Gazetelerin kendisi 1980'li yıllardan beri başa güreşen iki rakip. Sabah ve Hürriyet.. Öyle olunca günlük ekler de aralarında savaşıyor.. Günaydın ve Kelebek..
Haber açısından farkları yok.. Ayni ajanslardan, ayni resimlerle gelen ayni satırlar. Hatta bazen başlıklar bile ayni.. Fark yaratan iki ekteki köşe yazarları..
Son haftalarda bizimkilerde hızlı bir atak vardı, onlarda belirgin düşüş..
Düşüş sebebi belli.. Durmadan gittikleri sponsor davetlerini yazıyorlar. O konu sizi ilgilendirmiyorsa, o gün, o köşeyi okumuyorsunuz.
Parçalı yazıyorlar güya.. Sahte.. Beş paragraflık yazıyı beşe bölüp, beş başlıkla verince, 5 ayrı konu yazmış olmuyor, okuru beş defa geri zekalı yerine koyuyorsunuz, o kadar..
Dün sabah Günaydın'ı aldım gene elime.. Tepede "Romantik Sneijder" diye bir koca başlık. Haber mi?. Sneijder tatilde olan eşi Yolanthe dönerken evlerinin salonunu balonlar, kırmızı güllerle süslemiş, kocaman da bir "Mama/Anne" pankartı asmış.. Bu haberde ne beklersiniz?.
O salondan çekilmiş, kocaman, kocaman fotoğraflar değil mi?. Bir foto röportaj yani.. Sneijder niye, nasıl yapmış bu işi.. Yolanthe neler hissetmiş, salona girince..
Geçiniz.. O fasıl ajanstan gelmemiş olmalı.. Peki resimler.. Arşivden yüz kez yayınlanmış bir Sneijder dekupesi.. Gene arşivden bin kez bin gazetede çıkmış bir Yolanthe dekupesi.. Peki salon... Yok canım moraliniz bozulmasın. Elinize bir büyüteç alırsanız, o iki palavra arşiv dekupesine fon olan kahverengi, erguvanımsı rengin aslında fon değil, haberin kendisi olan süslenmiş salonun resmi olduğunu keşfedersiniz. Hatta büyüteci gezdirirseniz "Anne" Yolanthe'nin sarıldığı bebeği ile, galiba bir piyano sandalyesine oturduğunu da fark edebilirsiniz..
Geçiniz.. Hürriyet'te, ötekilerde durum farklı mı?.
Fark üçüncü sayfada başladı.. Mevlüt Tezel.. Bu genç adam kimse alınmasın, bu ülkenin en çok okunan magazin yazarı.. Olmasa bile olacak.. Hızla gelişiyor..
Fikirlerine katılır, katılmazsınız o ayrı.. İyi konu seçiyor, seçtiğini iyi anlatıyor.
Bir Arda yazısı yazmış, benzeri spor sayfalarında çıkmadı. Açın okuyun..
Dan Brown'ın son kitabı İnferno İstanbul'da geçiyor. Filmin çekimi devam ederken fragmanları yayınlanmaya başladı. Mevlüt, "İnferno İstanbul'u uçurur" diye yazmış.. Örnek de vermiş.. Brown'ın "Da Vinci'nin Şifresi" Paris'te çekilmiş ve yılda ortalama 42 milyon turist alan kente, o yıl yüzde 13 ilave sağlamıştı ya..
Beşinci sayfayı çevirdim.. Yüksel Aytuğ.. Onu tartışmam bile ayıp.. Tehlikesi.. Tiryakilik yapıyor..
Ve arka kapakta, uzun süren bir durgunluktan sonra, yeni başlamış gibi dönen Sevgili Ayşem, sadece yaşıtları, genç kızları değil, herkesi ilgilendiren konular bulup üzerine gidiyor. Bir Lemonade/ Beyonce yazmış ki, bugün öğleden sonra evde yabancı müzik kanalı açıp Limonata bekleyeceğim, öylesi..
Şu sıralar okuduğu kitaplardan beşini de tavsiye etmiş.. "Kişisel gelişim dünyasından" diye listeleyerek.. Yıllardır bu konu çok satar dünyada.. O yaşlarda ben de meraklıydım, hatırlarım.. Ayşe'nin listesinden "Başarının 7 Spiritüel Yasası"nı ben de şiddetle tavsiye ederim. Alıp okuyacağım. "Okumadan nasıl tavsiye ediyorsun" demeyin sakın. Kitabı değil, ama yazarı Deepak Chopra'yı iyi bilirim. Bu Hint asıllı Amerikalı filozof müthiş biri.. Okurlar hatırlar.
Onun Amerikan televizyonunda David Letterman'la yaptığı söyleşinin tamamını köşemde yayınlamıştım. Bu imzayı gördünüz mü alın..
Sevgili Ayşe belki bu yedi yasayı, bizlere yedi gün özetler..