Yani ülkede önüne gelen "İfade özgürlüğü"nden söz ediyor ama, herkesin kafası aslında ayni..
"İfade özgürlüğü, 'Benim fikrimi ifade etme özgürlüğüdür' sadece.."
İktidara "İfade özgürlüğünü kısıtlıyorsun" diye saldıranlar, Erol Evgin'e, fikrini açıkladı diye saldırmakta yarışırken, iktidar eğilimli kalemler de onlara katılmaz mı?. Güneydoğu'yu kasıp kavuran "Terör"de birleşmeyen bazı Sabah ve Cumhuriyet Yazarları "Erol Evgin'i terörize etmekte" birleştiler, iyi mi?.
Efendim Erol Evgin "Üç üniversite bitirmiş insanla, imza yerine parmak basanın oyu niye eşit olsun" demiş.
Yıllar evvel Aysun Kayacı da demişti ya benzerini.. O da yeniden gündeme getirildi bu arada..
Kıyamet kopuyor.. Neler saydırıyorlar Erol'a..
Yahu, Erol'un dediği, demokrasinin beşiği eski Yunan'dan beri tartışılan bir konu. Katılır, katılmazsınız. Cevap verme, fikrinizi açıklama hakkınız vardır. Ama saldırmak ne oluyor?. Hele de küçümsemek, aşağılamak?.
"Erol sen fikrini söyleme. Şarkı söyle" diyenlere soralım..
Şu anda Amerika Başkan Seçimi sürecinde.. Demokrat ve Cumhuriyetçi Partililer sandığa gidiyorlar. Niçin?. Adaylarını seçecek olanları seçmek için.. Yani sandıktan aday çıkmıyor. Adayı seçmesini istedikleri adamlar çıkıyor.
Tüm eyaletlerin ikinci seçmenleri belirlenince, bu ikinciler, başkan adayını belirleyecekler.
Sonra sıra Başkan seçimine gelecek. Başkan da ayni sistem.. Seçmen gittiği sandıkta, Başkanı değil, onu seçecek kurula gitmesini istediği "İkinci seçmen"i seçecek. Başkan o İkinci Seçmenlerce belirlenecek.
Peki niye Amerika'yı kuranlar, doğrudan halka gitmemişler de, böyle çift dereceli, İkinci Seçmenli bir sistem yapmışlar acaba, onu da tartışalım mı?.
Bizim tarihimizdeki Müntehib-i evvel, Müntehib-i sani/ Birinci Seçmen, İkinci Seçmen neydi?