Pazartesi gecesi Süreyya'da idim.. Çok sevdiğim kardeşlerim Borusan Kuartet ve gene çok sevdiğim, Viyana'da yaşayan Ferhan ve Ferzan Önder ikizler ortak konser veriyorlardı.
Aslında ben o programı dinlemeye gitmezdim. Ben "Klasik" klasikçiyim.. Öyle modern, yani ya Contemporary denemeleri sevemiyorum.. Ama sahnedeki altılıyı öyle seviyorum ki, "Göreyim" diye gittim, inanın..
İzlerken, kendi konserlerini, uflayarak, oflayarak, bin sıkıntı içinde patlayarak bitiren İstanbul Senfoni mensuplarının da orada olmasını istedim. Alacakları öyle ders vardı ki!.
Öyle neşeyle, öyle keyifle çalıyorlardı ki, Borusan ve ikizler, neşeleri salona da bulaştı. Hepimiz kendimizi kaptırdık.. Coştuk.. Başta "Bu ne" dercesine cılız alkışlar, sonra "Yıkılan salon"a dönüştü..
Salonun eğlenmesini istiyorsanız, önce siz işinizi keyifle yapacaksınız!.
Senin zevk almadığın, işkence gibi çaldığın müziği benim dinlememi nasıl beklersin?.