne düzeni.
Sanatçılar, aryalarını söyledikçe, heyecan artıyor, her aryadan sonra bir alkış ki yıkılıyor adeta Arena.
Ve nihayet Murat çıktı sahneye.
O muhteşem sesiyle, Cumhuriyet Türkiye'sinin, Atatürk'ün sanatçısı dünyanın en ünlü opera festivalinde, Verdi'nin en büyük eserlerinden İl Travatore'de baş roldeydi..
Murat'ı dinlerken birden yıllar önceye gidiyorum: Tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyim, çok meraklıyım, bir an önce bir şeyler yapmak, çabucak her şeyi öğrenmek istiyorum. Çeşitli kliniklerde gönüllü nöbetlere kalıp asistan ve uzmanları izliyorum.
SSK Samatya Hastanesi'nde aile dostumuz bir cerrah var, onun yanında acil müdahaleleri öğreniyorum. Bir gün sabaha karşı bir hasta getirdiler acile, intihara teşebbüs edip, bileğini kesmiş, oldukça büyük bir kesik. Uzman cerrah ve asistanları ve bir de ben olaya hemen müdahale ettik. Ben olayı izlerken uzman ağabey, bana dönüp: "Bunu sen dikeceksin" dedi,
"Aylardır izliyorsun, ufak tefek şeyler de yaptın, şimdi müdahale zamanı!."
Bre aman, ben nasıl yaparım, bu olay beni aşar. "'Haydi" diye ısrar etti, "Biz buradayız." Ve ben o gün hayatımın en önemli günlerinden birini yaşadım.
Yarayı kapattıktan sonra, uzman ağabey bana: "Şimdi çık dışarıya, hasta yakınlarına bilgi ver" dedi.
Dışarı çıkarken sanki koltuklarımın altında birer karpuz vardı, öylesine gururluydum, bana doğru koşan yakınlarına:
"Hastanızı kurtardık" derken.
İşte Murat'ı dinlerken, Murat'ı bu dünyanın en ünlü açık hava Arena'sında dinlerken, onu Verdi'nin bu ünlü eserinin başrollerinden birinde, Manrico rolünde izlerken, yıllar önceki karpuzlar yine koltuklarımın altındaydı, gözlerim hafif nemlenirken.
Oyunun sonunda zevkten dört köşe olmuş seyirci, sanatçıları dakikalarca alkışlarken nasıl gururluydum.. "Bravo" sesleri,
"Bravo Murat" sesleri!
O gece orada olmak gerçekten ayrıcalıktı ve biz o ayrıcalığı yaşayan mutlu insanlar arasındaydık.
Hayatımızın en güzel hafta sonlarından birini güzel Verona'da yaşadık!.