Anlaşıldı ki, bu ülkede "Televizyon Haberciliği" diye bir özel "Fakülte" açmak gerek.. İletişim, Gazetecilik falan filan içinde ders olarak okutmak yetmiyor herhalde..
Yetse haber kanalları, yani özellikle haber vermek için kurulmuş kanallar, bu kadar yanlışı ısrarla ve inatla yapmaz ve sürdürmezlerdi.
Maçlar var. Gündüz 16.00'da başlıyor, Gece yarısına kadar sürüyor. Bu yüzden evde daha çok kalıyorum. Maç aralarında da, haber kanallarını dolaşıyorum..
Gördüğüm.. Her şey var.. Haber yok..
Pazar günü çıldırdım..
Saat dörde yaklaşıyordu eve geldim. Maça 15 dakika kalmış.. Haber kanallarını tıkladım.. Birinde alt yazı geçiyor..
"Ankara'dan Diyarbakır'a giden otobüse silahlı saldırı.. 7 yaralı var!."
"Çüş" diye bağırdım kendimi tutamayıp, beni eşek yerine koyanlara. Bu 24 saat evvelin "Son Dakika" diyen haber satırıydı. Ardından Vali "Terör olayı değil" açıklaması yaptı. Ardından saldırgan belirlendi. Ardından saldırgan yakalandı.. Bunların hepsi o sabah çıkan gazetelerde var. Onlara bakmaya bile tenezzül etmemiş bir kanalın tüm sorumluluğunu yüklenen alt yazı görevlisi..
Oysa o sabah neler olmuş ülkemde.. Antalya'daki bir tehlikeli orman yangını söndürülürken, daha tehlikeli biri başlamış, dünya ünlüsü tatil ve tarih yöresi Olimpos tahliye edilmiş mesela, o yok..
Bir gece evvel Türkiye Milli maçını oynamış.. Bu ülkede, bu dünyada o maçı merak edeninin ertesi gün akşama dek sonucu öğrenmemiş olması mümkün mü?. Ertesi öğlen kanalı açıyorsunuz.. Maçın sonucunu yazıyor, alay eder gibi.. Yahu, o maç bittikten bu yana, senin "Haberci" olarak ekleyeceğin tek cümle yok mu?. "Fatih Terim dedi ki" mesela.. Ama sabah sabah kim kalkacak, kim işe gidecek, kim son habere bakacak, ya da o haberi çıkacak da alt yazıya koyacak?. Salla başını al maaşını..
Belli o alt yazıların sorumlusu üç otuz paraya çalışan bir orta terk.. Tamam da, o kanalın yüzlerce elemanı var. En tepedeki sorumludan başlayarak..
Biri izlemez mi, kendi televizyonunu.. Biri telefon etmez mi merkeze "Bu ne rezalet" diye..
Hesap sormazsan işte sonuç bu..
Bakın Haber Kanalı yöneticileri..
Bugün hiç kimse evde boş zamanında oturup haber kanalı izlemez.. Bunca kanal, kafasına göre bunca tematik kanal varken..
Niçin bakar haber kanalına..
"Ne var, ne yok" merakından.. Dünya habercilik tarihi, bu soru ile başladı çünkü..
"Ne var, ne yok"un yanıtı da, kanalı açtığında alt yazıda vardır. Yani "Dank etsin" kafanıza.. Haber Kanalı alt yazı demektir. Merak eden, ona bakar. İçinden biri ilgisini fazla çekerse, yarım saat başını, "Haberler"i bekler. (Bizde yarım saati geç, saat başı haber de kalmadı ya..)
Alt yazının en önemli bir işlevi de, dünyada "Yayını keserek" bizde "Son Dakika" denerek, genelde kırmızı yazı ile, o sırada gerçekleşen çok önemli, çok ilgi toplayacak bir haberi vermektir.
Olay devam ettiği sürece, o kırmızı yazı, hep son andaki gelişmeyi vererek kalır. Bizde ise, hiçbir gelişme kaydı olmadan, üstelik başlayıp bitmiş bir olay altı saat ekranda durur. Adı "Dakika" ama süre altı "Saat!.."
Neden?. Kanalın sahibi yok da ondan..
İkinci işi haber kanalının, bu defa ekranın alt yazısında değil, ekranın tamamında..
"Canlı yayın"dır.. Televizyonu, gazetelerin önüne geçiren en önemli silah.. Canlı yayın.. Anında yerinden yayın.. Şimdi üstelik her cebe sığan telefonla, görüntülü yayın yapma imkanı varken..
Otobüs saldırısında mesela, Ankara Otogarı'na hemen birini gerekirse motosikletle yarım saatte koşturan ve ordan canlı habercilik yapan bir kanal oldu mu?. Birinin aklına gelse şaşarım, zaten.
Niye olsun ki?.
Bir ajanstan bir görüntü gelir nasılsa..Gelmezse, arşivde bin defa yayınlanmış görüntüler var. Onların üstüne, senin spikerin konuşur, olur televizyon haberciliği.. Nasılsa hesap soran yok..
Biri, oncasından bir tanesi, bir gün silkinecek ve o gün ötekiler silinecek..
Ben hala o umutla bekliyorum!..